Nehlüdov derin bir uykudadır. Ömrünü hiç bir sınır tanımadan, ahlaki yoksunluk içinde, zevklerinin peşinde tüketirken geçmişte işlediği bir hatanın sonucuyla karşılaşır. Yaşadığı büyük pişmanlık ve vicdan azabı sonrası uyanış sürecine girer. Artık eski Nehlüdov değildir. Hatasının sonucu çaresizce karşısında, korumasız ve aciz bir şekilde durmaktadır. Nehlüdov artık bir şeyler yapmalı, hatasının sonucu meydana gelen durumu telafi etmeli, adaleti ayağa kaldırıp doğru sonuca ulaşmalıdır.
Çarlık Rusya’sının sonlarında geçen bu hikaye sınıfsal farklıları, adalet kavramının tahrifini, sosyal çürümüşlüğü gerçekten güzel yansıtıyor. Sibirya’ya sürgüne gönderilen yüzlerce suçlunun hapishanede başlarına gelen acı manzaraları hatta ölümlerini görüyoruz. İlginçtir kitabın bazı bölümlerinde Tolstoy Hristiyanlık inancını eleştiren mahiyette satırlar yazmış ama kitabın sonunda tamamen Hristiyanlık inancının tavsiye ettiği kabullenişleri ile kitabı bitirmiş. Ya ben mesajı anlamadım ya da mesajı anlamadım. Kalkıp da Tolstoy’da saçmalamış diyecek halim yok ama cidden ben çelişki gördüm final söylevinde. Neyse…
Tolstoy’un okuduğum bütün kitapları güzeldi. Çok gerçekçi, hayatın tam kalbindeki konulara değiniyor hep. Hukuka, bürokrasiye ve ahlak konularına meraklı olanların okumasını tavsiye ederim. Karamazov Kardeşler gibi bu kitapta ders niteliğinde bence.