Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Hz. Âişe: “Ey Allah’ın Resûlü! Kadir gecesi olduğunu bilirsem hangi duâyı okumamı tavsiye edersin?” dedim, bana “Şöyle de!” buyurdu: “Allah’ım sen affedicisin, ikram sahibisin, affetmeyi seversin beni de affet.”
(Tirmizi, Deavât, 84)
#okudumbitti
Gelen gidiyor.
Orucun günlerini sayarken tek tek, şimdi geri geri gitsin istiyorum. İnsanım işte.
Kitap 4 bölümden oluşuyor.
1- Kadim Atalarımız
2-Hücre Düzeyinde Kimliğimiz
3- Atom Düzeyinde Kimliğimiz
4- Evrendeki yerimiz.
Ben aslında neyim? sorusuna farklı bilimler (evrimsel biologlar, fizikçiler, genetikçiler) farklı cevaplar verecektir.
Yazar her bölümde bir soy ağacı/hayat ağacı/ aile ağacı çıkarmak üzere geriye doğru kökenleri
Halbuki konuşmaya ne kadar muhtacım..
“Otlar, çiçekler de hayat sahibidir; yaşamak buysa eğer. “
Kendi içinde, sadece kendisiyle ve yapayalnız; duygusuzca, iyi ya da kötü herhangi bir olaya tepki vermeden,
ümit etmeden, öylesine-anlamsızca ve sessizce yaşayıp giden,
belki de robottan ayırt edilemeyecek kadar sistematik ve tekdüze rutinlerden oluşan kapkaranlık ömrünün günlerini
Merhaba
Bugün sizlere Memphıs yayınlarından Psk. Dr. Ziya Doğan kaleminden Keşke Ben de Böyle Sevdalansam… kitabı ile geldim.
Kitabın ilk sayfalarında yazarımız biz okuyucularına bir uyarı bırakmış “ Dikkat! Bu kitap,yeniden kavuşmalara ya da ayrılıklara sebep olabildiği gibi mektupların her biri birer hap mahiyetindedir.
Lütfen,hapları birer
Kitabın ilk sayfalarında okurken anlamada güçlük çektim. Ya da bilgi seviyesinin artısından şaşkınlığa uğradım. Bu konuda yalnız olmadığımı 24. sayfada Bilge'nin "Hocam anlamakta güçlük çekiyorum. Biraz daha basit anlatabilir misiniz?" ifadesiyle anladım ve yüzümde bir tebessüm oluştu.
Manevi bir şahsiyet olan Fardipli Sinha ile Bilge ve eşi arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. Daha çok imani ve günümüz konularından oluşan diyaloglar.
Kitap aslında yazarımızın kendi iç yolculuğunun yazıya dökülmüş hali. Kitap beş sene boyunca yayınevleri tarafından basılmamış. Hayat yayınevi kitabın basımını kabul etmiş ama bir şartla: Kitabı biraz seyrelt, demişler yazarımıza. Ve mistik roman kategorisinde basılmış. İnsan, "Seyreltilmiş hali buysa aslı nasıldır, kim bilir?" diye sormadan edemiyor kendine.
Yazarımız birkaç seviye üstten yazan ve anlatan bir yazar. Fardipli Sinha'yı okuyanlar kitapta kendinden bir parça bulup kendi iç yolculuğuna çıkanlardan oluştuğu gibi kitabın karşısında duranlar da var. İtikadı bozar minvalinde. Ama çok azınlıkta gördüm bu eleştirileri.
Anlayabilene, algılayabilene, yazarın yazdıklarına kendini açabilene kitabı tavsiye ederim. Anlama ve algılama yönünden biraz sıkıntı çeksem de -ki kitabın üstünden bir kere daha altını çizdiklerim üzerinden geçeceğim inşallah- en azından yazılanlara kendimi açtım. Direkt yargılamadım. Okudukça da yargılarım kırıldı diyebilirim.
Herkes okur mu, bilmiyorum. Farklı yazar ve üslup arayışı içinde olanlara tavsiye ederim
224 syf.
·
Puan vermedi
Şimdi sizden tüm dikkatinizi bana vermenizi istiyorum. Çünkü benim hiç kalmadı. Bu noktada kendimle şöyle bir konuşma gerçekleştirdim ''Pek muhterem Howl-sama, sanırım odaklanma becerinizi yitirdiniz ve nasıl geri kazanacağınıza dair bir fikriniz yok. Öyleyse Ginsengli ve çinkolu bu tam gün vitamin deposunu denemeye ne
Üzerinizde bir rehavet varsa doğrulmanıza yardım edebilir. Bu yönüyle bana “Hadi kalk kalk” diye harekete mecbur bırakan bir komutanı hatırlattı. Derin veya psikolojiye dair bir kitap değil daha çok kısa süreli çözüm odaklı gibi. İhtiyacınız buysa işlevsiz olduğunu da düşünmüyorum sayfalarca aynı şeyi tekrarlayıp duran kişisel gelişim kitaplarından değil çok fazla tavsiye var. Çoğunlukla bir veya iki paragraflık çeşitli alanlara yönelik motivasyon hikayelerini barındırıyor.
“Gerçek korkak mutluluktan bile korkar. Pamuk yün bile yaralar onu. Neşeden bile incinir.”
*SPOİ
“Utanç dolu bir hayat yaşadım.”
Japon klasiklerini severim ve bu kitabı da inanılmaz bir merakla aldım. Yazarın bu kitaptan sonra intihar ettiği biliniyor. Bu eserde kendi hayatını ele alan yazarımızı dinliyoruz. Öncelikle üslup akıcı ama
Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan kitap aslında bir üçleme. Yazarın beş yıllık bir süreçte yazdığı üç kitabı tek bir kitap haline getirmiş. Ve açıkçası bu seride araya zaman girince “bence” bütünlük kaybolurdu , bu sebeple çok doğru bir karar olmuş.
Türkiye’de basılırken kitapta bazı yerler sansürlenmiş. Özellikle tavşan dudak ile ilgi kısımlar. Kitabı okumuş olanlar beni anlar , sansürlenmiş hali buysa daha neler yazmış olabilir acaba
Kitap biraz şey, kafayı yakan değişik bir kurgusu var. Aslında mekansız ve zamansız bir savaşın içindeler. Ama yazarın hayat hikayesini okuyunca ikinci dünya savaşı, Macaristan’ın hikayesi ile eşdeğer gidiyor. Konuşulacak, anlatmak istediğim o kadar çok nokta var ki, spoiler vermeden nasıl anlatılır bilmiyorum.
Okuyanlardan bir kısmı kitabı hiç sevmemiş ama bir kısmı da benim gibi çok sevmiş. Şu konuda net bahse girerim. Bu kitabın sonunu tahmin etme şansınız yok.( Benim en sevdigim kısmı bu tahmin edilemezlik oldu ) Üçlemede her kitap ayrı bir katman , ayrı bir boyut, her kitapta farklı bir dünyayı, farklı bir hikayeyi keşfediyorsunuz. Gerçekle baş edemediğinde gerçeği yıkıp kendine yeni bir hikaye yaratmış.
Yeraltı edebiyatına ilginiz varsa bu kitaba bayılacaksınız ama bazı noktalar normal bir okur için ağır gelebilir. Ben bayıldım ve okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum .
Uzun Bir Edebi İntihar Mektubu
Kitabı yazar intiharından hemen önce tamamlıyor ve otobiyografik bir nitelik taşıyor. Bir nevi edebi intihar mektubu diyebiliriz. Ayrıca bu kitap yazarın başyapıtı olarak kabul ediliyor. Japonya'da şimdiye kadar en çok satan ikinci roman özelliği de bulunmakta.
Kitabın arkasında da yazan şu alıntı çok dikkatimi çekti: "… Ben hâlâ,
"Ülkede halkı cahil ve böylece de itaatkar bırakan bir diktatörlük olmuştu hep." (S.219)
"Barışta köpek olmak, savaşta insan olmaktan iyidir." (S.270)
"Cennet buysa cehennem nasıldır acaba...." (S.385)
"Kültür Devrimi bana insanları inançlarına göre değil, zalimliklerine göre sınıflandırmayı öğretmişti." (S.414)
Yaban Kuğuları, ailelerin nesilden nesile aktarıldığı hikayelere dair kitapları araştırdığım bir zamanda karşıma çıktı. Sekizinci Hayat, Rusya ve Gürcistan tarihi başta olmak üzere genel Dünya tarihine dair bilgiler verirken, Yaban Kuğuları 3 nesili anlatan Çin tarihi sunuyor bizlere. Kapalı bir kutu gibi olan Çin'de olanlar, "devrim" adı altında yapılan zulümler, insanların konformizme gidişleri ve endoktrine edilişleri oldukça akıcı şekilde anlatılmış. Daha önce Çin Edebiyatı'ndan Kadim Gemi'yi okumuş ve pek beğenmemiştim. Fakat Yaban Kuğuları bambaşka bir üslupla yazılmış. Kadim Gemi'yi okurken de Çinlilerin her şeyi yeme kültürlerinin yaşanılan kıtlık ve açlık dönemlerinin bir eseri olduğunu anlamıştım. Fakat burada kıtlığın ulaştığı boyutu tariflerken bebek etlerinin tavşan eti diye satıldığını okuyunca tüylerim bir kez daha ürperdi.
Kitabın özellikle devrim ve sonrasını anlattığı kısımları çok beğendim. Herkese tavsiyemdir. Keyifli okumalar dilerim.
Bak, bâtıllaşmış etrafına.
Bak Allah aşkına
İnsanca yaşamak bu mu her yerde?
Eğer insanlık âlemi buysa,
Hayvanlık âlemi nerede?
***
1900'lü yıllarda başlayan batı özentiliğini, hızla yayılan ateistliği , dinini yaşayamayan Müslümanları, Atatürk dönemi ülkenin içinde bulunduğu durumu, Osmanlı karşıtlığını ve Türkiye başta olmak üzere dünyanın hızla değişen düzeni gibi bir çok konuyu Maria isimli genç bir kızın Müslüman olması üzerinden anlatan etkileyici gerçek bir hayat hikayesi...
Bulantı Kavramı Üzerine
Kitaptan alıntılar yaparak bulantı kavramından bahsetmek istiyorum. Kenan Gürsoy Sartre'ın nesneleri, olayları görüşü için "bilinmeyen, tecrübe edilmeyen, kendisini şuura vermeyen herhangi bir varlık sahasını kökünden reddetmektedir. Şuur ise ancak karşısındaki objeyi tanımakta olan şuurdur" diyor. Esası varlık olarak ele alan
