Ah! Birkaç saat sonra ölecek olmak ve bir yıl önce, aynı gün, özgür ve suçsuz olduğumu, güz gezintileri yaptığımı, ağaçların altında dolaştığımı ve yapraklar arasında yürüdüğümü düşünmek!
Sor ona güler yüzle;
Hani güz doğuran yaz, torun kış hani,
Bahar kaç yıl oldu öleli?
Söyle nereden edindin
Sen bu mevsimsiz seneyi?
Ve bana de ki:
Boşa sayıklıyorsun dostum
Aklındaki karıncalanmış dizeyi.
Sor bize, ikimize de;
Ona günü, bana usul geceyi.
Sor nasıl bölüştük
Bir sözcükte iki heceyi.
Sor payımıza düşeni
Bir başka heceyle,
Bir başka sözcükte
Nasıl bütünleyeceğimizi.
Sor bize güler yüzle:
Hani güz doğuran yaz, torun kış hani?
Ah! Birkaç saat sonra ölecek olmak ve bir yıl önce, aynı gün, özgür ve suçsuz olduğumu, güz gezintileri yaptığımı, ağaçların altında dolaştığımı ve yapraklar arasında yürüdüğümü düşünmek!
Tabii koyun gibi güdülmekten hoşlananlar da vardır. Çoban sopasını kaldırdı mı yola düzülürsün, çoban dur der, durur, çayıra yayılırsın. O, seni suya götürmezse, susuzluktan ölürsün. Sonra günü gelir, sesini çıkarmadan bıçağın altına uzanırsın
''Açıklanamayan tek şey aşk: En büyük sayrılık ve en büyük sağlık.
Günü tam gelmemiş olarak bir yanını gizleyen duygu.
Denetçi anlamaz, tarihçi atlar, terzi bir araya getiremez, sanatçı elden kaçırır.''
"Ah! Birkaç saat sonra ölecek olmak ve bir yıl önce, aynı gün, özgür ve suçsuz olduğumu, güz gezintileri yaptığımı, ağaçların altında dolaştığımı ve yapraklar arasında yürüdüğümü düşünmek!"