Öncelikle merhaba arkadaşlar, her şeye geç kalmış olmanın verdiği buruklukla birlikte bu siteye yeni kaydoldum. Herkes kendisinden bir sonraki neslin dijital göçmenidir diyorum ve eskinin insanı olarak yeni çağa ayak uydurmak zorunda kalıyorum…Bu kadar yakarış yeter deyip kitap analiz ve yorum serüvenime kitapların en güzeli olan Kur’an-ı Kerim
Disfonksiyel ebeveynlik, Alice Miller ve simülakrlar... Normallikten psikopatolojiye olan uzamda ilişki dinamiklerini değerlendirebilmek adına “normal aile
modeli”, “disfonksiyonel aile modeli” ve “patolojik aile modeli” olmak üzere üç aile modeli bulunmaktadır. Disfonksiyonel aile modelleri bir toplumda kuşaklararası travma geçişine ve
Tanrı bile simüle edildikten, Tanrıya olan inanç, göstergelerine indirgenebildikten sonra gerisini varın siz düşünün! İşte o zaman bütün sistem yer çekiminin etkisinden kurtulmuş bir kütle,
devasa bir simülakra dönüşmektedir. Bu gerçekdışı bir şey değil bir simülakr olup, gönderenden yoksun ve nerede başlayıp nerede bittiği bilinmeyen, hiçbir şeyin durduramadığı bir kapalı devre içinde, gerçeğin değil yalnızca kendi kendinin yerine geçebilen bir şeydir.
Ben Rab ve Öğretmen olduğum halde ayaklarınızı yıkadım; öyleyse, sizler de birbirinizin ayaklarını yıkamalısınız. Size doğrusunu söyleyeyim,köle efendisinden, elçi de kendisini gönderenden üstün değildir...
Tanrı bile simüle edildikten, Tanrıya olan inanç, göstergelerine indirgenebildikten sonra gerisini varın siz düşünün! İşte o zaman bütün sistem yer çekiminin etkisinden kurtulmuş bir kütle, devasa bir simülakra dönüşmektedir. Bu gerçekdışı bir sey değil bir simülakr olup, gönderenden yoksun ve nerede başlayıp nerede bittiği bilinmeyen, hiçbir şeyin durduramadığı bir kapalı devre içinde, gerçeğin değil yalnızca kendi kendinin yerine geçebilen bir şeydir.
Hiç şüphesiz öfke şeytani, sabır rahmani bir duygu. Ve sabır yine bize o derdi gönderenden geliyor. Yaradan, kulunu keder antrenmanı vesilesi ile zorlayarak kuvvetlendirmek istiyor ama yine kıyamayıp kolaylığını da yanına iliştiriveriyor.
Vedalar çok acı gelse de bazen gitmek gereklidir. Götürmek ve ulaştırmak için güzellikleri. Giden için de zordur, çünkü yüreği hep geride kalmıştır. Belki de cesareti de azdır. Gönderenden aldığı kadar coşkuyu, ayakları götürebilecektir kendisini. O yüzden coşku hep var olmalıdır, en derin hislerinde."