Atilla Keskin 68´lerde Deniz, Hüseyin, Yusuf, Sinan ve daha niceleriyle çıktığı yolculuğu "Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler“ adlı anı-romanında anlatıyor.
Romanı okuyanların yorumlarına bakıyorum.
Yazıların ortak özelliği, okurken insan nutkunun tutuluyor olması!
Nasıl olmasın?
"Ölüme İlk isyanım“ ile başlayan kitap, "Ölümle
Gazete Duvar'da şöyle bir haber okudum: "Prof. Dr. Yılmazçelik ile Doç. Dr. Erdem`in birlikte kaleme aldıkları “II. Abdülhamid Döneminde Dersim Sancağındaki İdari Yapı ve Ulaşım Ağı” başlıklı makalelerinde, 1892 tarihli Mamuretülaziz (Elazığ) vilayetine ait salnameden (yıllık) gerçekleştirdikleri doğrudan alıntıda “Kürt” kelimesini “
size çok net bi tespit vereyim mi?
atlet giyen erkek prensipli,disiplinli,evine çok bağlı,aileye düşkün.
giymeyen erkek,özgür ruhlu,prensiplere çok bağlı olmayan,sıkıntıya çok gelemeyen,sorgulanmaktan çok hoşlanmayan modellerdir.
atletli erkekle olayları enine boyuna konuşursun.
atletsiz olayları yuvarlar konuyu bi an önce paket etmeye bakar:)
bu arada sadece ilişki boyutunda bir tespit değildir.
iş hayatında da durum böyledir.
erkekler için hiç denkleme gerek yok gri varlıklar değildir oldukça basit bi sistemleri vardır anlamak için.
siyah ve beyaz net.
***
Yalnız başına ve hiç kimsenin bir öğüdüne başvurmaksızın kendi yaşamı üzerine evet ya da hayır demek zorundayken bu özlü sözler insanı avutabilir mi?
***
Sayfa 368 - Can yayınları, 2023, 16. BasımKitabı okuyor
_ komiser izin verirseniz evimize girebilir miyiz artık?
_ henüz değil, bahçenizde ve evin içinde son bir arama yaptıracağım bekleyin...
Karı koca birbirlerine bakarlar...komiser gider...tam bu sırada önce bir helikopter sesi ve sonra gökyüzünden yere kırmızı boya akmaya başlar...bir anda ne olup bittiğini kavrayamayan Jason ve Mary baştan aşağıya kan kırmızı renk alırlar...tabi evleri de aynı renge bürünmüştür...o anda evin içerisinde arama yapan polisler bu kırmızılıktan nasibini almamışlar ve dışarıya çıkıp şaşkın şaşkın etraflarına bakmaktadırlar...
Komiser koşarak karı kocanın yanına gelir...
_ bu ne demek oluyor? Kim bunlar? Sizden ne istiyorlar?
_sanırım gözdağı vermek amaçları!
_ kim olabilir peki bir fikriniz var mı Jason?
_ hiç bilmiyorum komiser...
Mayıs
Siz hiç, kırıldığınız yerlerden tamir olup defalarca aynı yerden kırıldınız mı? Paramparçayken, tuzla buz olmuşken tekrardan parçalanmak için birleştiniz mi? Bile bile, yürüdünüz mü acıya? Hiç, "Sonunda acı olduğunu bile bile neden seviyorum ki seni?" dediniz mi? Dediyseniz, siz de kırık bir kızsınız demektir. Ve kırık bir kızı etkilemek, hiç ama hiç zor değildir, en iyi siz bilirsiniz.
Doğalarında sebat etmek yoktu. Yaşamaktan anladıkları şey hızlı tüketmek ve hızla tükenmekten ibaretti. Yürekleri ve zihinleri, yalancı tanrıların aslında memnuniyetle kabul edeceği türden büyük tahayyül ve yaratıcı tasavvura muktedir olmasına rağmen onlardan beklenen sürüngen gibi debelenmekten ötesi hiç olmadı. Zira bir noktaya kadar kazançlı
Penceremden günün
son aydınlığı süzülüyor...
Işık huzmesi duvardaki fotoğrafına gelince
yarım gülüşünü görüyorum...
Ve o an fark ediyorum benimleyken
hep dudak ucuyla mutlu olduğunu
Sevmemiştin oysa beni hiç....
Kandırdım mı yıllar boyu kendimi?
Öyleyse unutmalıyım ben seni....
Mayıs
Benim hiç iPhone'um olmadı...
İşim de olmadı.
Birkaç finansal işlemler ve bir de sevdiklerime merhaba diyecek kadar akıllı olursa yeterlidir bana mobil 🤣
Sonra dakka başı çalıp ilk defa portföy yeşil gördü satayım mı diyenlerle uğraş dur! 🤷
Onun dışında hayat devam ediyor.Planını yap ve sermayeyle kapış!
Çocuğuna rasyonel bir servet bırakmak istiyorsan, onun ite köpeğe karşı nasıl davranması gerektiğini öğretmek istiyorsan borsadan güzel bir yer bulamazsın!
"Çok fazla kırıldık. Evvelâ iyi niyetimizden, sonra saflığımızdan. Saf duygumuzdan. Ne kadar kırılmayı hak etmiyorsak, o kadar kırıldık. Ne kadar değer verdiysek, o kadar yıprandık. Hangi yaralı kalbe kapımı açtıysam, bir yara açıp kapattı geleceğe dair umut kapılarımı. Siyaha dair ne varsa biriktirdim kalbimin sızılarına. İnsan iyi olmaktan yorulur mu hiç? İyi olup yalnızlığı gırtlağına kadar dolar mı bir insan? Sahi iyiler neden yalnız? Nerde iyi bir insan var bıçağın en keskin izleri hep en temiz insanların sırtında? Yüreğimde ne kadar ağrı varsa çektim sineme. Mutlu ettikçe bizi kıranları, altın tepsiyle hüzün hediye edildi kanayan avuçlarıma. Ben şimdi hangi bitişin başlangıcındayım? Bilmiyorum. Mutluluğa ne zaman koşacak olsam, hüzne takılıyor ayaklarım."🌒
-Şüphe mi? Şüphem yok. Kendimin ruh olmadığından eminim. Bir cesedim ben. Ve, yarın bu ceset dağılacak. Ve, benliğim bir hiç olacak, yani ben diye birşey olmayacak.
Bekleyişin ve acıların
uğultusudur yalnızlıklar
Kimi kez kuşatabilir büsbütün
doğayı, aşkı ve yaşamı
Ama kayalıkların karanlıklarına
hiç sığar mı bir dağın yalnızlığı
İsmet Özel'in meşhur "Eve dön, kalbine dön, şiire dön." dizesine binaen "Eve, kalbe, şarkıya" diyerek başlanmış kitaba.. Sonrası ise farklı şairlerin şiirlerinden alınmış dizeler ve dizelerden yola çıkılarak yazılmış öyküler. Kitabın içeriğini dizeler oluşturur da kitabın ismini dizeler oluşturmaz mı hiç? Ece Ayhan'ın "Sayıklar bir dilde bilmediğim. Göğsünde ağır bir kelebek. İçinde kırık çekmeceler." dediği dizelerdir kitaba ismini veren..
Arka kapakta yazıldığı gibi "Güray Süngü gene bildiğiniz gibi... Ama bu defa bambaşka!"
Bazı okuyucuların şiir dediği ama yazarının şiir değil dediği bir kitaptır.
Hem şiir hem öykü sevenlere gelsin o halde. Güray Süngü sevenlere daha çok gelsin.