Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tanrı herhangi bir dine sahip olmamızı isteseydi ve gerçekten güçlü olsaydı, ya da daha uygun bir deyişle, Tanrı gerçekten varolsaydı, bize emirlerini böylesine garip bir yoldan ulaştırır mıydı? O na nasıl hizmet etmemiz gerektiğini, aşağılık bir haydut aracılığıyla mı gösterirdi? Bana sözünü ettiğiniz bu Tanrı, yüceyse, güçlüyse, adilse, iyiyse, ona hizmet etmenin ve ona saygı göstermenin yollarını bilmeceler ya da öyküler aracılığıyla mı öğretmek isterdi bana? Gezegenlere ve insan kalbine hareket veren bu hükümdar bizi, içimizden birini kullanarak veya bir diğerinin içine yerleşerek eğitemez ya da ikna edemez mi? Günün birinde ateşin çizgilerine, güneşin kalbine, hoşuna giden ve bizim de uymamızı istediği kanunu yazabilir; evrenin bir ucundan diğerine, bunu hem gören, hem okuyan insanlar, boyun eğmemeleri halinde suçlu kabul edilebilirler. Ama isteklerini, Asya’nın ücra bir köşesinde bildirmek; mürit olarak, en düzenbaz, en acaip halkı seçmek; doktrini, anlaşılmasını imkansız kılacak kadar karmaşık sunmak; bilgiyi çok küçük bir zümreye yüklemek; diğerlerini yanlışlara terk etmek ve burada kaldıkları için cezalandırmak... Yo hayır, Thérèse, hayır, hayır, tüm bu saçmalıklar bize kılavuzluk etmek üzere yaratılmamış: Bunlara inanmaktansa bin kez ölürüm daha iyi.
456 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
60 günde okudu
Geçen yıl yazdığım bir inceleme
Kitabın ilk vakasını okuduğumda açıkçası korkmuştum ben bu kitabı nasıl bitireceğim diye. Hatta uzun bir zaman devam etmedim diyebilirim. Neden bir istismar vakası bana bu kadar ağır geldi bilmiyorum. Herhalde kitaptaki diğer vakalarda da istismar var ve daha detaya inilmiştir diye düşündüm ama farklı konular daha baskındı. Okudukça kitabın
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
Köpek Gibi Büyütülmüş ÇocukMaia Szalavitz · Koridor Yayıncılık · 20177,4bin okunma
Reklam
Hawking’in en büyük sıkıntılarından biri “hayali zaman” ı, “gerçek zaman” a bağlamaktır. *** Hawking’in hayali zaman tasarımı, ne felsefe, ne fizik, ne de sağduyu açısından geçerlidir. Hawking, uydurduğu bu kavramdan gerçek zamana nasıl geçildiğini hiçbir zaman gösterememiştir. *** Görülüyor ki Stephen Hawking bu sonucu görmüştür ve kendisinin de belirttiği gibi fiziksel kanunların kesilmemesini arzu etmektedir. Birileri Hawking’e arzu edilenle gerçek olanın farkını anlatmalı! Hawking bunun üzerine kendi pozitivizmini evrene yüklemek için “hayali zaman” kavramını tasarladı. Hawking’i pozitivizmin kelamcısı (pozitivist-dinin savunucusu) olarak görebiliriz, O kendi dinine inançlı Hristiyan arkadaşlarının çoğundan daha çok bağlıdır. O, evrendeki fizik kurallarının durduğu anı kabul etmeyi dinden çıkma (pozitivist-olmama) olarak görmekte ve “hayali zaman” ile direnmektedir. Fakat Hawking’in, fizikten felsefeye geçip felsefe yaptığı anlarda, başarılı olamadığı görülmektedir. Fiziki konuları iyi takip edemeyen birçok kişi, ne yazık ki O’nun, evrendeki gerçekliği tam açıklayan bilim yaptığını sanmakta ve kötü felsefesini fark edememektedirler. Ne yazık ki bilimsel konulardan uzak durmayı marifet sayan birçok felsefeci de Hawking’in “hayali zaman” konusundaki yanlışını ve bu yanlışı kurgulayış nedenini anlayamamışlardır. Görülüyor ki bu kavram hem felsefeye, hem fiziğe, hem de sağduyuya aykırıdır. Evrene ne bu kavramı, ne de Hawking’in pozitivizmini yüklemek mümkün değildir.
68 syf.
8/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Stefan Zweig'in kitaplarını, anlatım dilini, hikayeyi ele alış şeklini genel olarak seviyorum. Beni hikayenin içine çekip o hikayede ki karakterleri hem anlamaya hem de kendi hayatımda olanlarla bağdaştırdığım olayları daha çok düşünmeme ve farklı bakış açısı ile bakmama sebep oluyor. Bazen de evet böyle düşünmekte çok haklıymış diyorum.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022224,5bin okunma
“ Bir gün gerçekleşirse üstesinden nasıl geleceğini öngöremediğin, yıllarca düşünsen de bulamadığın, bulamadığın için olmasından deliler gibi korktuğun bir şey gerçekleşince bildiğin her şey hem yerinden oynamış, hem de yerine yerleşmiş gibi oluyor. ”
‘’ Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir? ‘’
Reklam
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Müthiş bir kitap. Ödüllü Nazi avcı pilotunun kaleminden; yaşadığı it dalaşlarına, ölümle burun buruna gelişine, zaferlerine, hüsranlarına sanki yanındaymışçasına anbean şahit oluyoruz. Kitap bende çok farklı duygular uyandırdı. Savaşın insanları nasıl bir psikolojiye soktuğunu görmek ilginçti. Mesela; Alman pilot, düşürdüğü uçaktan atlayarak kurtulan bir İngiliz pilotun yanına gidip onunla normal şekilde konuşuyor, hatta İngiliz'in kurtuluşu şerefine konyak içiyorlar. Bu, savaşın ne için olduğu ve kimler arasında olduğu konusunu tekrar düşündürdü bana. Başka bir örnek: Çocukların ölümüne sebep olan bir saldırıdan sonra "Savaş denilen bu bela ne canavarca, insanlığa ne aykırı bir şey!" yazıyor Nazi pilotu yazar. Bir keresinde de hem Alman hem Amerikalı bir pilot vurulan uçaklarından atlayarak boş bir araziye düşüyorlar. Yazar olan Alman pilot, az önce havadayken öldürmeye çalıştığı düşmanı için "İyi birine benziyordu. Kendisine kinim yoktu, ki olması için bir neden de yoktu" yazıyor. Zafere giderken yaşadığı coşkudan kaybetmeye başlanan zamana kadarki hüzne kadar bir askerin anılarına şahit oluyoruz bu kitapta. Savaş uçağında onun yanına oturuyor, paraşütle atladığında denizin üzerine süzülüyor, uçak vurduğu zamanki vahşice sevincine ortak oluyoruz. Kalemi çok başarılı, insanı içine alan akıcı ve macerayı yaşatan bir anlatıma sahip. 2. Dünya Savaşı dönemine ilginiz varsa kesinlikle tavsiye ederim.
Führer İçin Uçtum
Führer İçin UçtumHeinz Knoke · Kronik Kitap · 202292 okunma
Johan Karokep
Sen ne kadar hastaysan, ben de o kadar hastayım diye gülümsedi hüzünle. Ben eğitimli biri değildim. Bilinmeyen büyük bir evde tamamen karanlıkta dolaştığını hayal et. İçi dopdolu ama tek bir ışık parıltısının olmadığı yüzlerce oda hayal et. El yordamıyla ilerlediğini... Böyle dolaşırken hiçbir şeye zarar vermemek mümkün mü? Hem başkasının değerli eşyalarını kıracak, hem kendine zarar vereceksin. O halde böyle birini nasıl tanımlarsın? Canavar mı, deli mi yoksa ışığı sönmüş zavallı bir adam mı?
Babanla vedalaş yavrum... Onu bir daha göremeyeceksin... Öldü baban. Nasıl vakitsiz öldü hem de!..
Sayfa 2
Cenaze namazını kılmak için dışarıya çıktılar ve musalla taşının önünde saf oldular. İlk sırada bulunan Müşir Deli Fuad Paşa'nın sağında Enver Bey, solunda Eşref Bey yer almıştı. Said Nursî kalabalığa döndü: - Döğüşe döğüşe buraya geldik; çok şehit verdik. Allah hepsine rahmet eylesin. Mücahit, fedakâr kardeşlerimi gördükçe, milletimin İslâm'a ve insanlığa daha çok hizmet edeceğine inanıyor, acılarıma teselli buluyorum. Reşit hem bir kahraman, hem bir çelebi, hem de istikbal vaad eden bir gençti. O yalnız aziz müşirimizin değil, milletimizin çocuğuydu. Cenab-ı Allah onu şehitlik mertebesine yükseltti. Silah arkadaşınızı nasıl bilirsiniz? Göğe aynı anda, pek çok hançereden çıkan bir ses yükseldi: - İyi biliriz. - Ahirette de aynı şehadette bulunur musunuz? - Bulunuruz. - Hakkınızı helâl ettiniz mi? - Helâl olsun. Said Nursî bakışlarını gökyüzüne doğru hafifçe kaydırdı, ellerini açtı. Dudakları sessizce kıpırdadıktan sonra kıbleye yöneldi: - Er kişi niyetine... Namazdan sonra Reşid'in tabutunu Said Nursî'nin öğrencileri bütün şehri inleten tekbir sesleriyle omuzlarına aldılar. Ardından kalabalık yürüyordu; çoğunun gözleri nemliydi.
Sayfa 148 - ötükenKitabı okuyor
Reklam
Bir kez daha beni azdırmayı başarıyor! Sesi yine cezp edici, baştan çıkarıcı ve aynı anda hem bedenimi hem de zihnimi tahrik ediyor. Bunu bana nasıl yapıyor? Hem de sadece kelimeleri kullanarak, Tanrı aşkına!
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
KİM LAN BU İTTİHATÇILAR!
Enver, Talat, Cemal. İttihatçılar denince akla gelen üç isim. Müfredat öğretisinde de müfredat haricindeki öğretilerde de üzerine tam olarak durulmayan, hem islamcılar hem de sekülerler tarafından cami avlusuna bırakılmış gayrı meşru bir çocuk muamelesi gören, menfi veya müspet yönlerinin hala tam olarak ortaya konulmadığı o ekip,
İttihatçılık
İttihatçılıkSüleyman Tekir · Kronik Kitap · 2023146 okunma
Nasıl bir bahane, hem her fikrini apaçık yansım ve hem de tüm kusurlarıyla gurur duymasını sağlar. Nasıl bir korku, hem saldırganlığını sevdirir ve hem de sev gisizliğinden korkutur. Güzel bir insanı büyük bir rendeden geçirmek istiyor, yorgunluktan bilekleri derisini parçalayarak fışkırsa bile. Ne şiddette tiksinmeli ki bu yüzden ailesininşanına yakışır bir sevgi filizlensin içinde. Bütün hepsi bekliyorlar hala. Köşeleri onarılmış eski bir bina duvarı gibi, sanki ona hep yeni görünmek ister gibi. Bitmeyen bir tadilat var yüzlerinde. İstedi ki biraz,azıcık anlasın. Bu yüzden yaşlanmayı bekledi. İçinde sıcak tutan kıyafetler, dışında güzel gösterenler.
Orgazm olmak üzereyim, birazdan rahatlayacağım. Onunlayken bu nasıl bu kadar çabuk oluyor? Eli ve parmakları mükemmel bir şekilde işliyor, zirveye varmak üzereyim... Tam tepeye... O enginliğe... O sessizliğe... Bütün farkındalığın unutulduğu o ana... Ve onun bedenime yapabildiği bu güzellik ve muhteşemlik karşısında patlamak üzereyim. Bedenim onun yaratmış olduğu ritimle titrerken önce başımı sonra da ellerimle dirseklerimi aynaya yaslıyorum, ardından birden beklenmedik bir misafirin içime girdiğini hissediyorum, şoke edici, sıcak, kaygan bir işgalci, hem de anüsümde.
GÜNLER PERİŞAN / ARKADAŞ ZEKAİ ÖZGER yırtarak geçiyor kalbimizden hayatı da törpüleyen zaman şuramızda bir şey var acıya benzer umuda benzer
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.