Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sessiz toprak sesli denize benzemiyordu: Ona verdiğim emeğe,bin bir renk, bin bir güzel koku ile, çiçekle cevap veriyordu. Sanki kendisine karşı gösterdiğim ilgiden dolayı bana karşı şükran duyuyordu. Onu sabanla sürdüm mü. sürülen yeri sabana sadık kalarak, öylece kalıyordu.Atılan tohumu bağrına kabul ediyor, onu sımsıcak tutuyor, nemli tutuyor ve uçar hayvanlardan gizleyerek koruyor ve koynunda yavru emziren ana gibi besliyordu.
Reklam
Charles Dickens Fransız İhtilâlini Böyle Anlatıyor
"Ne bir sessizlik ne bir duraksama ne bir acıma ne de bir zaman kavramı vardı. Geceler gündüzleri, gündüzler de geceleri kovalıyordu. Başka bir zaman ölçüsü yoktu. Zaman kavramı unutulmuştu. Sabırlı bir insan zaman kavramıyla ne kadar haşır neşirse, bu deli danalar gibi öfke ateşiyle tutuşmuş halk için de zaman kavramının o kadar anlamı yoktu. Bütün şehrin alışılmamış sessizliğini bozan ise celladın elindeki kralın kafasını göstererek bağırıp çağırmasıydı. Bir süre sonra da sekiz aylık gözyaşıyla geçen mahkûmiyetin verdiği acıdan ağarmış saçlarıyla dul kalmış güzel kraliçenin başını tutuyordu."
Sayfa 330
Kitaplarla, resimlerle, güzel şeylerle dolu olan, insanların alçak sesle konuştukları, kendilerinin ve düşüncelerinin temiz olduğu bir havayı solumak istiyorum.
T. İş Bankası kültür yayınları
"Gündelik hayatın dayanılmaz temposuna ayak uydurmak, her an karşımıza çıkan sıradanlıklar, banallikler, şiddet ve dehşetle başa çıkabilmek için benliğimizdeki tüm “güzel”, anlamlı, olumlu, umutlu ama kırılgan yanları kalın bir örtü altında gizliyoruz.
Sayfa 53 - Metis yayınları Kasım 2018Kitabı okuyor
Eskiden olması mümkünmüş gibi görünen şeyler hakkındaki güçsüz avundurma ve hatırlatmalarınızın hiçbir faydası yoktur. Çünkü bir şey olmadığına göre, olmazmış demektir. Oysa gerçekleşmeyen bir şey, daima güzel görünür.
Reklam
kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu sana dokununca mı denizleniyor masa senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan sıkıntımın ormanında? üç beş günümüz var şuracığında nice oyuncağımızı kırdılar biz de güzel çocuklardık bahçelerde sularda alabalık azla avunmaya alıştık ne yapalım paramız yoksa şarabımız bitince yağmura çıkarız kim güzelleşmiyor öpüşünce.
Ne biçim dünyaya doğmuştum ben? "Güzel" diyordum, güzel dediğime dönüp bakmıyorlardı bile. "İyi" diyordum omuz silkiyorlardı.
Sessizliği getirdin sen, Duyduğum en güzel sesti. Çünkü senin olduğun yerdi. Şimdi bunu benden alıyorsun. Ve artık dünyada ki tüm o sesler, Kırık kalbimi tamir edebilicek kadar yüksek değil. Sonsuz, uçsuz bucaksız yıldızlara bakıyor ve fısıldıyorum, Bana geri dön, Bana geri dön, Bana geri dön.
Sayfa 333Kitabı okudu
Bahçeden kopardığı bir baş lahanayı sofraya koyan insanın basit ve saf mutluluğunu kalbim hissedebiliyorsa, keyfime diyecek yoktur, çünkü o yalnızca lahanayı değil, bütün güzel günleri, onu ektiği o tatlı sabahı, suladığı o tatlı akşamları da sofraya koymuş olur, lahananın günbegün büyümesi ona haz verdiği için her şeyin tadına bir anda yeniden varır.
Reklam
Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.
Sayfa 47 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Aydın olmak; güzel kıyafetler giymek, kolalanmış yaka takmak ve başında modern bir şapka taşımaktan ibaret değildir. Aydınlar halkın beynidir.
“Her nefis ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.” “İman edip güzel işler yapmış olanlar var ya, elbette onları altlarından Irmaklar akan cennetin köşklerine ebedi olarak yerleştireceğiz. O çalışanların mükafatı ne güzel!” Ankebût Sûresi /57.-58.
Sayfa 314 - Merve YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.