"Okula ne kadar gittin?" "Lise ikiye kadar. Sonra çalışmaya başladım." "Ama konuşmandan daha çok okuduğun izlenimi doğuyor." Jim gülümsedi. "Çok kitap okudum. Peder okumamı istemezdi. Kendi insanlarımdan kopacağımı söylerdi. Ama yine de okudum. Bir gün parkta bir adama rastladım. Bana okunacak kitaplarla ilgili bir liste yaptı. Ah, ne çok okudum, ne çok. Platon'un Devlet'inden tut, Ütopya'ya, Bellamy'den Heredotos'a, Gibbon'dan Macueley' e, Carlyle' den Prescott' a, Spinoza' dan Hegel' e, Kant' a ve Nietzsche'den Schopenhauer'a kadar her şey vardı listede. Das Kapital bile. Dediğine göre adam biraz çatlakmış. İnanmaksızın sadece bilmek istediğini söylerdi. Hepsi aynı yöne işaret eden kitapları bir araya getirmeyi severdi."
heredotos'un işaret ettiği gibi, beceriye dayalı meslek ve zanaatların hor görülmesi, yağmalamaya ve başkalarını zorla çalıştırmaya değer veren bir kültürün tipik bir özelliğidir.
- " (…) Şunu iyi biliyorum, insanlar çektikleri hastalıklarını bir araya yığıp değiş tokuş edecek olsalardı, herkes yine kendi hastalığıyla evine dönerdi...“
-Heredotos-
Roma üzerine Sasanilerden katbekat fazla bilgimiz olduğunu, göçebelerin şu zengin tarihini ancak Heredotos ve Sima Çian gibi dış gözlemcilerden ve arkeolojik bulgulardan ça- lışabildiğimizi ya da onüçüncü yüzyıl Pireneler'inde zaman kavramı ve köylülerin seks yaşamı üzerine araştırma yapılabiliyorken onsekizinci yüzyıl Anadolu'sunda insanların nasıl yaşadığı konusunda pek fikrimiz olmadığını hatırlatalım.
Şunu da unutmamalı ki Heredotos'un kitabı dünyada yazılan ilk düzyazı eseridir. Demek ki, dünyanın ilk büyük epik şiiri - yani İlyada- Anadolu'da gün yüzü gördüğü gibi dünyanın ilk düzyazısı da Anadolu'da çıktı.