Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
. . KÖR BAYKUŞ , Sadık Hidayet . .
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılamaz bu dertler, çünkü herkes bunlara nadir ve acayip şeyler gözüyle bakarlar. Biri çıkar da bunları söyler ya da yazarsa, insanlar, yürürlükteki inançlara ve kendi akıllarına göre hem saygılı hem de alaycı bir gülüşle dinlerler bunları. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Tek ilâç şarap yardımıyla unutmaktır.” Nasıl yaralardır ki bunlar yalnızlıkta insanın ruhunu bir cüzam gibi yavaş yavaş yalnızlıkta yemekte ve kemirmektedir . . . Nasıl yaralardır ki bunlar, yalnızlıkta en yakınına bile anlatamayacağın türdendir… Hadi oldu da kalkıp en yakınlarından birine ya da birilerine anlatayayım dedin bu dertleri; onlar bile seni dinlerken alaylı gözlerle bakmayacaklar mı diye düşündün, sonra da kursağında düğümleniverdi anlatacakların, yine bir başına kala kaldın o anlatılmayan dertlerinle . . . Ne de olsa biliyorsun ki bu dertlerin çaresi de devası yoktur değil mi Sadık? Seni kimse dinlememiş belli ki. . . Altına bi sandalye çek, otur anlat bakalım bana. . . Neymiş sendeki bu dertler . . . İncelemeye hazırsanız başlıyorum . . . Kitabın ilk sayfasındaki başlangıç cümlesidir o kült olmuş meşhur sözü. Yaralar vardır hayatta,…. diye devam eder, gider. İşte, bu sözün kitaplaşmış halini okuyacaksınız. Ben aslında sadece bu cümle için aldım kitabı diyebilirim. Anlatım ve derinliği böylesi yüksek ve dokunaklı girişi olan bir cümle ile başlayan bu kitap ilerleyen satırlarda kim bilir nerelere doğru ve nasıl şahlanacaktır diye düşündükçe kitaba olan iştahım da oldukça arttı. Böylesi agresif giriş cümleleriyle başlayan kitapları seviyorum. Benzer hissi, daha ilk satırlarda
Osamu Dazai
Osamu Dazai
‘nin
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı Yitirirken
adlı romanında da hissetmiştim. Ancak Sadık Hidayet’in tarzı, elbette çok farklı. Ruhunu arafta kalmanın tahakkümünden azad eden, kimsenin dünyasında değil de kendi hayal dünyasının sınırlarında ruhunu özgürce gezindirebilen “Doğu’nun Kafkası”,
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
, kendini bedenle ruhun birbirinden ayrılma noktalarında bir yerlerde konumlandırmış, kendine buralarda bir pozisyon almış gibi duruyor. Doğaya ruhunu teslim edip davetsiz misafir gibi tabiat yasalarının içine eko-spritüel bir savrulmayla kendini dahil etmiş sanki ya da tabiatın özgün bir parçası olarak kendinde bu hakkı doğal olarak görmüş. Bundan sonrasında da herhalde trans halinde uzay zamanı bükecek diye düşündürüyor daha ilk satırlarda :) Özgür ruhu, sınırsız ve umarsızca gezen çok ilginç bir tarzı var. Bu ruhun başına acaba neler gelecek, bunun sonu nereye gidecek diye merak uyandırıyor. Kendi yurdunda dışlanmış, hor görülmüş, gururu incitilmiş, ait olduğu topluma yabancılaştırılmaya çalışılmış, yalnızlığa itilmiş, hassas narin ruha sahip bir adam,
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
. Eniştesi başbakanlık makamında olduğu için ağır şartlar altında siyasi ve toplumsal baskı görüp çok sevdiği yurdundan koparılmıştır. Ancak onun hassas ruhu, bunu hazmedememiş, onu dışlayan ait olduğu topluma kendini ifade edebilmenin gayretine girişmiştir. Tam da bu noktada kitapta çokça geçen “Gölgeler” kavramını görmekteyiz. Gölge kavramı, sanki onun yakasını hiç bırakmayan, ruhunun kabul edemediği bu dışlanmışlıkların alegorik bir ifadesi gibi durmaktadır. Stefan Zweig ‘ın son dönemlerinde yaşadığı ve onu intihara götüren süreçteki benzerliklerin aynısı, Sadık Hidayet’in de kaderi gibi durmaktadır. Hassas ruha sahip insanlar, yaşadıkları coğrafya, ait olduğu milliyet, bağlı olduğu din ne olursa olsun aynı kaderi “bir insan” olarak paylaşmıyorlar mı . . .
Stefan Zweig
Stefan Zweig
için
Laurent Seksik
Laurent Seksik
‘in yazdığı
Stefan Zweig'ın Son Günleri
Stefan Zweig'ın Son Günleri
adlı kitabı okunduğunda bu iki yazarın kaderlerinin birbirlerine benzerlikleri, daha iyi anlaşılacaktır. İncelememe buradan ulaşabilirsiniz: #164528033 Onun en büyük korkusu bir gün kendini tanıyamadan aniden yitip gitmektir. Ölüm teması, çok yoğun işlenmiş, sanki zamanının ölümünün yaklaştığını biliyormuş gibi kendini ifade etme, kendini bulma telaşına kapılmıştır. Sonu bir apartman dairesinde intiharla bitecek olan filmi önceden izlemiş olan bir sinema filmi izleyicisi gibidir sanki. Baykuş ve Görme Yetisi Olmayan Gözleri: Baykuş, gece görme özelliğine sahip bir hayvandır ancak
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
’in baykuşu ne gündüz ne de gece görebilmektedir; o, kör bir baykuştur. Sürekli gölgesine (kendini yurdundan koparan dışlayan toplumuna) ifade etme telaşıyla yanıp tutuşur. Sonrasında ise gölgenin esere adını veren görme yetisi olmayan bir baykuşa dönüştüğüne tanık olmaktayız. Eserde Türkmen kızının en çok bahsedilen özelliği gözleridir, onun ölü haliyle bile gözlerine bakma hevesindedir
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
. Meleksi öğeler taşıyan Türkmen kızının gözlerinin canlı halini hayal etme gayreti işkenceye dönüşür. Baykuşların büyük oval gözleri gibi o da Türkmen kızının gözlerini tasvir etmektedir. Gölge, bir nesnenin ışığın geçemediği bir alana düşmesi sonucunda oluşur. Işık kaynağından gelen ışık, nesnenin arkasında bir engelle karşılaştığında engelin arkasında kalan alan gölgeyi oluşturur. Bu açıdan
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
’in gölge metaforunu incelediğimizde gölge, genellikle reddedilen, bastırılan veya bilinçaltına itilen karanlık ve negatif yönlerini temsil eder. Gölge, toplumun kabul ettiği normlara uymayan düşünceler, duygular, arzular ve davranışlar olarak algılandığında Sadık Hidayet’in hayatıyla uyuşmaktadır. Sembolik olarak da Sadık Hidayet’in sahip çıktığı ruhudur. Gölge karanlıkta ortaya çıkmaz, eğer ki bir ışık varsa gölge ortaya çıkar. Gölge varlığını karanlığa değil ışığa borçludur ve gölge hareket ettikçe arkandan senin bir parçan olarak eş zamanlı gelir. Özden ayrı düşünülemez. Eserde sıkça işlenen ölüm temasının kalemdan metaforuyla resmedilmektedir. anlatıcının üzerine itinayla aynı resmi çizdiği kalemdanların da tabutu andıran bir şekli vardır. SON SÖZ:
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
’i tam olarak kendinden başka çözebilecek bir kişi yok sanırım. Onu en fazla ancak bir oranda anlayabiliriz, daha ötesine geçmek imkansız gibi. Kolay anlaşılır ya da tam anlamıyla çözümlenebilecek tarzda bir yazar asla değil. Onu tam olarak ancak kendisi bile çözememiştir sanıyorum. Fazla girift ve fazla alegorik buldum yazarı. Ayrıca kullandığı metaforların bağlantılı olduğu çok fazla mitolojik hikayeler var, çok köklü ve çok zengin olan İran Edebiyatı’ndaki bu metaforların tam olarak nelere karşılık geldiğini de bir parça bilmek lazım ki bu konuda İran Edebiyatı’nı da bilip Sadık Hidayet’i okumak gerekir diye düşünüyorum. Okur için anlam bütünlüğü olarak tamamlanması zor bir yazar,
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
. Kendi iç dünyasında tam olarak nasıl bir dünyası var bilemeyiz. Aslında bu konu ile ilgili olarak ben daha çok
Honore de Balzac
Honore de Balzac
‘ın
Seraphita
Seraphita
sını ve
Jack London
Jack London
‘un
Yıldız Gezgini
Yıldız Gezgini
eserlerini merak ediyorum.
Kör Baykuş
Kör Baykuş
Sadık Hidayet
Sadık Hidayet
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
·
353 görüntüleme
Distopya okurunun profil resmi
Yine güzel, dopdolu, bir inceleme olmuş. Keyifle okudum.
Engin Mavi
Engin Mavi
Kalemine sağlık. İzninle yazamadığım kısacık incelememe eklemek istiyorum incelemeni.:))
Engin Mavi okurunun profil resmi
Memnuniyetle
Distopya
Distopya
Teşekkür ederim 🙏🏻
☞ Melike okurunun profil resmi
Kitabın İlk satırlarında ki " yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş yalnızlıkta yiyen kimiren yaralar " meşhur sözüyle bizi başbaşa bırakmışsın. Herkes anlayabildiği kadar anlasın der gibisin:) Emeğine sağlık
Engin Mavi
Engin Mavi
🍀😇
Engin Mavi okurunun profil resmi
Bazı yazarlar ve eserleri, herkese göre aynı değildir. İnsanların onlara yükledikleri anlamlara göre varolurlar. Buna göre; yazar ve eserinin anlamı, bazen yazarın ve eserinin içinde kendinde değil öznenin (okurun) içindedir - öznenin (okurun) kendisinde içkindir -. :)
2 sonraki yanıtı göster
Esra Alin okurunun profil resmi
Kitabı beğenerek okumuştum fakat yazar o kadar gerçekçi bir hisle yazmış ki ruhumun derinliklerinde o karamsarlığı hissetmistim. Yorumun gayet başarılı olmuş. Emeğine sağlık...
Engin Mavi okurunun profil resmi
Yazarın ve ait olduğu edebi köklerin (İran Edebiyatı) girift ve sarmal yapısından kaynaklı bir sisli hava var. Bu karamsarlık aromasını benimseyebiliyorsa bir okur seviyor, benimsemezse içi kararmış halde sonlandırıyor. Pesimist yaklaşımlı kitaplara cok ağırlık vermemeye gayret etsem de
Cesare Pavese
Cesare Pavese
ve
Osamu Dazai
Osamu Dazai
‘nın kaleminim ustalığı ve ifadelerdeki keskinlikleri sebebiyle kitabı hayranlıkla okumuştum.
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı Yitirirken
ve
Yaşama Uğraşı
Yaşama Uğraşı
kitaplarını bu bakış açısıyla tavsiye ederim. Özellikle
Cesare Pavese
Cesare Pavese
‘nin kalemine dikkat derim. #187004275 #208278139
3 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.