Okumakta fayda var...
Şems-i Tebrizi’ye bir gün kendini çok bilgi sahibi sanan bir şahıs gelir. Bakar ki Şems kerpiçlerle bir şeyler yapmaktadır. Ev gibi, küçük bir kulübe gibi bir şeyler yapmaktadır. Bir müddet hazreti seyreder, Şems hazretleri geldiğinin farkında değildir gelenin. Çünkü işine ibadet aşkıyla sarılmış, hem zikri harfiyle meşgul olmaktadır. Gelen,
"Sevdiğin bir şey söyle." "Bir şey mi? Sevdiğim bir şey?" dedim. "Peki." Ama, kafamı pek toparlayamıyordum. Bazen kafamı toparlayamıyorum böyle. "Çok sevdiğim bir şey, öyle mi?" diye sordum ona. Bana yanıt vermedi. Kıvrılmış, yatağın ta öbür ucunda yatı­yordu. Benden bin mil uzaktaydı. "Hadi, yanıt ver bana," dedim. "Çok sevdiğim bir şey mi, yoksa öylesine sevdiğim bir şey mi?" "Çok sevdiğin." "Peki," dedim. Ama, kafamı toparlayamıyordum.
Reklam
İlerleyen dakikalarda bilinç ve bilinçaltından bahsetmeye başladı. Nurşen Hoca'nın sözünü keserek heyecanla insanlara istediğin sayıyı söyletebildiğimden bahsettim. Şaşırmasını bekledim ama hiçbir şaşkınlık göstermeden: "Hadi söylet o hâlde. Esra'ya veya Mesude'ye söyletebilir misin?" deyince ikisi de
Ama gelecek, yasla dolu anıların kontrolünden kaçamaz."
Auschwitz'de hayatta kalanlardan Charlotte Delbo ikili varoluşunu şöyle anlatıyor: "Benlik", kampta olan kişi ben değildim, burada sizin karşınızda duran kişi değildi. Hayır, bu inanılmaz bir şey. Auschwitz'de diğer "ben"e olan şeyler artık bana dokunmuyor, beni ilgilendirmiyor, ayrı olan belleğin derinlerinde ve olağan bellek... Bu ayrımı yapmasaydım hayatta kalamazdım" 29. Delbo, kelimelerin bile çifte anlamı olduğu yorumunu yapıyor: "Yoksa, kampta haftalarca susuz bırakılarak işkence görmüş bir kişi; "Çok susadım. Hadi bir çay demleyelim." diyemezdi. Susuzluk (savaşın ardından) daha sık kullanılan bir terim haline geldi. Diğer yandan, rüyamda Birkenau'da (Auschiwitz'deki yok etme kampları) olduğu gibi susuz kaldığımı görürsem, ardından kendimi bitkin, bir şeylerden yoksun, sendeler hålde görürüm.** Langer rahatsız edici bir şekilde şöyle sonlandırıyor "Böyle hasar görmüş mozaik için doğru mezarı kim bulabilir, bu parçalar nerede huzur bulabilir? Hayat devam ediyor, Anda ve iki geçici yönde... Ama gelecek, yasla dolu anıların kontrolünden kaçamaz."
Sayfa 195Kitabı okudu
Yukiko doğrudan suratıma bakarak, "Bana söylemek iste­diğin bir şeyler yok mu?" diye sordu. "Canını sıkan bir şey varsa, bana söyle. Anlatması güç olacak bir şey olsa dahi. Yapabileceğim bir şey varsa, söylemen yeterli. Ben sıradan biri­yim, birçok şey hakkında tecrübesizim -iş yönetimi dahil. Ama seni mutsuz görmeye dayanamıyorum. Yüzündeki şu üzgün ifadeyi görmek istemiyorum. Hayatınla ilgili nefret et­tiğin şey ne? Anlat hadi." Başımı iki yana sallayarak olumsuzladım. "Hiçbir şikaye­tim yok. İşimi ve seni seviyorum. Söylemek istediğim tek şey babanın çalışma şekline ayak uyduramamam. Yanlış anla­ma, onu severim. Bize yardım etmeye çalıştığını biliyor ve bunu takdir ediyorum. Yani kızgın değilim. Sadece artık kim olduğumu anlayamıyorum. Doğruyla yanlışı ayırt edemiyo­rum. Kafam karışıyor. Ama kızgın değilim."
Eban b. Osman b. Affan rahimehullah'tan: "Osman b. Affan radiyallahu anh dedi ki: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: اسمه مَنْ قَالَ فِي أَوَّلِ يَوْمِهِ ولَيْلَتِهِ بِسْمِ اللهِ الَّذِي لَا يَضُرُّ مَعَ شَيْءٌ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ
Reklam
237 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.