Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Karı kısmının tutkunlugunu toycuysan her zaman tavın­ da tutacaksın! .. Baktın serinliyor, kızıştıracaksın. Kızışurmanın yolları vardır. Üç gün ugramadın mı, dumanı tepesinden çıkar. Çünkü sevdalı. Dördüncü gün kafayı iy i ce tütsüler damlarsın. Surat bi karış ... Başına çeşitli bela gelmiş oluyor. Az kalsın adam vuruyormuşsun. "Deligi
Osman AğaKitabı okudu
Onlar ki, her seferinde "atalarımız" diye geçmişleriyle övünürler ama Kanuni Sultan Süleyman'ın 29 Haziran 1572'de Mimar Sinan'a gönderdiği şu fetvadaki çevre bilinci ve kent sevgisinden yoksundurlar: "Hassa mimarların başı Sinan'a hükmüm ki; Rumeli'den ve başka yerlerden gelip doğramacılık ve yapıcılık ilminden haberi olmadığı halde, ellerine arşın alıp mimarlık ederek işin yabancısı olduklarından, yaptıkları evlerin çoklukla ocakları tutuşarak yandıklarını bildirdiği için buyurdum ki; emrim ulaştıkça bu konuya kendini vererek, yapıcılık ve dülgerlik ilminden haberi olmayıp ellerine arşın olarak mimarlık eyleyenleri yasaklayıp, senin bilgin olmadan öyle yeteneksiz kimselere mimarlık ettirmeyesin."
Sayfa 146
Reklam
Sünnet kelimesi töre, örf, anlayış, tavır, tarz demektir. İslam literatüründe sünnet kelimesinin yalnız Peygamber'in tavrı ve tarzı gibi tek bir mânası yok. İslam literatüründe Peygamber'in sünneti ifade edildiği zaman "Sünnet-i Resul" denir. Ama mesela Sünnet-i Medine vardır, Sünnet-i Kûfe vardır, Sünnet-i Basra vardır.
(Kadın yok) şark milletleri kadınlarının günü miting konuşması ;
Şarklılardan olan bu şehirde, hiç olmazsa mitinge karışacak birkaç tanecik yerli kadın aranıyordu. O anda bir kenardan feraceli, yaşmaklı birkaç kadın görünse, herkesin birden yüzü gülecekti. Yollar açılacak, gelenlerin ayakları altına halılar serilecekti. Hepsi de başköşeye geçirileceklerdi. Filmleri alınacak, resimleri çekilecekti. Her şey
Sayfa 197Kitabı okudu
"İnsan işte böyle delirir." diye yineledi. "İşte böyle vurur kendini... utançla yaşamamak için!" diye ekledi ardından. Gidip kapıyı kilitledi, sonra dişlerini iyice sıkarak durgun bakışlarla masaya gitti, tabancasını aldı, şöyle bir baktı, dolu namluyu kendine çevirip düşünmeye başladı. Elinde tabanca, hiç hareket etmeden ve yüzünde gerilimli bir ifadeyle başı öne eğik duruyor ve düşünüyordu. Sanki düşüncelerinin mantıklı, akıcı ve açık akışı onu kesin bir sonuca ulaştırmış gibi, "Kuşkusuz," dedi kendi kendine. İşin aslında onun için inandırıcı olan bu "kuşkusuz" sözcüğü, bu bir saat içinde onuncu kez zihninden akıp geçen anılar ve hayaller bütününün yinelenip durmasının bir sonucuydu. Bunlar sonsuza kadar yitirilen mutluluğun anılarıydı, hayatta onu bekleyen şeylerin anlamsızlığının canlanmasıydı ve aşağılanmasını kavramış olmasıydı. Bu hayaller ve duygular hep aynı sırayı takip ediyordu.
Sayfa 574 - Kont VronskiKitabı okudu
Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları 1 / Nâzım Hikmet
Senin adını kol saatımın kayışına tırnağımla kazıdım. Malum ya, bulunduğum yerde ne sapı sedefli bir çakı var, (bizlere âlâtı-katıa verilmez), ne de başı bulutlarda bir çınar. Belki avluda bir ağaç bulunur ama gökyüzünü başımın üstünde görmek
Reklam
Evcilik Oyunu
KADIN: ... Evet efendim. Ben şey oldum, olmasına... Çünkü annem hep, "Sen orospu olacaksın!" derdi. Babam da hep orospu olmamı isterdi. Eh, çünkü her baba gibi kızını paralı kocaya vermek isterdi tabii... Sağlıklarında yüzlerini ak edememiştim. Öldüklerini bilince, bari tek dilekleri yerine gelsin, dedim. Elbette. Evlatlık görevimdi efendim. ERKEK: Babam da bana hep "İt" derdi. "İt olacaksın." Evet, haklısınız... Nerden aklıma geldi, bilmiyorum... Doğru, efendim. Bu nokta bence de karanlık. İşin başı hep havasızlıkta... Ama niye evimiz hep havasız kalırdı, orasını bilemiyoruz. KADIN: Artık bilemeyiz de... Çünkü biz öldük. Hem de yorulduk.
Sayfa 59 - Evcilik Oyunu - EverestKitabı okuyor
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
ÜNAL YALTIRIK Diyarbakır'da İlkokul 8 yaşında herhalde Diyarbakır'a geliyorsunuz, 1940-41 arası... Kabaca 8-12 yaş arasında Diyarbakır'dasınız diyebilir miyiz? Evet. İlkokula orada başladığım için o hesaba geliyor. 8 yaşında ilkokula Diyarbakır'da başladım. Diyarbakır'daki evinizi hatırlıyor musunuz? Nasıl bir evdi?
Eğitim ve İngiliz Dili
Oxford'da verdiğim konuşmanın ardından genç bir İngiliz bir İnternet sitesinde şöyle yazmıştı: "İngiltere, bağımsızlık için gerekli olan aracı Hindistan'a temin etmiştir. Modern demokrasi, bir anayasa ve insan haklarının teminat altında olduğu kendi kendini yönetme fikirlerini Hindistan'a yurtdışında tahsil görmüş
Reklam
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
"Her işin başı yöntem! Hep söylemişimdir, yöntem çok önemli." "Biliyor musunuz, benim düsturum da aynı! Yöntem, düzen ve küçük gri hücreler." "Hücreler mi?" "Beynin küçük gri hücreleri." "Ha, tabii, tabii! Sanırım hepimiz onları kullanıyoruz." "Kimimiz daha az, kimimiz daha çok."
Sayfa 110 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır! _Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür. _Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur. _Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir. _İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
( Nuh’un büyükbabası Enok ) _Meleklerin Düşüşü ve Masonluk_ _İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu. Melekler, göklerin çocukları onları görüp şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: “Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun.” Liderleri Semyaza onlara dedi ki: “büyük bir günahın cezasını
Uyku ve erdem üstüne pek güzel konuşan bir bilgeyi övdüler Zerdüşt’e. Kendisi bu yüzden çok saygı görür, el üstünde tutulurmuş, bütün gençler de kürsüsünün önünde otururlarmış. Ona gitti Zerdüşt ve bütün gençlerle birlikte, kürsüsünün önüne oturdu ve şöyle buyurdu bilge: Saygı ve utanç duymalı uykunun karşısında! İşin başı budur! Ve kötü
211 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.