_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Espriler - Otobiyografi
_Nükte’yi anlamak oldukça güç. _Nükte, benzemezin içindeki gizli benzerleri açığa çıkarma yeteneğidir. _Nükte, zeka ürünü olarak haz üretmeye yarayan bir etkinliktir. Esprilerin malzemesi, yasaklanmış arzulardır. _Bazı Nükte formülleri: Şaşırtma, aydınlatma, karşıtlıklar, anlamsızlıktaki anlam. _Kraeplin: Karşıt iki kavramın birleşimi ve
Reklam
Nakşı ber AB yalnız Ali Kemal'in ailevi kaderini hulasa etmiyor yazarın kalabalıkla haşru Nehir olamadığı bir dünyada hepimiz suya nakışlar çizen birer çılgın değil mi. . Duygulara göre hareket etmek cahilliktir ham duygular. . Avrupalı Hangi avrupalı bugün bütün dünya Avrupalı değil mi aydınlarımız batının her hastalığına ithale memur bir
Neolitik Dönemde Bir Mamut Avı 2
"...Mamutu en alçak yerden, bataklıktan yukarıya sürüklemek gerekiyordu. Bu işte de yine bir çift değil, onlarca çift el çalışırdı. Mamutun kalın derisi, sert sinirleri, güçlü adaleleri, keskin taşlarla kesilir, parçalanırdı. Tecrübeli ihtiyarlar, hayvanın başını ve ayaklarını gövdeden daha çabuk ayırmak için nereden kesmek gerektiğini öğretirlerdi. Mamut parçalara bölündükten sonra, onu yaşadıkları yere taşımaya koyulurlardı. İşin elbirliğiyle yürümesi için insanlar hep bir ağızdan bağırır ve onlarca insan, kıllı büyük bir ayağı ya da uzun hortumlu başı sürükleye sürükleye götürürlerdi. Avcılar kan ter içinde, bitkin bir halde kulübelerine varırlardı. Bundan sonra başlayan büyük şenlik görülmeye değerdi. İnsanlar, dört gözle bekledikleri mamutu avlayınca bayram yapıyorlardı. Uzun bir zaman için yiyecek sağladıklarına seviniyorlardı. İnsanın öbür hayvanlarla yarışması sona ermişti..."
“Aman Tanrım,” diye düşündü, “ne yorucu bir meslek seçmişim böyle! Günlerim hep yolculuk etmekle geçiyor. İşin bu yanı, mağazadaki asıl masa başı işime oranla çok daha yıpratıcı. Üstelik yolculuğun benim için bir de aktarma trenlerinin peşinden koşmak, düzensiz ve kötü yemeklere yargılı olmak, insanlarla sürekli değişen, asla süreklilik kazanmayan, hep içtenlikten uzak ilişkiler kurmak zorunluluğu gibi sıkıntıları da var.”
Storytel Sesli Kitap
Öteki'ne bağın yitirilmesi bir ödüllendirilme krizine yol açar. Yapılan işin değerini bulması ve takdiri anlamındaki ödüllendirilme, bir Öteki'nin ya da üçüncü kişinin varlığını gerektirir. İnsan kendini ödüllendiremez ve kendini yaptığı işten ötürü takdir edemez. Kant'ta ödüllendirici merci Tanrıdır. O ödüllendirir ve ahlaki başarıyı görüp takdir eder. Ödüllendirme yapısının bozulması karşısında başarıya odaklı çalışan özne hep daha çok iş yapmak ve başarı kazanmak zorunda hisseder kendini. Yani Öteki' yle bağın yitimi, ödüllendirilme krizinin ortaya çıkabilmesinin aşkın şartıdır. Ödüllendirme krizini ortaya çıkartan bir diğer faktör de günümüzdeki üretim ilişkileridir. Yapılmış, bitirilmiş bir işin sonucunu nihai bir eser kılığında görmek artık pek mümkün değildir. Günümüzün üretim ilişkileri tam da bu bitirmeyi engeller. İnsan daha çok ucu açık bir çalışma içindedir. Bir başı ve sonu olan bitirme biçimleri noksandır.
Reklam
168 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.