Bel fıtığı ameliyatımın üzerinden bir ay geçti. Zannettiğimden, beklediğimden daha yavaş olsa da bedenen toparlanırken zihnen de toparlanmam gerekiyor, diyerek kitabın kapağı açıldı. Aslında bir diğer sebep de; arada bir gelen, acaba fıtık tekrarladı mı, ameliyat başarısız mı oldu, diye beni siterese sokan ağrılarımın olmadığı zamanlarda, oturmam
Biz yalnızlar çok iyi biliriz. Yapayalnız hissettiğimiz bir anda biri girer hayatımıza. Aha! deriz, işte geldi. Daha ilk dakikada içimize bir şeyler doğar, sanki bir umut hüzmesi, sanki güzel bir koku yayılır hücrelerimize sadece içten duyulan. Herkes için olmaz bu. Sadece bazı kişiler geldiğinde hissederiz bunu, siz kimlerden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz. Aklınızda bir isim oluştu bile. Evet diyorsunuz değil mi, o geldiğinde duymuştum içimde o güzel kokuyu, karnımda umut hissetmiştim. İnsan, elindekileri tutabilen bir varlık değil maalesef. Hele de yapayalnızsan sana gelen ilk insanda öyle bir telaşa kapılıyorsun ki.
Bir şov uğruna bir insanın kendisine nasıl zarar verdiğini ve neler yaptığını anlatan bir kitap. İnsanın ne kadar sosyal bir varlık olduğunu, yalnızlıkla ne denli başa çıkamadığını gösteriyor. Mademe de Prie’yi aslında kitap içindeki tek cümle çok güzel anlatıyor, “Ruhu çoktan çökmüş,geriye sadece bedeni kalmıştı.” Akıcılığı olan, insani duyguları işliyor öğlen arasında bir çırpıda okunabilir.
Yakın distopya... 1970'li yıllar...Tanrılaştırılmış güzel vücutlar...Ve bu vücutlar sayesinde ayakta kalan popüler kültür...Reklamların yasaklandığı bu dünyada açıkça olmasa da reklamlar bu bedenler üzerinden yapılıyor .Çok tanıdık...
Fiziksel deformasyona uğramış, çirkin sayılabilecek P. Burke'e hayatını değiştirecek, insanlığın en güzeli olma şansı verilir.Geçirdiği operasyon sonrasında tanrılar gibi kusursuz bir bedene sahip olur. Tüm dünyanın programlarla yönetildiği bir ortamda o da uzaktan kumandayla yönlendirilen dünyanın gözü üzerinde olduğu, kendi bedeni içine hapsolmuş bir bilinçten fazlası değildir artık. Kusursuz ama hissiz bir varlık...
Ruhunda aşkı yaşasa da hislerini gösteremeyen, bir oyuncaktan fazlası olmayan P.Burke'ün hazin sonu anlatılıyor kitapta...Bizler, özellikle kadınlar bedenlerimiz üzerinde oynanılmasını ne de çok seviyoruz.Beğenilerin sevginin ölçüsü olduğunu, kendimizi sevmekten ziyade derdimizin beğenilmek olduğunu uzaktan kumandayla yönetilecek bir sistemin parçası olduğunda mı anlayacağız, kim bilir...
Kitabın son cümlesinde yazar influencerlara sesleniyor adeta ;
"İnan bana, zombi. Büyümek derken hakiki büyümeden söz ediyorum.Sermaye değer artışından.Ter akıtmayı bırak. Muazzam bir gelecek bekliyor burada seni.
❝
Beyin felce uğrasa bile insan yine yaşayabilir. İnsan aptal kalır ama, yine de yaşar. Ama yürek görevini göremez olunca, canlı varlık da ölür. Devlet yasalarla değil, yasama gücüyle yaşar.
❞
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade.
Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik...
…bunu buna başlayalım mı…?
Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı.
Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil.
Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
Attis tiyatrosunun yönetmeni. Theodoros Terzopoulos Dionysos'un Dönüşü adlı kitabı taktire şayan. Sanat .Tiyatro.Sinema. Oyunculuk gibi ve bir çok konuda çok güzel bilgilerin olduğu çok güzel bir kitap kesinlikle okunmalı özellikle oyunculukla yakından ilgilenenler içiç kitap birebir bence herkesin okuması gereken bir kitap Yönetmen Theodoros
İnandığımız ve bizi hayata bağlayan, varlık sebebi saydığımız şeylere ihanet edersek hayatın ne anlamı kalır ki?
Cengiz Aytmatov 'un "Beyaz Gemi" romanı içimizdeki çelişkilerin, sevdiklerimiz, korkularımız ve değerlerimiz bağlamında değerlendirildiği güzel
bir eser.
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,3bin okunma
Sabahları uyanırken (gündelik bilincimin zannedersem henüz %8-%10 uyandığı yakaza hali, yoksa bunları hatırlayamazdım)
Kendimi sonsuz kere sonsuz her bilginin içimde olduğu bir anda yakalıyorum.
Kainatın ilk başlangıç halinden, en sonuna kadar, her şeyi tek bir resmin içinde kolayca görüyorum.
Fakat bunlar bilgi şeklinde değil de, o idraki mananın içerisinde varlık bulmak gibi bir şey.
Yine de bu örneğini verdiğim kainat bilgisi, asıl gördüğüm anlam ve manaların yanında önemsiz çer çöpten başkası değil.
Fakat gündelik bilincim, maalesef onu dekode edip herhangi bir betimleme izah ya da kelimeye dökemiyor.
Onun da mana ve anlam önünde yapacak hiçbir şeyi yok maalesef.
Galiba bunlar ruhumun henüz bedenime geri dönmediği anlarda oluyor.
Sonra gündelik bilincim tamamen uyanıp, her şeyin üstünü kapatınca
Diğer idraki ruh bilincine kıyasla, kendimi hiçbir şey bilmeyen salak gibi hissediyorum.
Siz hayatı sevebilirsiniz, güzel bulabilirsiniz, hatta çok güzel ya da vazgeçilmez bulabilirsiniz.
Ama inanın diğer sonsuz mana alemine kıyasla, bizim eski İstanbul Yakacık çöplüğünden beter, burnunu kapatır yakınından geçmezsin.
Kadın denilen varlık Okada'nın gözünde, sadece güzel ve sevilmesi gereken bir varlıktı; hangi koşulda olursa olsun, güzelliğini ve sevecenliğini mutlaka koruyacağını düşündüren bir varlıktı.
Sayfa 15 - İthaki Yayınları Japon KlasikleriKitabı okuyor
Bir gölge varlık olan fâni güzel, aslına geri dönünce, ona gönül veren onu kaybettiği gibi, ona güzelliği veren, o nûru aksettiren Allah'ı hissedemez de, O'nu övmekten geri kalmış olur.
İnsanlar çalışırken ne kadar mesut oluyorlar! Yaratmanın hızı, onları içlerinde kavrayıp kurduğu zaman bu ölüm makinesi ne kadar güzel, ne temiz bir ahenkle işliyor! Sonra insanoğlu mesut olunca bütün varlık nasıl değişiyor, ölüme kadar her şey nasıl sevimli, can yakın oluyor, hiçbir şey kendi alın teri kadar bir insanı tatmin edemez. Çalışan insan kendi varlığında hüküm süren bir ahengi bütün kâinata nakleder. Hayatın biricik nizamı bu ahengin kendisi olmalıdır. Böyle olunca her şey değişir, peşinde koştuğumuz muvazeneyi buluruz. Şüphesiz bugünün büyük meseleleri var. Fakat hiçbiri kanla halledilemeyecek, insan ruhu kendi gerçeklerine erişene kadar bu acıyı çekecek.
Işıl Işık 'ı lise zamanlarımdan beri youtubeden biliyorum . İcerikleri dikkatimi cekmisti ve o zamanlar izledigim tek youtuberdi . Sonra kitap yazmaya baslamis ilk olarak
Tünelden Önceki Beyaz Ev serisini okudum güzel ve ilgincti fakat bu kitabi icin ayni seyi soyleyemeyecegim okumasam da bisey kaybetmezmişim niye aldım niye okudum onu da bilmiyorum hikayeler çok huzursuz edici bunun yanı sıra youtubede de hepsi mevcut videosu olan biseyi kitap haline donusturme geregi neydi bilemiyorum .
Şehir efsaneleri kısmında " Şahmeran " karakterinden bahsediliyor ve batı da " Medusa " olarak geçiyor diye bir cümle var . Medusa ve şahmeran çok farklı karakter ve çok farklı hikayeler aynı hikayeyi temsil edip aynı varlik olduklarını dusunmuyorum .
Okuyacaklara ve okuyanlara keyifli okumalar dilerim ...