Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
İnsanın Anlam Arayışı - V. FRANKL (Birer mazoşistiz hepimiz!)
İkinci Dünya Savaşı yılları,
Meşhur toplama kampları...
Ne kitaplar yazıldı ne filmler yapıldı.
Ama hiçbiri yaşayan biri kadar anlatamaz yaşanan acıyı!
Peki onlar bunu anlatmak isteyecek mi? Hangi kelime orada yaşananları dile getirmeye yeter ki? Ya da bu onları bu acıları yeniden yaşamaya itmek olmaz mı?
"Yaşadıklarımız hakkında
Dişi bir Dinozor'un Anıları
İlk kez bu kadar muazzam bir şölenin arasında başım o kadar döndü ki bayıldım... Kitabı okurken sanki bir dönüşüm film izliyormuşum gibiydi. Sanki huzur içinde yaşayan bir ailenin bir gün başına kötü bir olay gelmiş ve aile dram filmi tarzında başarı öyküsüne dönüşmüş hissi yarattı bana. Sanki Neşeli Günler filmi gibi... Yer yer Hayat Güzeldir gibi. 82 yıllık bir hayatı (1915'ten 1997'ye kadar) okumak tarihi bir filmi izliyormuş gibi hissettirdi bana. Kitaplarını okuyup sevdiğim yazarlarla tanışamıyor olmak beni üzerken birazda olsa onlarla aynı sayfalarda birlikte nefes almak beni o kadar mesut etti ki. Yazarlar hakkında şaşırdığım değişik anılar vardı.
Mina Urgan Atatürk dönemini görmüş 1960,70 ve 80 darbelerini yakından tanıklık etmiş bir yazar. Açıkçası kitabın en çok etkilendiğim kısmı buydu. Günümüz Türkiye'sinin1960'dan sonra ne kadar çirkin bir Türkiye'ye dönüştüğünü, kadınların çok önceden ne kadar özgür ve güçlü bir yaşam sürerken git gide yaşam haklarının kısıtlandığına ve toplumumuzun korkularına, gerçek duygularına, farklılıklarına tanıklık ettim. Darbelerde yaşanan olayların çirkin yüzlerini ve Mina Hanıma yaşattığı duyguları okudukça sanki Mina Hanımın yanında kısa süreliğine gezen bir misafir gibiydim. Açıkçası tarihe bu kadar yakından tanıklık etmiş olmak ve kitaplarını okuduğumuz yazarları , sanatçıları ve devlet adamlarını Mina Urgan'ın kaleminden görebildiğim için kendimi şanslı ve büyümüş hissediyorum.
Hangimiz kapıların içinde?
Savaşı başlatanlar savaş bittiğinde kapıları kapadı, sıcak koltuğuna kuruldu. O masum, gencecik insanlar ise kaldı kapıların dışında. Beckmann de onlardan biri, kapıların dışında kalanlardan.
Savaştan sağ kurtulan, istemediği bir ölümden dönen insan için hayat güzeldir, içi umutla doludur. Cesetlerle dolu uçsuz bucaksız tarlalar gören bir
Annemin kitaplığında olan, öve öve bitiremediği, sürekli ''ayyy sen hala okumadın mı o kitabıııı cık cık cık ne büyük kayıp!'' diyip durduğu kitap ve evet sonunda neymiş bu kadar Allah aşkına yaaa! diyip alıp okudum seneler sonra... sonuç: Ana tema başarılı, mesajları güzel vermiş ama gelgelelim annemin ''bir günde bitirdim bir haftadır
'Nerde bir insan ölse oralı olur yüreğim...'
Çizgili Pijamalı Çocuk:
11 12 yaşlarındayım. Yaz tatilinde kuzenim bir film açtı adı :Hayat Güzeldir... Filmi izliyorum. Başlarda sıkıcı buldum ama çocuğun mücadelesini ve babanın çırpınışlarını görünce ilgimi çekti film. Bir çocuk olarak filmdeki çocukla duygudaşlık kurmuştum. Derinden etkiledi beni. Ne zaman Nazi katliamından bahsedilse Hayat
Holocaust ve acı bir aşk hikayesi...
2. Dünya Savaşı dönemine ve Nazi Almanyası'nın Yahudi soykırımına dair
pek çok filmi merakla ve ilgiyle izlemiş biri olarak bu kitap da konusuyla beni derinden etkiledi. Hayat Güzeldir (La Vita Bella) filmini anımsatan bir romandı, zaten kitapta da bu filmin adı geçiyordu.
Yazarın üslûbuna aşina olduğum için su gibi aktı, aslında 2-3 günde bile bitebilirdi fakat ben biraz didikleyerek, bilmediğim kelime ve konuları araştırarak ve alıntı yaparak okumayı sevdiğim için 9 günde okudum.
●Holocaust ve her türlü ırka dair soykırım, asla kabul edilemez.
Bir hukukçu ve de insanları ırk, dil, din, renk, siyasi ya da cinsel tercihi vs. dolayısıyla asla ayırmayan bir insan olarak bu tarz konular ve olaylara dair kitap ve filmleri de çok önemsiyorum. Adeta insanlığın geçmişle hesaplaşması ve günah çıkarması olarak görüyorum.
●Ben yazarın diğer romanlarını bitirip sonra bunu yani en sevilen romanını okumak istedim fakat sonradan fikrimi değiştirdim, baktım ki zaman geçiyor... Sanat uzun hayat kısa, malûm...
♡Geciktirdiğim ve hep ertelediğim kitapları 2021'de okuyup bitirmeyi umut ediyorum. :-)
Kitapla kalın...
170 syf.
8/10 puan verdi
"Hayat güzeldir." filmini izleyenleriniz olmuştur. Yazarın hayatının en zor dönemlerini anlattığı bu güzel kitap bana o filmi hatırlattı. Nazi kamplarında bile olsan yaşamak için bir nedene, bir amaca sımsıkı tutunmalısın. Hayat da bu değil mi zaten, her düştüğünde kalkmayı bilmek. Bir psikiyatristin kızı dışında tüm ailesini Nazi işkencelerinde kaybedip, mesleğinin ve kitap yazma tutkusunun onu hayata bağlamasıyla yaşama nasıl dört elle sarıldığını anlatan bir psikoloji kitabı okumak isterseniz buyrun...
Sadece Yaşayan Bilir Acıyı!
İkinci dünya savaşı yılları ve hemen hemen hepimizin bildiği fakat herkesin yaşamadığı o toplama kampları..
Dediğim gibi herkesin yaşamadığı fakat o birinin yaşadığı ve kendisinin kaleminden dökülen yaşanmışlıkların kaleme alındığı acılarla dolu eser, ateşte yanan insan etinin kokusu sinmiş bir eser!
Birçok filme konu olmuş ikinci dünya savaşı
Kitabı okumaya başlamadan önce yazarın sinemayı sosyolojik olarak genel örnekler vererek değerlendirmiş olduğunu sanıyordum. Fakat yazar kısa ve genel örnekler vermek yerine birkaç film üzerinden derin analiz ve değerlendirmelerde bulunmuş.
Kitabın içeriği Hamam, Sineklerin Tanrısı, Tanrı Kent, Dövüş Kulübü, Brazil, Hayat Güzeldir filmlerinin sosyolojik ve sanatsal değerlendirilmelerinden oluşuyor. Dolayısıyla bu filmleri izlememiş bir okuyucu için anlaşılır veya zevkli olacağını düşünmüyorum kitabın. Sadece bir filmi izlememiştim, diğerlerini de yettiği kadar hatırlıyorum diye tekrar izleme ihtiyacı duymadan okumaya devam ettim. Sabırsız biri olmasam teker teker izleyip izledikten sonra filmin analizini okurdum, öylesi daha zevkli olurdu kanımca.
Kitabın içeriği gereği yazar epey sosyolojik terim kullanmış bu da bazen sıkılmama sebep olmadı değil. Terimlere hakim birisi için okumak daha zevkli olur diye tahmin ediyorum.
Sinema ve sosyoloji öğrencilerine veya -akademik bir kitap olup yavaş ilerlediğini belirtmekle beraber- meraklılarına da tavsiye ederim.
Roberto Benigni'nin yönettiği ve İkinci Dünya Savaşı sırasında toğlama kamplarında geçen bir dramayı ele alan filmi var Hayat Güzeldir diye. Bu filmde çocuğuna savaşı ve esareti bir oyun gibi sergileyen baba vardır ve film sonunda kazanana vaat edilen ödül sergilenir. Çoğumuzun içini cız etttirir bu film.
Yalancı Jacob da yine bu savaş
Biz kitap severler çoğunlukla okuduğumuz kitapların film uyarlamalarını izler ve “Kitabı daha iyiydi.” yorumunu yaparız ama bazen kitap uyarlaması bir film izler, çok beğenir ve “Ben bunun kitabını da okumalıyım.” deriz. Ben Hayat Işığım’da bu durumu yaşadım.
Michael Fassbender sevdiğim oyunculardan. Son dönemde pek parlak işlerde yer almasa da oynadığı filmleri izlemeye çalışıyorum. Hayat Işığı filmi o olduğu için dikkatimi çekmişti. Filmi izledim ve hikâyeden etkilendim. Kesin bunun kitabı daha güzeldir diyerek kitabını aldım. Beklediğim gibi çok güzel bir kitaptı.
Ben kitabın filmden sonra çıkan baskısını okudum. Kitabın kapağı ve ismi filme uyarlanmış. Kitabın ilk baskılardaki adı Okyanuslar Arasındaki Işık. Aslında bu isim kitaba daha çok uyuyor. Yayınevinin ismi ve kapağı değiştirmesi okuyucuyu yanıltıyor. İsmi Hayat Işığım olan bir kitabın kapağında birbirine yakın duran bir çifti görünce ister istemez aşk kitabı diye düşünüyorsun. Kitapta çok büyük bir aşk olsa da ana konusu bu değil. Anne olmak ve evlat sevgisi hakkında etkileyici bir kitap.
Başrol erkek karakterin Çanakkale’de savaşması ve birkaç yerde Türkler ifadesinin geçmesi benim için hoş sürprizlerdi ama karakter Avustralyalı olduğu için takdir edersiniz ki pek hoş anılmıyoruz
Hayat Işığım benim çok severek okuduğum, her karakteriyle ayrı empati kurduğum, kimsenin ne tam iyi ne tam kötü olduğu, insanı olduğu gibi anlatan bir kitaptı. Sizlerin de severek okuyacağınızı düşünüyorum. Kitabını okumayı düşünmüyorsanız bile filmini mutlaka izleyin derim.
“Yaşadığım bu hayat benim seçimim.”
Kitapta Christopher McCandless’ ın Ewony’ den mezun olduktan sonra ailesini, arkadaşlarını, yaşadığı yeri terk ederek iki yıl boyunca Amerika’ nın birçok eyaletini ve Meksika' yı önce arabasıyla sonrasında kimi zaman yürüyerek, kimi zaman trenle, kimi zaman otostop çekerek, kimi zamansa bir kano ile; yanında
Filmi yapılan kitaplarda değişmez kuralım(nadiren değişir) önce kitabı okuyup sonra filmini izlemektir. Bu kitap özelinde kuralı bozdum, yıllar önce filmini izlemiştim şimdi de kitabı okuma fırsatım oldu. Kitabın en sarsıcı kısmı sonu, filmden dolayı sonunu bilmek kitabın etkileme gücünü azalttı tabii ister istemez. Dolayısıyla kitabı okumayan ve filmini izlemeyenlere tavsiyem klasik sıralama yani önce kitap sonra film şeklindedir. Kitabın dokunaklı sonu, filmin finalini sonradan izlemekle daha bir hazin olacaktır.. Ama benim gibi 2.Dünya Savaşı/Soykırım konulu kitap ve filmlere merakınız varsa okuduğum kitaplarda "Kitap Hırsızı"(ki filmi de var), filmlerde de uzak ara "Hayat Güzeldir" en sevdiklerim.
Dikkat spoiler içerir!
Tomris Uyar'a göre öykü, "bir vuruşta bir parıltı yaratan, unutulmayan, okurda yıllar sonranın algılarını hazırlayan, kısaca, okuru değiştiren sanat" olarak tanımlar.
Onun okuru, boşlukları doldurabilecek, öykünün açık uçlarını kendi deneyimleriyle doldurabilecek veya genişletebilecek dikkatli ve donanımlı bir okur
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Beklemek güzeldir ama doğru durakta doğru kişiyi beklersen eğer. Diğer türlü ne gideceğin yolun ne bindiğin otobüsün ne de beklediğin kişinin önemi kalıyor."
"Beklemek cehennemdir." Demiş William Shakespeare sonuna da şunu eklemiş: "Ama yine de beklerim seni."
Duygu yüklü, hissiyatı kuvvetli bir kitap okudum. Acıdan, aşktan, beklemekten, özlemekten, aydınlıktan, karanlıktan, kaybettiklerinden ve kazandıklarından ve bunun gibi bir çok duygudan bahsediyor.
Okurken iç geçirmemek elde değil. Sabrı öğreten, bunun yanı sıra hayata ve olanlara karşı dimdik durmayı tavsiye eden de bir kitap.
Baş ucu kitabım oldu kendileri.
İçinde barındırdığı hayat mottosu olacak cümleler de var.
Kitabın sonlarına doğru duygu yüklü mısralar karşılıyor.
Genel anlamda şiirsel ruhu var zaten.
"Sen üzülme çocuk.
Kalbin kırılsa da sen dimdik dur.
Yıkılma çocuk.
Her defasında daha fazla bağır aşkını.
Çocuk, korkma!"
"Bazen yoruluyoruz içinde olduğumuz hayatın tekrarından.
Ya da korkuyoruz aynı filmi tekrar tekrar izlemekten."
"Sabret, kalbinin gökkuşağının açması an meselesi."
