Ortadoğu da kadın sıfır noktasında olmak demektir. Hiçbir şeye sahip değilsin, kendine bile. Birileri senin adına kararlar alır, verir. Sen sadece uymakla yükümlüsün. Duygularının, düşüncelerinin önemi yoktur. Sevmek, sevilmek uzak duygulardır sana. Saklarsın gizli kalmış sevdalarını. Gökyüzüne uçurulmuş balon misali, hiç olmayacak hayaller kurarsın. Avutursun kendini, gerçekleşeceğine inanırsın safça.
Çaresiz, umutsuz, ölümle yaşam arasında bir noktada.
Ortadoğu da kadın olmak siyah bir peçenin ardından bakmaktır hayata. Diğer renkler ölüdür. Sadece adına gri denilen duman rengiyle görmektir her şeyi. Gece gündüz tektir, karanlıktır, güneş yüzünü sakınır senden, tıpkı herkesin her şeyi sakındığı gibi.
Kadının adı yoktur burada. Cehaletin öznesidir. Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemektir kadın olmak. Kocasından sonra kalkıyorsa kapında tutma at diyen atasözleriyle beslenen ataerkil bir toplumun ferdidir o.
Dünyanın hiçbir yerinde kadınlar bu coğrafyadakiler kadar acı çekmedi, çekmiyor demiştim bir yazımda. Değişen hiçbir şey yok ne yazık ki! Toplumsal adaletsizliğin, kimliksizliğin, yok sayılmışlığın adı; her türlü şiddetin( buna cinsel, ruhsal ve bedensel tacizler de dahil) töre,namus cinayetlerinin mağduru ve kurbanı da o.