Çekiç ve Gül hayatımın çok garip bir dönemine denk gelen bir sürpriz oldu benim için. Askerdeyken ve dış dünya ile iletişimim neredeyse yok denebilecekken benim Behzat Ç. sevgimi bilen bir dostumun, diziye yeni sezon geliyor demesiyle haberim oldu Çekiç ve Gül'den.
Tabii bana haber verilen diziydi, askerden sonra kitabın da çıktığını öğrendim ve hemen bir tane edindim.
Behzat Ç. beni polisiye yazmaya teşvik eden kitap olduğundan bendeki yeri ayrıydı, her şeye ona öykünerek başlamıştım, o yüzden büyük bir heyecanla açtığım kitabın yeni bir roman değil de irili ufaklı öykülerden oluştuğunu görmek bir nebze şaşırttı beni. Sonra OT Dergi'de yayınlanan öykülerden oluştuğunu fark ettim, neyse ki öykülerin tamamını dergiden okumamıştım, o yüzden heyecanımı diri tutmayı başararak okumaya koyuldum.
Ne yalan söyleyeyim ilk öyküler beklediğim gibi hissettirmedi. Polisiye öyküden bekleneni vermiyor, bir gizem yaratmıyor, bir bilmecenin çözümünü aratmıyordu Emrah Serbes bize, sadece Behzat Ç.nin karşılaştığı ilginç hadiseleri önünümüze seriyordu.
Öykülerde ilerledikçe heyecanımla birlikte seriye olan sevgim de giderek canlanmaya başladı, içselleştirdiğim karakterlerin dönüşünü sevmeye başladım, yer yer güldürdü, hatta hüzünlendirdi bile beni.
Sonuç olarak Çekiç ve Gül, bize genellikle bir "katil kim" polisiyesi sunmasa da Behzat Ç. sevenlere çok şey vadeden bir sürü güzel öyküden oluşuyor, sevenlerine tavsiye ederim. Dizinin yeni sezonunu da merakla bekliyorum.