Anne olma ihtimali olmayan, hamilelik sürecini bilmeyen, lohusalık depresyonu, annelik duyguları gibi özel olan bu kıymetli konum hakkında erkekler kitap yazmasın. Yani asla bilemeyecekleri bir ruh dünyasına dair bir kitap çıkarmak büyük cesaret.
Beklentiler içerisinde aldığım bu kitap tam bir hayal kırıklığı. Ilk 150 sayfa içinde kuşaklar arası anne mukayesesi yapan, tarlada doğurmayı kadınlık olarak gören, hayvanlarla ilgilenen, ırmakta çamaşır yıkayan, su taşıyan, ekmeğini, reçelini kendisi yapan, doğuran ve doğurduğu gibi tarlaya, hayvanlara geri dönen anneleri över gibi anlatmak neyin saçmalığı bilemedim. O kuşağın kadınları "biz çocuklarımızı sevmeye vakit bulamazdık, kucağımıza alamazdık, dedesinin yanında öpemezdik" vs şeklinde hayıflanırken sizin derdiniz tam olarak nedir ?
Zamanın şartları içinde şekillenmek kadının suçu mudur ? Çamaşır, bulaşık makinesi olan, ekmeği fırından alan daha mı az kadın ya da daha mı az annedir ?
Demokratik Anneler, Blender Anneler, Sınır Koyamayan Anneler gibi gibi Anneleri kategorize edeceğine keşke biraz (çoğu) babaların hayalet konumlarından bahsetseymiş beyefendi. Ama bilmediği ve asla bilemeyeceği bir ruh dünyası üzerine kitap yazmak daha kolayına gelmiştir. Her anne biraz demokratik, biraz blender, biraz sınırsız, biraz kuralcıdır. Anne de bir insandır. Hata da yapabilir, yanlış da yapabilir, netice de insandır.
Mukayese yapmak bir diğerini değersizleştirir.
Her dönemi kendi içinde değerlendirmek gerekir. Allah'ın sunduğu imkânlardan yararlanmak kişiyi 'daha az anne' yapmaz. Yazar ne yazık ki bunları asla dikkate almamış. Sürekli olarak negatif bir uslup kullanılmış.