Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aşk artık sessizliğe katlanamıyor. Aşık sanıyor ki, ne kadar ses olursa o kadar iyi anlaşacak. Çıkardığı sese karşılık bir ses istiyor. İniltisine bir iniltiyle cevap verilsin istiyor. Oysa o cep telefonu her çaldığında sesler daha bir anlamsızlaşıyor. Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarfedilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor.
Hız ve gürültü aşkın yüzlerce yıllık anlamını da yutuyor.
Aşk artık gürültücü. Artık aşkın gürültüsünden durulmuyor. Aşkı ruhunda dinlendiren sevgililer yok. Ortalığı telaşa vermek, yakmak, yıkmak, kırmak istiyor aşk. Yok olurken yok etmek istiyor. Eskinin sessiz ve içli âşıkları nerede şimdi? Aşkını içinde bir ateş gibi gezdiren, "Yaktığımdan daha büyük ateşlerde yandım..." diyen o mahzun
Reklam
" Günümüzün aşkları görünmek istiyor. Kıyıda köşede gizlenmek istemiyor, bilinmek, ilân edilmek, ses çıkarmak istiyor. Âşık sevmek değil sevilmek derdinde. Sevilsin, şu karanlık dünyada kendisine bir ışık dehlizi açılsın, bu dünyada sevilmeye değer olduğunu birisi kendisine söylesin istiyor. Yücelmek için yüceltiyor, sevilmek için seviyor. Istıraba tahammülü yok, yanmaya gelemiyor, varlığını alevde eriten bir pervane yerine kandile sitem okları yağdıran bir pervane olmayı yeğliyor. Gürültü yapıyor. ‘Ne olur beni sev!’ diye ulu orta bağırıyor, sessiz bir ağlayışla yapılmadığı için bu çağrı, masum bir yakarış olmadığı için ötelerden yankı bulmuyor. Aşk artık sessizliğe katlanamıyor. Hiçbir şey iletmeyen, bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor. Oysa âşığın feryadı susuşunda gizlidir. ‘Ancak söylenemeyen aşk aşktır’ diye yazmıştı Blake. O asırlar öncesinden seslenen Mevlâna’yı yankılar gibiydi : ‘Dil, kelimeler pek çok şeyi açıklar ama aşk, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır’. Modern dünya her türlü tasallut aletiyle suskun âşıkları bertaraf ediyor. SMS’ler, chat odaları, telefonlar insanın iç uzayını boş yer bırakmamacasına dolduruyor. Sessizlik bütün asaletiyle hayatımızın her cephesinden geri çekiliyor. Ruhumuzun kıyılarını döven ses dalgaları bize ne bir özlem duygusu ne de bir kavuşma heyecanı bırakıyor. Hız ve gürültü, sonunda aşkın yüzlerce yıllık anlamını da yutuyor. “ • Kemal Sayar
Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor..
Oysa o cep telefonu her çaldığında sesler daha bir anlamsızlaşıyor. Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor.
Sayfa 57
Hiçbir şey iletmeyen, duygu taşımayan her konuşma...
Hiçbir şey iletmeyen, duygu taşımayan her konuşma insanı kendi zindanına daha çok gömüyor.
Sayfa 100
Reklam
Hicbir şey iletmeyen ; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma , insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor . Fazladan sarf edilen her kelime , oluş çabasıyla sınanmış her söz , sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor.
Günümüzün aşkları görünmek istiyor. Kıyıda köşede gizlenmek istemiyor. Bilinmek, ilan edilmek, ses çıkarmak istiyor. Özlemek istemiyor âşık; hemen kavuşmak istiyor. Çet'leşmek, mesajlaşmak, cep telefonuyla onu hep kapsama alanında tutmak, hapsetmek, boğmak istiyor. Aşk beklemeye tahammül etmiyor. Âşık sevmek değil, sevilmek derdinde. Sevilsin, şu karanlık dünyada kendisine bir işık dehlizi açılsın, bu dünyada sevilmeye değer olduğunu birisi kendisine söylesin istiyor. Yücelmek için yüceltiyor, sevilmek için seviyor. Istıraba tahammülü yok, yanmaya gelemiyor. Varlığını alevde eriten bir pervane yerine, kandile sitem okları yağdıran bir pervane olmayı yeğliyor. Gürültü yapıyor. olur beni sev!” diye uluorta bağırıyor. Sessiz bir ağlayışla yapılmadığı için bu çağrı, masum bir yakarı olmadığı için ötelerden yankı bulmuyor. Aşk artık sessizliğe katlanamıyor. Âşık sanıyor ki, ne kadar ses olursa o kadar iyi anlaşacak. Çıkardığı sese karşılık bir ses istiyor. İniltisine bir iniltiyle cevap verilsin istiyor. Oysa o cep telefonu her çaldığında sesler daha bir anlamsızlaşıyor. Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor. Fuzuli sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor.
"AŞK, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır!..”
- "Aşk, artık sessizliğe katlanamıyor! Âşık sanıyor ki, ne kadar ses olursa o kadar iyi anlaşacak; çıkardığı sese karşılık bir ses istiyor, iniltisine bir iniltiyle cevap verilsin istiyor. Oysa o cep telefonu her çaldığında sesler daha bir anlamsızlaşıyor. Hiçbir şey iletmeyen, bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor. Fuzulî sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor... Aşkın işlevi eskilerde perdeleri yırtmak iken şimdilerde örtülere bürümek. Sevgiliden saklanmak ve kendinden saklanmak. Oysa âşığın feryadı susuşunda gizlidir! “Ancak söylenemeyen aşk aşktır!” diye yazmıştı Blake. O asırlar öncesinden seslenen Mevlâna’yı yankılar gibiydi: “Dil, kelimeler pek çok şeyi açıklar ama aşk, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır!..” (Kemal Sayar. Anlayış dergisi 31. sayısı Aralık-2005)
Aşk artık sessizliğe katlanamıyor. Aşık sanıyor ki, ne kadar ses olursa o kadar iyi anlaşacak. Çıkardığı sese karşılık bir ses istiyor. İniltisine bir iniltiyle cevap verilsin istiyor. Oysa o cep telefonu her çaldığında sesler daha bir anlamsızlaşıyor. Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor. Fuzuli sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor.
Sayfa 57 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Okunmaya Değer. Yazının devamı yorumda
@kemalsayar_official ‘dan ‘’Aşkın Halleri’’ 🖤’Sessizlik sır saklamaz' diyor Uriah Heep bir şarkısında. Aşk yorgunu bir dostumla sohbet ediyoruz. Cep telefonu vızırdayıp duruyor. Sevdiğinden birbiri ardına, mermi gibi, hüzünlü mesajlar. Kaza okları yüreğine saplanan o kocaman adam, acı ve tereddüt içinde kıvranıyor. Aşk artık gürültücü. Artık
"Aşık sanıyor ki,ne kadar ses olursa o kadar iyi anlaşacak... Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor... Fuzuli sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor."
Günümüzün aşkları görünmek istiyor. Kıyıda köşede gizlenmek istemiyor, bilinmek, ilân edilmek, ses çıkarmak istiyor. Âşık sevmek değil sevilmek derdinde. Sevilsin, şu karanlık dünyada kendisine bir ışık dehlizi açılsın, bu dünyada sevilmeye değer olduğunu birisi kendisine söylesin istiyor. Yücelmek için yüceltiyor, sevilmek için seviyor. Istıraba tahammülü yok, yanmaya gelemiyor, varlığını alevde eriten bir pervane yerine kandile sitem okları yağdıran bir pervane olmayı yeğliyor. Gürültü yapıyor. ‘Ne olur beni sev!’ diye ulu orta bağırıyor, sessiz bir ağlayışla yapılmadığı için bu çağrı, masum bir yakarı olmadığı için ötelerden yankı bulmuyor. Aşk artık sessizliğe katlanamıyor. Hiçbir şey iletmeyen, bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor. Oysa âşığın feryadı susuşunda gizlidir. ‘Ancak söylenemeyen aşk aşktır’ diye yazmıştı Blake. O asırlar öncesinden seslenen Mevlâna’yı yankılar gibiydi : ‘Dil, kelimeler pek çok şeyi açıklar ama aşk, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır’. Modern dünya her türlü tasallut aletiyle suskun âşıkları bertaraf ediyor. SMS’ler, chat odaları, telefonlar insanın iç uzayını boş yer bırakmamacasına dolduruyor. Sessizlik bütün asaletiyle hayatımızın her cephesinden geri çekiliyor. Ruhumuzun kıyılarını döven ses dalgaları bize ne bir özlem duygusu ne de bir kavuşma heyecanı bırakıyor. Hız ve gürültü, sonunda aşkın yüzlerce yıllık anlamını da yutuyor. “
Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı, bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor.
Âşık sanıyor ki, ne kadar ses olursa o kadar iyi anlaşacak. Çıkardığı sese karşılık bir ses istiyor. İniltisine bir iniltiyle cevap verilsin istiyor. Oysa o cep telefonu her çaldığında sesler daha bir anlamsızlaşıyor. Hiçbir şey iletmeyen; bir çağrı. bir duygu taşımayan her konuşma, insanı kendi zindanına daha da çok gömüyor. Fazladan sarf edilen her kelime, oluş çabasıyla sınanmamış her söz, sevgiliyi sırlar mağarasına daha çok çekilmeye mecbur ediyor. Fuzuli sözler aramıza sırlardan bir duvar örüyor.
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.