Video yayında bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz; youtu.be/cvsz1Mdu-WY
Buca Tarihi Rum Evleri
İzmir’in en nüfus yoğunluğunu yaşayan ilçelerinden biri olan Buca yakın geçmiş tarihe kadar Rum Köyü olarak bilinmektedir. İzmir’de Yunan işgalinin sonlandırılmasının ardından İzmir’i terk eden Rumlardan kalan bu evlerin her biri tarih
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce
Şiir okumayacağım bir süre
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim
YouTube kitap kanalımda Shakespeare'in hayatı, mutlaka okunması gereken kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/rGxh2RVjmNU
Bu yazıyı okuyan herhangi bir kişi çok yüksek ihtimalle karantina sınırları içerisinde bulunan bir şehirde yaşıyor. Peki, karantinalar sadece virüslerden dolayı mı olur?
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi
Ne kapanan kapılar
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi
Ne de turna katarı gökte
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine
Ardında dünyalar ışıyan camlar
Sürgün, yalnızlığın en koyu demi. Alnına yapıştıkça, izi her gün biraz daha belirginleşen.
İnsanların korkuyla senden uzaklaştıkları..
Açlık, soğuk ve kimsesizlik son sürat sana doğru koşarken, hakkın hukukun fersah fersah kaçtığı..
Belki de göğüs kafesinde taşıdığın bir zafer nişanıdır.
İNANDIM demektir önce. Sonra SUSMADIM demektir. Sonra
güzel poşet ve sıradan adi poşetlere değinmek istiyorum bugün.
hayatım boyunca hep güzel poşet taşımak hoşuma gitmiştir, içine spor ayakkabı, eldiven, hediyelik eşya vs vs koymak için tırım tırım aranılan yegane taşıyıcı araç. harika bir şey. ah güzel poşet. renkli, farklı desenli, ipli veya ipsiz.
bir de tabi ağzına tükürdüğümün bembeyaz hiç bi işe yaramayan, içine koyduğunu röntgen vazifesi addedip her şeyi gösteren varlığı dert bir arkadaş var. bunlardan hep uzaklaşmışımdır ama siyah tekel poşetine aşırı düşkünlüğüm var bir ağırlığı var onun. her neyse satırlarıma son verirken bu gereksiz yazıyı benim gibi bir ruh hastasından dinlediğiniz için giden zamanınızı geri kazandırmak vesilesiyle doğum günümde bana kitap hediye ediyosunuz. çözüm gibi çözüm, geldim işte iki gözüm.
Şükrü Erbaş
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce. Şiir okumayacağım bir süre. Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu bir gül ağacının dibine dökeceğim...
Herkes bilsin çok güzel bir kitap okudum…
Nasıl bir sevgidir bu nasıl dökülürsatırlara nasıl bir naifliktir sevginiz bu yeryüzüzüne.. Hayranlıkla her satırınızı yeryüzündeki gizli kalmış ve hala yaşadığına inandırdığınız gerçek sevgilere inanarak okdum kitabı...
Hüznüm ağır geldi gözlerime,nucûma,mâha öyle baş başa kaldık.Bende kitabın
Şükrü Erbaş ‘ın okuduğum ilk kitabı. Önce yazarın şiirlerini okuyarak mı başlasaydım diye düşündüğüm oldu. İnsanın acısını insan mı alır? En azından bu kitabı okuyana kadar bu soruya cevabım net değildi. Ama insanın acısını sadece insan almıyormuş. Bazen okuduğumuz bir kelime, bazen okuduğumuz bir cümle, bazen de okuduğumuz bir kitap, tam olarak bu
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir okumayacağım bir süre.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar
Ne mi yapacağım bundan sonra? Ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce. Şiir okumayacağım bir süre. Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu bir gül ağacının dibine dökeceğim. Yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım. Fotoğraflarını güneşe koyacağım bir an önce solsun diye. İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan tüm resimleri duvardan indireceğim. Falcı kadınlara inanmayacağım artık. Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gelmeyeceğim kimseye. Fesleğenden başka çiçek koymayacağım penceremin önüne. Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa bıraktığı acının yanına resmini asacağım. Şaşırma yetimi korumak için yeni aşklar bulacağım kendime.
Ne yapacağımı sanıyorsun ki, tenin tenime bu kadar sinmişken; ömrüm azala azala akarken önümde; gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.