400 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Dikkat spoiler içerir. Labirent serisinin dördüncü ve en güzel romanı. Labirent kurulmadan 13 sene önce dünyada güneş patlamaları olur ve nüfusu azaltmak için insanlar bir virüs üretir. Ancak virüs beklenenden de bulaşıcı çıkar. Adı Işıl olacak bu virüs yüzünden insanlar delirmektedir. Bu arada saldırılardan kaçarken tanışan Mark, eski asker Alec, Mark'ın sevdiği kız Trina, Alec'in arkadaşı Lana beraber hareket ederken bir köyde Deedee adında bir kızı bulurlar. Kız da virüslü oklardan yemiştir ancak hastalık belirtisi göstermemektedir. Beraber yola çıkan bu ekip bir orman yangınında birbirini kaybeder. Alec ve Mark'ın hayatlarındaki tek gaye geri kalanları bulup Düz Geçiş denen yerden geçerek sağlıklı bir yere gitmektir. Dedikleri gibi Lana, Trina ve Deedee'yi bulurlar. Acaba başarılı olabilecekler midir? Yıllar sonra Deedee karşımıza kim olarak çıkacaktır? Thomas ile ilişkisi ne olacaktır? Soluksuz okunan bir roman. Mutlaka okunması gereken kitaplardan biri.
Labirent: Ölüm Emri
Labirent: Ölüm EmriJames Dashner · Pegasus Yayınları · 20154,515 okunma
328 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Üzgünüm, yazarın dediği gibi aydınlanmış bir üst bilince sahip olmadığım için kitabın bir çok kısmını anlamakta zorlandım. Kişisel Gelişim ile ilgili verdiği bölümler anlaşılır fakat bu dünyanın sadece bir illüzyon olduğunu hatta var olmadığını iddia etmesini, açıklamalarının içindeki çelişkileri kavrayamadım... Hakikatin Allah ile bir olmaktan onu anlamaktan geçtiğini yazmasına rağmen, kutsal kitaplarda verilenleri kendince yorumlaması örneğin, dünyanın yaratılmadığı sadece bir düşünce olduğunu ve var olmayan bir yerdeki hiç bir şeyinde var olmadığını savunuyor. Ruhun var oluşunu kabul etmesine rağmen kişinin yaşadığı ölüm, açlık, hastalık savaş gibi kavramları zihninin yarattığını aslında var olmayan dünyada bunlarında olmadığını; bunu kabul edip sadece yaşadığımız rolü üstlenerek Allah ile bir olacağımızı ve ruhun uyanmasının bundan ibaret olduğunu söyleyen yazarın yazdıklarını, özellikle son bölümlerde verdiği örnekleri anlamakta zorluk çektim. İlk defa bir kitabı okumakta çok zorlandım, sadece yarım kalmasın diye bitirdiğim bir eser...
Altın Kitabın Sırları
Altın Kitabın SırlarıNevşah Fidan Karamehmet · Destek Yayınları · 201547 okunma
Reklam
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ÇOK FAZLA SPOİ ÇOK FAZLA SPOİ
Harry Potter and the Cursed Child - Parts One and Two
Harry Potter and the Cursed Child - Parts One and TwoJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Little, Brown Book Group · 20169,7bin okunma
İnsan yaşlanır;içinde o derin zayıflık hissini, kayıtsızlığı, rahatsızlığı hisseder, bütün bunlar ilerleyen yaşa gelir; böyle hissedince de sadece hasta olduğunu düşünür, bu can sıkıcı durumun belli bir nedeni olduğunu düşünerek korkularını bastırır ve hastalıktan kurtulduğu gibi bu durumdan da kurtulmayı ümit eder. Boş düşünceler ! Yaşlılığın bir hastalık olduğu düşünceleri. Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şeylerin korkusu olduğunu söylerler. Fakat,kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti; Böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak, dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösterirler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe, hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler hale gelir, bir zamanlar aklımızı çelen imgeler, arzular ve hevesler arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arkasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder, görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır; dünyasına canlılığını ve cazibesini veren her şeyi artık yitirmekte olduğumuz için, o muazzam varoluş artık içsel ya da dışsal etkilerle desteklenmediği için, kalıcı bir şeye, bizi asla yanıltmayacak bir şeye tutunma ihtiyacı hissederiz; bir gerçekliğe, mutlak ve ebedi bir gerçeğe tutunmak isteriz. Evet, kaçınılmaz bir biçimde Tanrı'ya yöneliriz; bu dini duygu, doğası gereği öyle saftır ve bunu yaşayan ruha öyle bir mutluluk verir ki, diğer bütün yitirdiklerimizi telafi eder.
Sayfa 232Kitabı okudu
632 syf.
9/10 puan verdi
·
13 günde okudu
Yazımının üstünden 169 yıl geçen bir kitap;neredeyse 2 asır sonra kendini nasıl okutur ve okuyanı hangi ortak paydadan kucaklar?30 yaşında bir genç kadın;iki asır sonrasında bile okunacak,geçerliliğini yitirmeyecek bir ruhu nasıl üfler satırlara?Ve tabi kendi ölümüne 8 yıl kaldığını bilmeden... Jane Eyre;10 yaşında annesiz ve babasız kalan,amcasının vasiyeti üzerine yengesi tarafından bakılan bir çocuktur. O evde kendisine bakan yengesi tarafından gördüğü piskolojik şiddet,ve dışlandığı amca çocukları tarafından yaşatılan fiziksel şiddet Jane EYRE'nin kitap boyu hissedilen mutluluk arayışına ve bir kaya gibi sağlam gururuna zemin hazırlamıştır o yıllarda. Duygusal bir patlama sonucu yengesini ikna eden Jane'in,gönderildiği yatılı okulda yaşadığı zoluklarla devam eder kitap.Ayakta durma,ait olma,özsaygı ve benlik kavramlarını sorgulatır sık sık.O günlerde yayılan salgın hastalık dönemi,kitabın en hüzünlü bölümlerinden.Yurtta en yakın dostunun ölümünü anlattığı sahnenin,kendi öz ablasının ölüm anıyla aynı olduğu söylenir.Ama asıl hüzün,mürebbiye olarak gittiği evdeki kalbine cemre gibi düşen aşkın gölgesindedir. Kitap;hem Victoria dönemi İngilteresinin sosyal çarpıklıklarını,hem de yozlaşmış insan ilişkilerini kesitler halinde veriyor.Dili feminen ve güçlü.Kitap boyu -Okuyucu- diye başlayan ara cümelelerle,kendini okuyanı satırlara bağlıyor.Jane Eyre'yi,hele kitabın son yarısındaki duygusal keşifleri ile birlikte tanımak büyük zevkti.
Jane Eyre
Jane EyreCharlotte Brontë · Martı Yayınları · 201331,7bin okunma
Yerli halk, bu yeni tanıştığı misafirlere topraklarını açtı, yiyeceklerini paylaştı ve altın süs eşyaları hediye etti. Avrupalılarsa, Amerika'ya, salgın hastalık, yağma ve ölüm getirdiler. 1492'de Amerika kıtası, yeryüzünün gördüğü en trajik alışverişlerden birine sahne olmuştur. Yerliler altın, yiyecek ve toprak verdiler, karşılığında salgın hastalık, yağma ve ölümle ödüllendirildiler. Avrupalılar, altın olarak istediklerini elde edemediler fakat yine de kendilerine çok kazanç getirecek başka bir yol buldular: Köle ticareti! Tıka basa gemilere bindirilen zavallı Kızılderililerin pek çoğu yolda soğuktan ve hastalıktan öldü.
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.