Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevmek
Günümüzde sevmek zor, sevgili olmak zor, evlenmek zor ama en zoru sevilmek olsa gerek. Bir insanın seni sevmesi değil zor olan bu sevgisi karşısında senden istedikleridir. Ne istiyor? Seni seviyor ve seni değiştirmek istiyor asıl kötü olan bu işte, bundan zor zaten birinin seni sevmesi. Seni seven insan neden seni değiştirmeye çabalar ki? Ve sende boğulmaya başlarsın, seni sevdiğini bilirsin hissedersin onu ve onun sevgisini kaybetmek istemezsin ama onun istediklerini yaptıkça bambaşka bir insan olmaya başlarsın. Kendini tanıyamayacak hale gelirsin. Bu yükü taşıyamacak hale gelirsin ve her şey biter . Özgür oldum sanırsın bırakırsın sevmeyi sevilmeyi
REFORMİZM VE MODERN REVİZYONİZM
Reformcu ve revizyonist faaliyetlerin yoğunlaşması, faşist faa- liyetlerin yoğunlaşmasını tamamlayıcı niteliktedir. Fanatik gericiler çirkin karşı-devrimci eylemlerde bulunsalar dahi, reformist numa- raları asla bırakmazlar. Modem revizyonistlerle buluşma aşamasına kadar gideceklerdir. Reformizm ve modern revizyonizm faşizmin kırılgan
Reklam
Muazzez Akkaya'nın bir fotoğrafı
Sosyal medyanın her bir köşesinde Muazzez Akkaya (Sezai Karakoç'un Mona Roza'sı) paylaşılıp duruyor. İstisnasız her paylaşımda kadın sanki pişman olmuş da iş işten geçmiş gibi yazılar yazılıyor. Örneğin: "İş işten geçince kadınlar, biraz erken olmuş sanki, pişman olmak için geç" gibi. Hem de bunu Türk edebiyatının en popüler dergileri, Türk edebiyatının en popüler paylaşım sayfaları bile yapıyor. Bu o kadar rahatsız edici bir şey ki. Kadın pişman mı? Hayır. Kadın Sezai Karakoç'u seviyor muydu? Hayır. Kadın başkasını sevip onunla mutlu oldu mu? Evet. Yani Sezai Karakoç, Muazzez Akkaya'yı sevmiş olsa da Muazzez Akkaya onu sevmemiş. Sevdiği birisiyle evlenmiş, kendisine bir yaşam kurmuş ve mutlu olmuş. Sonra da kendisini bunca yıl sevmiş, kendisine yoğun duygular beslemiş insana karşı minnet duygusu hissetmiş, saygı duymuş ve mezarını ziyaret etmiş. Tabii bizim popülizme bayılan romantik edebiyat (!) düşkünlerimiz yerinde duramayıp hemen bir şeyler çıkarıvermişler. Yapılan şey çok saygısızca. Birisini bir şeyle itham etmek, hele ki sevdiği insanla evlenen ve onunla mutlu bir yaşam kuran birisine, sırf kendileri seviyor diye başka bir erkeği unutamadığı yönünde iddialarda bulunmak bayağı bayağı saygısızca. Bir insan başka bir insanı çok sevebilir. Bütün hayatını ona adayabilir. Ama sevilen her zaman kendisini seveni sevmek zorunda değildir. Hayat gerçekten böyle bir şey değil ve insanlar ağızlarından çıkanları algılayamayacak kadar kendilerine karşı körleşmişler.
sanki hiç yokmuşum gibi yapamayacağımı; aksine, başka şeylerin hakikatinden şüphelenmeyi düşünüyor olmamdan, var olduğum sonucunun çok apaçıkça ve çok kesin surette çıktığını; halbuki sırf düşünmem sona erse, her ne kadar tahayyül ettiğim/imgelediğim şeylerin hepsi hâlâ doğru olsalar bile var olduğuma inanmam için hiçbir gerekçem kalmayacağını görerek şunu bildim: ben, bütün özü ya da tabiatı/fıtratı sırf düşünmek olan ve var olmak için ne herhangi bir yere ihtiyaç duyan, ne de herhangi bir maddî şeye tâbi/bağımlı olan bir cevherdim. Öyle ki bu "ben", yani sayesinde neysem o olduğum ruh,bedenden tamamen farklıdır ve dahi tanınması/bilinmesi bedenden daha kolaydır ve artık beden olmadığında bile, tastamam neyse o olmasından bir şey kaybetmez.
“Ayakta kalmak bir dert... Kendin gibi olmak bir dert... İçinde bir dünya taşımak bir dert... Herkes gibi olmaya, sırayı bozmamaya, farkının peşine düşmemeye razıysan mesele yok. Ama değilsen işin zor. Endişelerine sahip çıkmak, hassasiyetlerini canlı tutmak, kendi zevklerini geliştirmek istiyorsan zor bir hayat bekliyor seni. Göğüslemen gereken pek çok şey olacak. Her gün, her saat...”
Her şey bu kadar karmaşık olmak zorunda mıydı?
Reklam
Bu hayat mutlu olmak için çok kısa. Sona eriyor her şey, çok hızlı bitiyor, çabuk sönüyor yıldızlar, güneş çabuk batıyor, insan çabuk değişiyor, her şey çabucak akıyor, her şey aniden bitiveriyor.
Her saadette eksik bir şey vardır. Her saadette bir felâket unsuru vardır; bu mahrum olmak korkusudur, o saadetten mahrum olmak korkusu; ve sonra, biliriz ki saadet bitecektir; bunu bilmek saadetin felâketidir.
Sayfa 121
Bugün 22 oldum. 21. Yaşımın büyüttüğü kişiye baktıkça şaşkınlığımı gizleyemiyorum, onu hep teselli etmek istiyorum, yaşadıklarının dehşetinden alemlerin Rabbi olan Allah’a sığınması gerektiği temennisinde bulunuyorum. O, beni büyüttü ve artık 22 oldum, çok şey öğrendim. Bu hayatta herkesten her şeyden vazgeçebilmenin kolaylığını gördüm. İstediğim/ hayal ettiğim şeyler var olmasını umut edip, hayırlısını istediğim. Ve O’na teslim oldum, olmam gerektiğini öğrendim. İyi zan besliyorum, nefsimi zorlasa da (insanlara karşı). Eskisi gibi sevemiyorum kimseleri, nefret etmemek için direnmekten yoruldum. Var olmak için ekstra bir çabaya girmiyorum artık. Beni sevsinler diye kendimden ödün vermiyorum sevmek isteyen, anlaşmaya gönlü olan sessizliğinden de sevmesini biliyor. Eveet sen kocaman oldun ben yoruldum. Sevgiyle kal sevgili kendim. Yaşarsan 23. yaşında tekrar sana yazarım görüşmek üzere. Unutma;mutlu olucam de bas ve yürü!
206 syf.
·
Puan vermedi
Size hep ulaşılmaz görünen mutlu anları özlüyorsunuz. Evrendeki sonsuz zenginliğin bir parçası olmak ve onunla uyum içinde kalmak istiyorsunuz. Artık hayatın gerçek, bilgece sırlarından birini keşfetme zamanı geldi: Hissettiğiniz ya da düşündüğünüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur ve hem sizi hem de çevrenizdekileri kalıcı olarak değiştirir. Kuantum düşünce tekniğinin temelinde yer alan Rezonans Kanunu’na göre sizi isteklerinizi gerçekleştirmekten alıkoyan sınırlar yalnızca kalbinizdedir. Pierre Franckh bu kitapta arzularınızı bloke edebilme potansiyeline sahip iç ve dış etkileri nasıl ortadan kaldıracağınızı, hedeflerinize dair pozitif bir imgelemeyi nasıl yapacağınızı, nasıl güçlü rezonans alanı kuracağınızı, düşünce gücünüz ve hislerinizle hayatınızda olmasını istediğiniz değişiklikleri nasıl elde edeceğinizi anlatıyor.
Rezonans Kanunu
Rezonans KanunuPierre Franckh · Koridor Yayıncılık · 20194,140 okunma
Reklam
Sadece korkuyorum, içimde açık kalmış şeylerden korkuyorum, ihtimal dahilinde oraya sızabilecek herhangi bir şeyden. Hafızamda gizli başka varlıklar da var; kemiklerimde, derimin altında da olabilirler. Bu fikir beni dehşete düşürüyor çünkü ele geçirilmiş bir bölge olmak istiyorum. Sınırlarımı kapatmak, davetsiz misafirleri dışarı atmak, işgale direnmek istiyorum. Ama belki de çoktan kuşatma altındayım. Her seferinde aynı şey... Sınırlarımı kapatmadan önce onları yeniden inşa etmek gerektiğinin farkındayım.
Sayfa 55
Ruhun Gemisi
Kaptanın Seyir Defteri -05- 10/05/2024 Ruhunun beden ile bedenin ruh ile etkileşimi. Ontolojik açısında bakıldığı zaman; doğmuş bir canlı kendisini doğuran canlının varlıksal açıdan tamamlandığının ispatıdır. Buna biyolojik açıdanda da hücrenin bir şekilde hayatına devam etmesi için verilmiş bir yetenek olarak bakmak gerekir. Tüm genetik
Sergileme zorlaması görünür olanı sömürür. Parlak yüzey kendine has bir şekilde şeffaftır. Kimse onu daha fazla sorgulamaz. Yorumbilgisel derinliği olan bir yapısı yoktur. Face de sergi değerini en yüksek düzeye getirmeye çabalayan şeffaflaşmış yüzdür. Sergileme zorlaması sonuçta bizi yüzümüzden eder. Kendi yüzümüz olmak mümkün değildir artık. Sergi değerinin mutlaklaştırılması kendini görünürlüğün zorbalığı olarak dışa vurur. So-run kendi başına resimlerin sayısındaki artış değil, resim olmak yönündeki ikonik zorlamadır. Her şey görünür olmak zorundadır. Şeffaflık mecburiyeti görünürlüğe tabi olmayan her şeyi şüpheli bulur. Şiddeti buradadır.
Günebakan çiçeğinin kaderidir, Güneşe bakarken olmak.. Ve yine ona bakarken solmak... Her hasret duyulan şey gibi, Işık da iki ucu keskin bıçak... Gözünün nuru olan maşuk, Bazen de gönlünün nârı oluverir işte..
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Mevlana Celaleddin-i Rumi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.