Northanger Manastırı Jane Austen’ın 1803’te tamamladığı ilk romanıdır. Yine aynı yılda bir yayıncıya on sterline satılmasına rağmen ancak Austen öldükten sonra 1818’de yayımlanır.
Ben genel olarak Jane Austen’ı, onun sıradışı ve aynı zamanda gerçekçi kadın ana karakterlerini çok seviyorum. Yaşadığı dönemin Ingiliz toplumunda “farklı” görülen kadın karakterlerimizin gözüyle yaşamayı, Austen’ın esprili ve eleştirel dilini severim.
Northanger Manastırı benim Austen’dan okuduğum üçüncü eseri oldu. Roman, ana karakterimiz olan, iyi, tecrübesiz, taşralı Catherine’in tanıdıklarının davetiyle ilk olarak Bath’e sonrasındaysa Manastıra geçişini anlatır. Bu yer değişiklikleri sebebiyle katıldığı balolar, tanıştığı insanlar bizim zaten kitap okumaktan çok zevk alan Cathy’miz için birer macera olmuştur. Bu maceraların getirdiği tecrübeleri ve karakterin değişimini okurken siz de tüm olayları sorgulayacaksınız.
Bu romanı diğer romanları kadar kurgu anlamında başarılı bulmasam da, Jane Austen’la tanışma romanı olarak, klasikleri okumaya alışma kitabı olarak herkese önerebilirim.
Ben bu tarz dönem klasiklerini okuduktan hemen sonra filmlerini de izlemeye bayılıyorum. Northanger Manastırı zaten bizim çiçek okuma grubumuz okuması olduğundan bitirir bitirmez filmini de zevkle izledik. Cathy’nin o maceracı, yaratıcı ruhunu öyle güzel yansıtmışlar ki filme, kitabı okuduysanız filmini hemen izlemenizi tavsiye ederim.
“İnsanları yarım sevmeyi bilmem, tabiatımda yok.”
“Ömrümün geri kalanını kitabı okuyarak geçirmek istiyorum.”