Henüz 14 yaşındayken babasının işlediği cinayetin bedeli olarak, istemediği halde yaşça çok büyük birine "Ödek" olarak verilen Hatice Yakut, 52 yaşında okuma yazmayı, 53 yaşında bilgisayar kullanmayı öğrendikten sonra "Ödek" adında bir kitap yazmış. Bunu bizzat yaşayan olarak kaleme aldığı bu kitap kanımı dondurdu. Kitap baştan aşağı travmatik olay örgüsüne sahip. Okurken sinirler gerim gerim geriliyor. Fakat o kitabı asla okumayı bırakmayacağınıza adım gibi eminim. Eser vicdana dokunuyor ve farkındalık yaratıyor. Toplum gerçeklerini görmezden gelmememiz gerektiğini kulağımıza bağıran bu eser beni bitirdiğim dakikalarda hâlâ etkisi altında tutmaya devam etti. Kitaptaki karakterlerin iç dünyası o kadar pak yansıtılmış, o kadar iyi betimlenmiş ki, her karakteri ayrı ayrı yaşıyordum. Nice yavrular her şeyden bir haber öyle travmatik anlara şahit oldu ki. Hissizlik nedir, tükenmişlik nedir, bir de bu yavruların, bu minnacık çocuklarımızın dilinden okuyun. Korkunç. Bir o kadar da hazin.
ÖdekHatice Alkan Yakut · Kitap Otağı Yayınevi · 20192 okunma
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı,gene aynı şekilde,fakat her şeyden habersiz,yaşayıp gidecektim.Sen bana,dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu,benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”
Onların yaşayışı benim yaşayışıma uymuyor. Sevmedikleri şeyleri de sever gibi yapıyorlar, en çok da bunu anlamıyorum. Bir şeyden hem sıkılıyor hem de o şeyle birlikte olmaktan kaçmıyorlar. Her şeyleri var, yaşamaya vakitleri yok..
Nevruz ve Hıdırellez gündemken bu gibi konular üzerine aldığım dersten, öğrendiğim bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum.
Türk Halk Kültür Bayramları-Türk ortak değeri-olan bu bayramlar tabiat bayramı, ilk yaratılan insanların bir araya gelişine kadar dayandırılan, Hızır as ile İlyas as bir araya gelişi kıssaları, İskender efsanesi,Gılgamış
Beşinci Mektup
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Merhaba arkadaşlarrrr
Bugün size zirvelerin ötesinde kitabı ile geldim.
Zirvelerin ötesinde; Rehber Cuma'nın içsel yolculuğu ve yaşam mücadelesini anlatıyor.
Anadolu'da büyük bir medeniyet kuran Hititler, milattan önce 8. yüzyılda esrarengiz bir şekilde tarihi kayıtlardan kaybolur. Hititlerin birdenbire kayboluşunu araştırmak ve
Her insan ancak bilmediği şeyden korkar. Korkusunu yenmek için bilmek ister. Fakat bilmesi için araması gerekir. İşte, din de bu arayış değil midir? Bununla birlikte, eğer insan bir şeyi arıyorsa onu bulmuş ve ona kavuşmuş da değildir. Kavuşamadığı şeye erişmek için can atar. Eh! Bu da aşktır işte!
konuşmayı bırakmanın her şeyden daha fazla şey anlattığına, tutunmanın değil inanmanın yaşattığına ve güzelliğin durup bir kediyi okşamakla geldiğine inanıyorum.
Mustafa Kemal Graziani'ye şöyle demiş: "Türk milletinin fevkalade meziyetleri vardır. Fakat ne yazık ki onu karanlık ve cehalet içinde bırakıyorlar. Millet pratik bir şekilde modern maarife susamıştır. Rejim, iktisadi hayatın hiçbir cephesinde millet ve devletin faaliyet göstermesine müsade etmiyor. Hâlbuki Türkiye'nin nefes alması, ilerleyebilmesi ve mazhar-ı hürriyet olması için her şeyden evvel Türk milletinin maneviyatını yükseltmek ve onu taassuptan kurtararak faal bir kudret iktisap etmesine çalışmak lazımdır. Millet cahil dervişlerin elinden tahlis olunmalı ve bunların yerine iyi tahsil görmüş, laik profesörler getirilerek işin başına geçirilmelidir. Hülasa, milletin daha pek çok şeye ve inklablara ihtiyacı vardır. Millet aile ve toplum hayatında doğu düşünce tarzından sıyrılmalıdır. Türk halkının gerçeği görüp kavrayabilmesi için pek çok büyük reformlar gerekir."
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.