şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Yoksun sen
Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren
Aşk; önceden planlanmayan, pazarlığı yapılmayan, kendiliğinden gelişen, her şeyi altüst edebilen bir ilişki! Özel hayatı kurallı hale getirmek isteyen birinin aşkı kabul etmesi imkansızdı. Aşk, Devrim'in düşmanıydı.
şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.
YALNIZ BİR OPERA
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Kendini seven insanların güzelliği ile konuşacağız. Kimsenin sevgisi kimseye bağış olmayacak. Dünyanın bütün dillerinden şarkılar okuyacağız. Bütün dillerin acısını, sevincini canımızda duyacağız. Şarkılarımıza toprak katılacak; taşlar dinginliğini verecek sesimize; gökyüzünü binlerce kanatla donatacak gözlerimiz. Irmaklar yalnız dışımızdan akmayacak. Doğadaki her varlık kendi mucizesine katacak bizi. Akşamlar ikinci güneş olacak sokaklarımıza. Ellerimiz kimseyi yalnız bırakmayacak. Çocuklarımız bir daha doğuracak bizi. Tek yalnızlığımız aşk olacak. Erkeklerimiz sabahtan dingin; çaresizlik kadınlarımızı terk edecek. Bütün bir ülke özür dilemeyi öğreneceğiz. Lunapark palyaçolarından başka üniforma kalmayacak dünyada. Güzel anılar kadar güzel olacak ölüm…
‘Arabasını yıldıza bağlamış’ birisinin yalnızlıklarımı bunlar? İyimserlik mi? Bir kalabalık reddiyesi? Uyumsuzluk kışkırtıcılığı? Bir devrim taslağı belki; bir eşitlik tasarımı. Bir hayal denemesi, güven duygusu için. Kolay ve küçük şeylerin rahatsızlığı. Bencilliği utanca çevirme girişimi. Gelecek zamanlar kalbinin acemi fotoğrafı. Başkalarına paylaştırılmış yüzlerce ‘ben’ sevinci. Bir ironi, gücün boyalı şiddetine. Sınırları küçümseme zenginliği. Ait olma duygusu ile aykırılığın birbirini sevmesi. Büyüklenmenin küçük düştüğü bir genişlik. Başarının hasat şenliği..
Yalnızlık… Seni bir gün biz seçeceğiz. O zaman güzel olacaksın.
Kadın aşk doğuruyor ve sen onun için isim seçiyorsun.
O acı çekiyor ve sen kız çocuğu olmasından endişe ediyorsun.
O uykusuzluk çekiyor ve sen cennet hurilerinin rüyasını görüyorsun.
O anne oluyor ve her yerde şunu soruyorlar;
Babanın adı ne?
Kadın insani bir ülküye kavuştuğunda ve bedeni dışında daha kutsal, daha değerli ve daha yüce manevi ve insani ülkü, bilinç, sorumluluk, ilim ve değerlere sahip olunca; bunlar onun var olduğunu ispat ederler. Dolayısıyla artık onu tesettüre zorlamaya, onu baskı altında tutmaya, ona küfretmeye, her zaman cehennem, cennet, melek, azap vs. ile kokutmana gerek kalmaz. Aksine onun kendisi, artık tabii bir şekilde (onun fıtri ve psikolojik tepkisi budur) böyle bir şeyi şanına yakıştırmaz.
Zira bedenden daha üstün olan fikir güzelliği kazanmıştır.
Düşünce güzelliğine sahip olan bir kimse, daha bedenin güzelliğini açığa çıkarır mı?
Aşk, tat aramaktır. Oysa sevgi, sığınak aramaktır. Aşk,aç bir düşkünün yemek yiyişidir. Oysa sevgi, ‘yabancı birülkede dildaş bulmak'tır.
Tabiat bilimleri öznenin nesne karşısında elden geldiğince bilinmesini gerektirir. Oysa insanî faaliyetleri ( sanatlarını, tasavvuflarını, peygamberliklerini, devrim girişimlerini; şiiri veya aşkı kavramak için gerekli olan bilgi), "anlamaya" çalışan öznenin, oyuncu ve yaratıcısı olan özneyle özdeşleşmesini gerektirir; nesne ancak kavramla anlaşılabilir; özneye ancak aşk yoluyla erişebilir, tasarı ancak efsane, ütopya veya şiirle belirtilebilir. Daha basitçe söylersek, sarhoşluğun kimyasal veya biyolojik sebep ve sonuçlarını bilmek başka şey, sarhoşluğu "kendi hissetmek" başka bir şeydir. "Tutkular üzerine bir inceleme" yazmak başka şey, sevmek başka şeydir. Devrim konusunda teoriler geliştirmek başka, ona karar vermek ve onu yapmak başkadır. Tarihçi olmak başka, tarihin seyrini değiştirmek başkadır. Her özel durumda, terimlerden birini dışlamak değil, farklarının bilincinde olmak söz konusudur.
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
İnsanlar 1960’lann başlarından 1970’lerin başlarına kadar olan dönemden çoğu zaman “cinsel devrim” olarak bahsetmektedir
ama gördüğümüz gibi bu “devrim” aslında durup dururken olmamıştır. Cinsellik tarihçisi Hera Cook’un “uzun süren cinseldevrim” olarak nitelendirdiği şey. Aşk Yazıyla4 değil, ondan
çok önce başlamıştır ve Barbara Ehrenreich,
Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri