Yanlış dış politika sonucu küstürülen Göktürkler önlerine çıkan Çin birliklerini yenerek 626'da başkente ulaştı ve ancak büyük tavizler ve ödeme sonrasında geri çevrilebildi. İmparatorlar iç sorunları hallettikten sonra ilk iş başta Göktürkler olmak üzere göçebe düşmanlarına karşı harekete geçtiler. Diplomasi ve ekonomi kullanılarak göçebe kabileler birbirine düşürüldü. Zayıf kabileler müttefik olarak kazanıldı. Süvari sınıfı elden geçirildi ve rakipleri Türkler kalitesinde olmasa da atlı okçu kabiliyeti kazandırıldı. İç savaşın içine düşen Göktürkler Çin ve müttefikleri karşısında tutunamadı ve 630'da Çinliler tekrar Turfan'a ulaştı. Bu Tang formülü sonraki dönemlerde farklı hanedan ve hükümdarlar tarafından göçebelere karşı uygulanacaktı. Çin formülünde eksik olan husus, nihai zafer sonrasında fethedilen geniş arazinin nasıl elde tutulup kalıcı olarak imparatorluğun parçası haline getirileceğiydi. Yenilmiş göçebelere onurlu yaşama hakkı tanınıp ılımlı siyasi ve ekonomik programlarla sadakatlerini kazanmak yerine Çinliler her seferinde onları zorla asimile etmeye, tarıma elverişli olmayan bir coğrafyada itaatkâr köylü haline getirmeye çalıştılar. Ayrıca verimli araziler ve kritik bölgeler Çinli göçmenlere tahsis edilerek bölgede sadık bir unsur yaratılmaya çalışıldı. Tabgaçlarda başarılı olan Çinlileştirme Çin'in çok uzağındaki bölgelerde tam başarısızlığa uğradı. Göçebeler her fırsatta ayaklandı. Çinli göçmenler bölgeyi Çinlileştireceğine yerlileşip etnik kimliklerini kaybetti. Merkezi idare zayıfladığında da göçebeler tekrar özgürlüklerini kazandılar.
Sayfa 89 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
375 syf.
·
Puan vermedi
"Şu yaralı kalplerimize sevinç getir."
Afganistan, tarihi boyunca yaşadığı ve günümüzde de devam eden çatışmalar nedeniyle istikrarsız ve güvenlik sorunu olan ülkelerden birisidir. Bundan dolayı, sürekli olarak göç vermektedir. Afganistan uyruklu göçmenler bugün, dünyanın dört bir yanında sığınmacı, mülteci ya da kaçak olarak yaşamaktadır. Küreselleşmeye bağlı olarak hızlı bir artış gösteren ve Doğudan Batı’ya, Güney’den Kuzey’e Dünya’nın hemen her bölgesini etkisi altına alan göç, güvenliksiz bölgelerden görece daha güvenli bölgelere doğru yönelmektedir. Göç Kültürü ve Çatışma Modeli, son dönem yaşanan göçleri bu bakış açısıyla değerlendirmektedir. Çeşitli araştırmalarla yazın ve göç ilişkisini analiz etmek için de denenen bu model, göç süreçlerini anlamak ve açıklamak amacıyla diğer modellerin kısıtlılıklarından uzaklaşmaktadır. Bu çalışmada Afganistan, söz konusu modelin önermesinde ileri sürüldüğü gibi güvensizlik ülkesi olarak ele alınmıştır. Ülkedeki çatışmaların yol açtığı güvensizlik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan göç, kendisi de göçü deneyimlemiş olan Afganistan kökenli yazar Khaled Hosseini’nin Uçurtma Avcısı romanı üzerinden incelenmiştir.
Khaled Hosseini
Khaled Hosseini
Uçurtma Avcısı
Uçurtma AvcısıKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2021166,1bin okunma
Reklam
". Kendi ülkemde yaşayan işçi ve öğrenci göçmenler nedeniyle öğrendiklerim doğruymuş: Türkler, hassas oldukları konuları; aşkı, acıyı, kederi ve parayı bizim gibi açık ve net konuşmayı sevmiyordu.."
“5 Mart 1520’de küçük bir İspanyol filosu Küba’dan Meksika’ya doğru yola çıktı. Gemiler, yanlarına birkaç Afrikalı köleyle beraber atlarını ve silahlarını almış 900 İspanyol askeri taşıyordu. Kölelerden Francisco de Egma’nın üzerindeyse çok daha ölümcül bir yük vardı. Francisco farkında olmasa da trilyonlarca hücresinin arasında biyolojik bir bomba patlamaya hazır bekliyordu: çiçek virüsü. Meksika’ya vardığında vücudunda çoğalarak artan virüs, sonunda döküntü hâlinde tüm cildine yayıldı. Ateşlenen Francisco, Cempoallan kasabasında yerli bir ailenin evine bırakıldı. Hastalık evdekilere, sonra da onlar aracılığıyla tüm mahalleye bulaştı. Cempoallan on gün içinde mezarlığa dönmüştü. Kaçanlar hastalığı çevre kasabalara da yaymaya başladı. Salgın yüzünden kasabalar tek tek düşerken, dehşet içinde “kaçan göçmenler hastalığı dalga dalga tüm Meksika’ya ve ötesine taşıyordu”
Topluma uyamayanların hayal kırıklığı çeşitli derecelerde olabilir. Bunlardan birincisi geçici olarak topluma uyamayanlardır ki, bu sınıfa girenler: hayatta yerini bulamamış fakat henüz bulma umudu taşıyanlar; delikanlılık çağındaki gençler; iş bulamamış yüksekokul mezunları; askerlikten ayrılmış olanlar; yeni göçmenler ve benzeri kişilerdir. Bu kişiler huzursuzdur, tatminsizlik içindedir ve amaçlarına ulaşıncaya kadar en güzel yıllarının ziyan olacağı endişesini taşımaktadırlar.
Sayfa 83
140 syf.
7/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
Zülfü Livaneli(d.1946), Türk edebiyatının hala yaşayan ve üreten en önemli yazarlarından biridir. Özellikle eserlerinde toplumsal konu ve olaylara fazlasıyla yer vermiş ve bu konulara dikkat çekmeye çalışmıştır. 2021 yılında yayımlanan Balıkçı ve Oğlu adlı eserinde ise kaçak göçmen meselesini, Ege kıyılarında rant ve işgali işlemiştir. Balıkçı Mustafa, eşi Mesude ile sakin bir hayat yaşamaktır. Mustafa her gün olduğu gibi bir gün yine balığa çıktığında bir şişme bota bağlı iki aylık bir bebek görmüştür ve ondan sonra Mustafa ile Mesude'nin hayatlarında birtakım değişiklikler olmuş ve çeşitli imtihanlardan geçmişlerdir. Ülkemiz iki kıtayı birbirine bağlayan kara ve denize sahip olduğu için kaçak göçmenler için resmen köprü görevi görmektedir. Özellikle Ege denizinde her yıl Yunanistan'a geçmek isteyen binlerce kaçak göçmen boğularak ya da başka sebeplerden can vermektedir. Ayrıca tüm sahillerimizde rant ve para uğruna doğal yaşam katledilmekte. Livaneli, Balıkçı Mustafa'nın gözünden bu temel konuları okuyucularına sunmuştur. Akıcı bir dille yazılmış güzel bir eser, okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar dilerim...
Balıkçı ve Oğlu
Balıkçı ve OğluZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi · 202127,2bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.