Âşık olduk dâm-ı zülf-i yâre düşdü gönlümüz
Akla uyduk bir garîb âvâre düşdü gönlümüz
Gamdan âzâd olmağa bilmem ne çâre eylesek
Kaldı hayretde acep bîçâre düşdü gönlümüz
Âşık olmakdır yine evlâsı ammâ derd bu
Bir mülâyim âfet-i mekkâra düşdü gönlümüz
Çeşmi bir zahm urdu tîğ-ı gamze-i bürrân ile
Göz yumup açınca yüz bin pâre düşdü gönlümüz
Nefi
( Aşık olduk yarin şaçlarınin telinin tuzağına düştü gönlümüz
Aklımıza uydukta başıboş düştü gönlümüz)
(Dertten kurtulmak için acabe ne çare bulsak
Hayretler içinde kaldım çaresizliğe düştü gönlümüz)
(Aşık olmaktır yine en iyisi ama derttir bu
Bir yumuşak huylu çok hileci birine düştü gönlümüz)
(Gözüme iri bir yara vurdu gamzesinin keskin mızrağıyla göz açıp kapatıncaya kadar yüz bin parça oldu gönlümüz)
KASİDE
Esti nesîm-i nevbahar açıldı güller subh-dem,
Açsın bizim de gönlümüz, sakıy medet; sun câm-ı Cem.
Erdi yine ürdibehişt, oldu hava anber-sirişt,
Âlem behişt ender behişt, her gûşe bir bağ-ı irem.
Gül devri ayş eyyamıdır, zevk u safa hengamıdır,
Âşıkların bayramıdır bu mevsim-iferhunda-dem.
Dönsün yine peymaneler, olsun tehî