Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
Bir kadın birini tutkuyla seviyordu. Korkunç bir beyin hummasına tutulmuştu. Elinde olmadan ağlıyor, gülüyor; boğulur, can çekişir gibi oluyor, boğazı şişiyor; bazen kasvetli bir sessizliğe gömülüyor, sonra keskin çığlıklar atıyordu. Sevgilisinin, hastalığından bezerek kendisinden soğumaya başladığını fark edince iyi olmaya yahut ölmeye karar verdi. İçinde bazen önderin, bazen de uyrukların üstünlüğü ele geçirdiği savaş başladı. Sinir ağlarının gücü merkezle denk olduğunda kadın ölümün eşiğine geliyordu. O zaman onu yatağına götürürlerdi, orada hiç bir yaşam belirtisi göstermeden ve kımıldamadan saatlerce yatardı. Bazen de bir yorgunluğa, baygınlığa, âdeta sonunun yakın olduğunu gösteren tükenme haline düşerdi. Bu savaş altı ay sürdü. İsyanın daima sinir ağlarında başladığını hissediyordu. İlk belirtiler başlar başlamaz kalkıyor, koşuyor, yoğun egzersizler yapıyor, merdivenleri çıkıp iniyor böylece irade mekanizması, sinir sisteminin merkezi karşı koyunca kendi kendine; Ya zafer ya ölüm diyordu. Sayısız zaferlerden ve bozgunlardan sonra önder(bellek) duruma hakim oldu ve uyruklarını(sinirleri) kendine tabi kıldı. Ev hayatının bin bir çeşit eziyetlerine katlandığı, birçok hastalık geçirdiği halde bir daha bu krizler nüksetmedi.
Reklam
Doğa açısından insanın tek önemi türünü devam ettirmesi Joseph Campbell Bu yüzden çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır diyor ne acı değil mi . Dostluğun insancılığın sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmeni tek yolu bu ölçekte düşünebilmek . Sürüden ayrılan
Doğum, hastalık, ölüm Allah'ın emri. Anladık! Fakat ne bileyim, özlediğin bir işte çalışmadan, içine doğduğun şu dünyanın ötesini berisini hiç görmeden, taş üstüne bir taş koymadan, bir ağaçcağız olsun dikmeden, bir günceğiz olsun şunun bunun eteğini öpmeden yaşayamamak ve böylece dünyadan defolup gitmek de Allah'ın emri değil a!..
"Atatürk, bizim elimizden, yirminci asrın en büyük milli kahramanı milletinin elinden, bir büyük deha insanlığın elinden gidiyordu. Askerlikte ve politikada hiç şaşmaz sağdu- yusundan başka, bütün maddi manevi varlığında bir göçüş hali seziyorduk. Atatürk, sonsuz ölüm ülkesinin eşiğinde idi. Onun, bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana
Sayfa 241Kitabı okudu
Salgın, kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan hastalıkların genel adıdır. Tıbbi terminolojide bir salgının şiddetli geçmesine neden olan öğelerin toplamına “salgının gücü” denilmektedir. Salgın gücü, hastalık yapan mikrobun mutasyon evresi, üreme ve bulaşma evreleri, coğrafya ve toplum koşulları ve insanların bağışıklık sistemlerine göre değişiklik göstermektedir. Salgın hastalıklarının ortaya çıktıkları lokasyonlardan başlayarak başka yerlere sıçramasına “Andemi” denirken, belli bir coğrafi alanda veya alanlarda normalin üstünde görülmesini “Epidemi” kıtalar arası yayılarak afet diyebileceğimiz önlenemez düzeye ulaşmasına ise “Pandemi” denilmektedir.
Sayfa 12
Reklam
COŞKUN: Birden senin bir sözün geldi aklıma ve birden ölüm filân anlamını kaybetti. Birden senin yanında olmak istedim. Yalnız bunu istedim. Ben de ölümcül bir hastalığa tutulsam dedim, bu hastalığa tutulduğumu bilsem dedim, bu ölümcül hastalık yüzünden her şey birden önemini kaybetse dedim, korkularımdan bile kurtulsam dedim... ve artık her şey bana vızgelse dedim, hemen ona gitsem dedim... EMEL: Evet? COŞKUN: İşte geldim. Ve seni seviyorum. (Emel'e sarılır.) Başka ne yapabilirim?
Önce ilaç geliştirdiler, sonra ilaca uygun hastalık. Hiçbir hastalığı ortadan kaldırmadılar. Aksine yaygınlaştırdılar. İnsanlarda nadir görülen diyabet, kalp-damar, kanser, kısırlık, organ yetmezlikleri, otizm gibi pek çok hastalık adeta bir veba gibi yayıldı ve artık insanın hayat kalitesinin bozulması; dini , sosyal, kültürel, iktisadi kısaca her türlü faaliyetten uzaklaşarak bedenindeki arızaya odaklanmasını sağlıyor. İşte tam istedikleri de bu. İnsan sadece sıhhatiyle ilgilensin ki, mevcut dünya düzenine yahut yerine inşa edilecek yeni düzene itiraz etmesin , edecek mecal bulamasın.
Rasûlullah (sav) şöyle buyuruyor:
“Herhangi biriniz Dünyâ’dan insanı azdıran bir zenginlik, hakkı unutturan bir yoksulluk, insanın aklını başından alan onulmaz bir hastalık, insanı yerinden kıpırdatmayan bir yaşlılık, âhiret yolculuğuna çıkaran bir ölüm, Deccâl ya da Kıyâmet gelmeden önce âhiret’e hazırlansın.”[27]
Araplar yaşadıkları sorunların suçunu yüzlerce yıl boyunca kendilerini yöneten Türklerin üzerine atabildi. Bu görüş, Arap tarihçilerin en büyüğü olarak görülen İbn Haldun tarafından paylaşılmaz. Ona göre Türklerin gelişi Allahın Müslümanlara bir lütfuydu ve onlara zayıflık ile çöküş döneminde güç ve yenilenme getirmiştir. Peki Türkler olarak zaten ölüm döşeğindeki bir yapıyı yıktık ve onunla birleşip ona güç kazandırdık, hükmettirdik ya sonra aynı hastalık bizede bulaşmadı mı ve bizide öldürmüyor mu?
Reklam
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
Hastalık, delilik ve ölüm— beşiğime göz kulak olan ve hayatım boyunca beni bırakmayan kara meleklerimdi.
Sayfa 192
Sağlık
İnsanın ölüm, acı ve hastalık gibi gerçeklerle başa çıkabilme yetisidir...
https://1000kitap.com/yazar/ivan-illich
Yaşam ve ölüm, hastalık ve sağlık, ruh ve doğa! Bunlar gerçekten birbirine karşıt şeyler mi? Soruyorum size: Bunlar sorun mu? Hayır, bunlar sorun değil, soyluluk sorunsalları da değil. Ölümün izleri yaşamın içinde sürer, öyle olmasaydı yaşam diye bir şey de olmazdı. İnsan statüsü de bunun içinde - ölümün izlerinin ve aklın tam ortasında bir yerde, mistik toplumla havalı bireycilik arasında bir yerlerde. İnsan böyle bir durumda olduğuna göre, kendine karşı saygın, iyi ve içtenlikli olmalı ve yürekli davranıp kendisiyle iletişim kurmalı çünkü soylu olan o, karşıtlar değil. Tüm bu karşıtlar o var diye var, demek ki o karşıtlardan daha soylu. Ölümden de daha soylu, ona zihinsel özgürlüğünü veren de bu. Yaşamdan da daha soylu, ona yüreğindeki inancı veren de bu.
Sayfa 190
Zira beşeri anlamda ölüm hiçbir suretle her şeyin en sonuncusu değildir ve insani anlamda, umut sadece hayat olduğu sürece vardır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.