Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mersin-Adana-Hatay-Birecik-Urfa-Mardin hattı talebi, Arap hafızasından hiç silinmemiştir. Bundan dolayı bugün Hatay'da Suriyeli bir kadın öğretmen Suriyeli Arap öğrencilere "Gülek Boğazı'na kadar bizim. Biz kalacağız burada. Türkler gidecek!" diyebilmektedir. Özetle Suriyeli sığınmacılar meselesi, bazılarının ortaya koymak istedikleri gibi bir insani yardım konusu değil, demografik dönüşüm sonucunda Türkiye'nin kürdistana ve Suriyeli Araplara toprak kaybı projesidir.
Atatürk öneriyi dinledi ve itiraz etti: "Ortada Hatay meselesi var. Hastalığım hariçte duyulursa fena olur" dedi.
Sayfa 63
Reklam
"Doktor Asım: - Atatürk'ü istasyonda gördüm, dedi. Doktor olarak durumunu beğenmedim. Arkadaşları da burnunun kanadığını söylediler. Ben kanamanın burnundan olduğunu sanmıyorum; görünen duruma göre, bir karaciğer kanaması olması akla daha yakın. Eğer böyle ise, durum vahimdir, dedi. Dünya başıma yıkıldı sandım. Geceyi güç geçirdim. Sabahleyin erkenden Çankaya'ya gittim. Odaya girince bana gülümseyerek baktı ve: - Hayrolsun, ne var? diye sordu. - Hastalığınızı merak ediyorum, dedim. Yorulmanızdan endişe ediyorum. Bana iki yabancı uzman tavsiye ettiler. Çok yetkili kimselermiş. Eğer izin verirseniz, kendilerini Türkiye'ye davet etmek ve sizi görmelerini sağlamak istiyorum. Bunu ricaya gelmiştim. Kaşlarını hafifçe çattı. Biraz düşündü. Böyle bir davetin politik tesirlerini hesapladığı belli idi: - Ortalıkta, Hatay meselesi var. Hastalığım dışarıda duyulursa iyi olmaz ... Bu noktayı değerlendirmek lazımdır. Sen Neşet Ömer'le konuş. Burada zaten Tıp Kongresi yapılıyor. Gelip bir muayene etsinler. Bakalım onlar ne diyecek? Sonra düşünürüz, dedi."
"Bitmeyen Kavga", İsmet Bozdağ, sayfa 180Kitabı okudu
Evet yarın sabah bir tümen asker yollasam Hatay'ı alabilirim. Renani için harekete geçmeyen Fransızlar, bir Suriye sancağı için bizimle harbe girmezler. Bunu da bilirim. Fakat ya bu sefer şeref ve namus meselesi yaparlarsa? Milletlere belli olur mu ? Ben bir sancak için Türkiye'yi bir harp tehlikesine sokmam, diye cevap vermişti.
Sayfa 511Kitabı okudu
Hatay Ve Dersîm Meselesi
Adana’da bulunduğum sıralarda beni etkileyen iki büyük siya­si olay geçti. Biri Hatay meselesi, diğeri Dersim isyanıdır. O vakit, Suriye Fransızların müstemlekesiydi. Ancak bu müs­temleke, Fransa’nın diğer müstemlekelerine benzemiyordu. Çünkü Birinci Dünya Harbinden sonra Suriye Osmanlı Imparatorluğu’ndan koparılınca, o zamanki Cemiyeti Akvam, yani Mil­letler Cemiyeti idaresince, yirmi yıl müddetle ve emaneten Fransızlara verilmişti. Buna Antakya ve İskenderun da dahildi. Fran­sızların bu müddeti 1938 yılında bitmek üzereydi. Rivayet olu­nur ki, Fransızlar bazı dostluk avantajları karşılığında Türkiye’ye göz kırpmış. Bunu doğrularcasına Türkiye de, “Hatay bizimdir” diye tutturmuştu. O güne kadar hiçbir tarihte ve halk arasında buraya Hatay denmemiştir. Aynen, “Kürtler Türktür” mantığı ile buradaki Araplara da, “Siz Türksünüz, Orta Asya’da Moğolistan bölgesinde Hatay diye bir yer var, siz buradan gelmişsiniz” deni­yordu. Tabii buradaki Fellahlar, bu söylenenden birşey anlamı­yorlardı.
27 Şubat 1938 günü, Atatürk, Balkan İttifakı üyeleri şerefine verilen yemeğe geç inmiştir. Çünkü akşam üzeri geçirdiği burun kanaması uzun bir süre durmamıştır. Bu olayın ciddiyetini idrak eden Sıhhiye Vekaleti Müsteşarı Dr. Asım Arar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya aracılığı ile Başbakan Celal Bayar'ı Atatürk'ün sağlığı konusunda uyanır. Celal Bayar'ın yabancı hekim çağırılması isteğine karşı çıkan Atatürk:"Ortada Hatay meselesi var; hastalığım dışarıda duyulursa fena olur; Doktor Neşet Ömer'le konuş, bizim doktorlar bir muayene ve konsültasyon yapsınlar" der. Tıp Tarihçisi Prof. Dr. Bedi Şehsuvaroğlu "Beni Türk Hekimlerine Emanet edin" sözünü, Atatürk'ün muhtemelen bu sıralarda söylediğini belirtir. Atatürk'ün söylev ve demeçlerinde geçmeyen bu sözün söylendiğinin delilleri olmadığı, ancak rivayet olduğu belirtilir.
Sayfa 244 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
Atatürk, 28 Şubat 1938 de Başbakan Celal Bayar'ı kabulünde Celal Bayar'ın yabancı hekim getirilmesi isteğine karşı çıkmış ve: "Ortada Hatay meselesi var: hastalığın dışarıda duyulursa fena olur" demiştir. Fakat 15 Mart 1938'de Başbakan Celal Bayar'ı kabulünde, Başbakan; "Ecnebi doktoru gelmesine itiraz etmiş. Hatay davası üzerine yapabileceği fena tesirden bahsetmiştiniz. Bizim için en mühim dava sizin sıhhatinizdir. izin verin de bir ecnebi mütehassis getirtelim" der. Celal Bayar'ın konuşmasını sessizce dinleyen Atatürk: "Çocuk ne yapacaksan yap, çabuk yap. Ben hastayım" diye cevap verir.
Sayfa 189 - Güven KitabeviKitabı okudu
Geceyi güç geçiren Başbakan Celal Bayar, ertesi sabah erkenden Çankaya'ya giderek Atatürk'ün giyinmeden rahatsız olmadan kendisini kabul etmesini diler ve biraz sonra yanına girer Atatürk ropdöşambrını giymiş olarak şezlongda oturuyordu. Başbakan'a: "Hayrolsun ne var?" diye sorar, o da: "Hastalığınızı merak ediyorum" der. Başbakan Atatürk'e; "Biri Almanya'dan , diğeri Fransa'dan iki meşhur mütehassısın adını verdiler izin verin de bunlar getirtelim" der. Atatürk kendisine söylenenleri dinledikten sonra: "Ortalıkta Hatay meselesi var. Hastalığım hariçte duyulursa fena olur."
Sayfa 186 - Güven KitabeviKitabı okudu
Atatürk ve Hatay Meselesi
Atatürk, Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'a, 1937'de Hatay'ın şahsi meselesi olduğunu ve muhakkak anavatana katacağını şu şekilde ifade ediyordu: "Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyyeti Fransız Büyükelçisine tå bidayette (en başlarda) ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müsellah (silahlı) bir ihtilafa müncer olması (sürüklenmesi) katiyyen vârid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermiş bulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti reisliğinden ve hatta Büyük Millet Meclisi azâlığından da çekileceğim ve bir fert olarak bana iltihak edecek bir kaç arkadaşla beraber Hatay'a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim". Bu sözler ve Gazi'nin tutumu şüphesiz Fransa'ya işin ciddiyetini göstermiştir.
Sayfa 563 - Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı / 5. Baskı / Baskı Yılı: 2022Kitabı okuyor
Atatürk : "Hatay benim "şahsi" meselemdir."
Adana'ya Hatay dolayısıyla mı gitmişti? Evet efendim. Kendisi iyileşti, ayağa kalktı, hepimiz seviniyoruz. Kafasında daima Hatay meselesi yaşıyor. Fransızlarla Paris'te müzakere devam ediyor. Adana'ya gittiği zaman onu matem elbiselerine bürünmüş genç kızlar karşılamış, "Kurtar bizi" diye tezahüratta bulunmuşlar. Çok müteessir olmuş, heyecanlanmış. Sonra Adana'da askeri resmi geçit yaptırdı. Ayakta durmuş mütemadiyen, Fransızlara karşı kat'i hareket ediyor, nümayiş yapıyordu. Fakat bunu hayatı pahasına yapmış oluyordu. Biz de bilmiyoruz, aldığımız malümatta her akşam bana rapor verirlerdi. Atatürk'ün kilo aldığı belirtiliyordu. Ben seviniyordum. Halbuki su toplamaya başlamış.
Sayfa 120 - Dünya Kitapları 1. Baskı ( Genişletilmiş) 2004 - Celal Bayar aktarıyor -Kitabı okudu
Reklam
İngilizlerle Lozan'da Musul meselesi görüşülürken Şeyh Sait'i kullanmışlardı. Fransızlar Hatay için boğuşulurken Dersim isyanı patlamıştı Türk ordusu Kıbrıs'taki kıyma dur deyince ASALA örgütü katliamı başlamıştı Güneydoğu Anadolu projesi ile Türkiye suyun kontrolünü sağlayacak ve bölgesel güç olabilecekken PKK ortaya çıkmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Hatay'ı kendi şahsî davası olarak görmüş ve yaşadığı sürece Hatay'ı anavatana katabilmek için elinden gelen bütün gayreti göstermiştir. Nitekim 15 Mart 1923 günü Adana'ya yaptığı bir seyahat esnasında, Antakya ve İskenderunlular onu siyah bayraklar giyerek karşılamışlardı. Bu sırada karalara bürünmüş bir sıra
Yeditepe YayınlarıKitabı okudu
Mersin-Adana-Hatay-Birecik-Urfa-Mardin hattı talebi, Arap hafızasından hiç silinmemiştir. Bundan dolayı bugün Hatay'da Suriyeli bir kadın öğretmen Suriyeli Arap öğrencilere “Gülek Boğazı'na kadar bizim. Biz kalacağız burada. Türkler gidecek!” diyebilmektedir. Özetle Suriyeli sığınmacılar meselesi, bazılarının ortaya koymak istedikleri gibi bir insani yardım konusu değil, demografik dönüşüm sonucunda, Türkiye'nin Kürdistan ve Suriyeli Araplara toprak kaybı projesidir.
Atatürk'ün afet inana yazdığı 4 ocak 1936 tarihli mektubudur.
Son günlerde Hatay meselesi beni çok meşgul etti, yordu, üzdü. Bir an evvel Dr. Tevfik Rüştü Aras'la görüşmek için, ani bir karar ile İstanbul'a geldim, aynı gece Aras da geldi, verdiği izahattan şimdilik sükunet buldum. Fransız Ambasadörü Ponso, Beyrut üzerinden Ankara'ya bugün vasıl olacak, Aras'ı da dün gönderdim, Ankara'da görüşme olurken, benim uzakta bulunmamı tercih ettik, icap ederse onlar gelecek veya ben Ankara'ya gideceğim. Yalnız hemşireyi beraber aldım. Sabiha geldi ve gitti. Yegane yoldaş, Ülkü, o da hasta. Aynı arkadaşlar, aynı sofra, ancak Hatay işi dil işini geri bıraktırdı. Kafam yalnız onunla meşgul. ... Göster kendini Türk Kızı, sana ilim aleminde artık Türk inan hasıl etmiştir. Hepimizin selamını alınız. K. Atatürk
89 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.