Sessiz toprak sesli denize benzemiyordu: Ona verdiğim emeğe,bin bir renk, bin bir güzel koku ile, çiçekle cevap veriyordu. Sanki kendisine karşı gösterdiğim ilgiden dolayı bana karşı şükran duyuyordu. Onu sabanla sürdüm mü. sürülen yeri sabana sadık kalarak, öylece kalıyordu.Atılan tohumu bağrına kabul ediyor, onu sımsıcak tutuyor, nemli tutuyor ve uçar hayvanlardan gizleyerek koruyor ve koynunda yavru emziren ana gibi besliyordu.
"Ne bir sessizlik ne bir duraksama ne bir acıma ne de bir zaman kavramı vardı. Geceler gündüzleri, gündüzler de geceleri kovalıyordu. Başka bir zaman ölçüsü yoktu. Zaman kavramı unutulmuştu. Sabırlı bir insan zaman kavramıyla ne kadar haşır neşirse, bu deli danalar gibi öfke ateşiyle tutuşmuş halk için de zaman kavramının o kadar anlamı yoktu.
Bütün şehrin alışılmamış sessizliğini bozan ise celladın elindeki kralın kafasını göstererek bağırıp çağırmasıydı. Bir süre sonra da sekiz aylık gözyaşıyla geçen mahkûmiyetin verdiği acıdan ağarmış saçlarıyla dul kalmış güzel kraliçenin başını tutuyordu."
Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.
"Gündelik hayatın dayanılmaz temposuna ayak uydurmak, her an karşımıza çıkan sıradanlıklar, banallikler, şiddet ve dehşetle başa çıkabilmek için benliğimizdeki tüm “güzel”, anlamlı, olumlu, umutlu ama kırılgan yanları kalın bir örtü altında gizliyoruz.
Eskiden olması mümkünmüş gibi görünen şeyler hakkındaki güçsüz avundurma ve hatırlatmalarınızın hiçbir faydası yoktur. Çünkü bir şey olmadığına göre, olmazmış demektir. Oysa gerçekleşmeyen bir şey, daima güzel görünür.
kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu
sana dokununca mı denizleniyor masa
senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan
sıkıntımın ormanında?
üç beş günümüz var şuracığında
nice oyuncağımızı kırdılar
biz de güzel çocuklardık bahçelerde
sularda alabalık
azla avunmaya alıştık
ne yapalım paramız yoksa
şarabımız bitince yağmura çıkarız
kim güzelleşmiyor öpüşünce.
Sessizliği getirdin sen,
Duyduğum en güzel sesti.
Çünkü senin olduğun yerdi.
Şimdi bunu benden alıyorsun.
Ve artık dünyada ki tüm o sesler,
Kırık kalbimi tamir edebilicek kadar yüksek değil.
Sonsuz, uçsuz bucaksız yıldızlara bakıyor ve fısıldıyorum,
Bana geri dön,
Bana geri dön,
Bana geri dön.
Bahçeden kopardığı bir baş lahanayı sofraya koyan insanın basit ve saf mutluluğunu kalbim hissedebiliyorsa, keyfime diyecek yoktur, çünkü o yalnızca lahanayı değil, bütün güzel günleri, onu ektiği o tatlı sabahı, suladığı o tatlı akşamları da sofraya koymuş olur, lahananın günbegün büyümesi ona haz verdiği için her şeyin tadına bir anda yeniden varır.
“Her nefis ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.”
“İman edip güzel işler yapmış olanlar var ya, elbette onları altlarından Irmaklar akan cennetin köşklerine ebedi olarak yerleştireceğiz. O çalışanların mükafatı ne güzel!”
Ankebût Sûresi /57.-58.