Kitap hakkında söylenebilecek ilk ve en önemli şey kesinlikle okumaya değer olduğu. Belki de okuduğum dönemin ve ruh halimin bunda etkisi vardı. Kendi hikayemle benzeşen noktalar barındırmasından dolayı da böyle hissediyor, düşünüyor olabilirim.
Kitap yaklaşık olarak ellili yaşların başında Norveç'li, kadın kahramanımızın gözünden resmedilmiş bir dünya sunuyor bize. Başlarda sadece anne-baba, kardeşler arasındaki mirasın paylaşılamamasının verdiği bir huzursuzluğun temel sıkıntı olduğu hissi uyanıyor. Zamanla hikayenin içine girdiğimizde kahramanımızın çocukluk yıllarına kadar giden, çoğumuzun deneyimlediği ya da bildiği aile içi bir trajediye çıkıyor yollar. Yakınlığın, yakınların açtığı yaraların, bağların ve bağları koparmanın hikayesi bu.
Kitapta hep gündemde olan miras kalacak olan evler, şirketler ve paralardan ziyade ailenin çocuğa bıraktığı duygusal mirasın en önemli miras olduğunu hissediyorsunuz. Yanlış bir aileye, yanlış bir çocukluğa denk gelmek, ne acı ki asla izi kaybolmayacak yaralar açıyor insanda. Yine de umutsuz olmak doğru seçim mi emin değilim. Çünkü umutsuz olmak bir şeyleri daha iyi yapmıyor.
Kitapta yazarın psikoloji ile dünya siyaseti ve düzeni ile alakalı ara ara verdiği dikkat çekici mesajları da bulmak mümkün.
Akıcı ve öğretici bir okuma oldu benim için. Tavsiye ederim.