''Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum'' ile başlayan, okura son söz olarak sevdiği kadının fotoğrafını aşkla öpüp ''Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.'' Diyerek veda eden Kemal'in, Kemal'in Füsun'unun, en çok da İstanbul'un hikayesi...
İstanbul'un önde gelen
Büyük şair İsmet Özel.Kendisiyle tanışmış ve hoş bir hatıra yaşamış olmamın gururuyla yapıyorum bu incelemeyi.Anlatacağım hatıram, okuyanlara tebessüm ettirecektir diye düşünüyorum:Lise 4'teyim.Arkadaşlarımla beraber İstanbul'da yaşayanlar bilir;Çengelköy-Çınaraltı cafeye gittim.Köşede, dünyaya bulanık bakan ve alene meydan okurcasına göğsünü
"Dünyanın halleri, insanın hallerinden farklı değil. Mevsimler, insanın ruhunu hava değişimlerinden, heyelanlar ve seller içimizde akanlardan, bir türlü yağamayan bulutlar bir yerlerimizde sıkışıp kalanlardan, gecenin bir körü uyandıran kalp çarpıntılarını unuttuğunu sandığın eski defterlerden hiç farklı değil. Dünyanın halleri, insanın hallerinden hiç farklı değil. Düşündükçe hep buraya varıyorum. İnsan hâlâ yadırgıyor, hâlâ şaşırıyor çevresinde olana bitene. Dünyayı kendinden çok uzak, çok farklı, çok başka sanıyor. Yabancı biliyor başka türleri, otları, balıkları, salyangozları. Dünyanın hiç görmediği köşelerinde uçan kuşların, açan çiçeklerin, esen rüzgarın onun hayatına nasıl dokunabileceğini, yaşamadan bilmiyor."
MAHKÛM
Niyetiniz iyilik yapmaksa, şu sağ elimi bir saniye çözseniz bana yeter. Kramp girdi. (Çavuş işaret eder. Mahkum kolunu gerer, Kızıl Cephe selamı verir, bir askerin çenesine var gücüyle yumruğunu indirir.) Al sana hatıram olsun!
Ömür Hanım...
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sesin yok, yüzün yok
Canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu
Sabahlar, çiy düşmüş uykusuzluk
Akşamlar, gözyaşı lambalarından bir sokak.
Uzağın yok, yakının yok
Bir senden yapılmış odalarda
Seni seviyorum.
Ey sözüme merhametler bağışlayan kadın
Hatıran bütün pencerelerin baktığı yol
Hatıran insan olmanın sonsuz harfleri.
Şimdi bile, üzerinden bunca yıl geçtiği halde bu hatıraları anmakla epey kötü oluyorum. Gerçi nice kötü hatıram var ama... bu "Notlar"a burada mı son vermeli acaba? Sanırım bunları yazmakla hata ettim zaten. Daha doğrusu, bu hikâyeyi yazarken yeterince utandım: Yani bu, edebi bir eserden ziyade günahlarımın kefaretini ödemek oldu. Bir
IX
Evime hür, başın dik olarak,
Evimin kadını olarak gir
(Aynı şiirden)
Liza’nın önünde şaşkın, bitkin, iğrenç derecede bozulmuş bir halde duruyordum; galiba bir yandan gülümsüyor, bir yandan da tıpkı önceden, can sıkıntıları arasında düşündüğüm gibi pamuklu, hırpani sabahlığının önünü kavuşturmaya çalışıyordum. Apollon bir iki dakika durduktan
Şimdi bile, üzerinden bunca yıl geçtiği halde bu hatıraları anmakla epey kötü oluyorum. Gerçi nice kötü hatıram var ama… bu “Notlar"a burada mı son vermeli acaba? Sanırım bunları yazmakla hata ettim zaten. Daha doğrusu, bu hikâyeyi yazarken yeterince utandım: Yani bu, edebi bir eserden ziyade günahlarımın kefaretini ödemek oldu. Bir köşeye