"Hüzün inceliklidir. Hüznün yarattığı uzaklaşma insanın başını kaldırmasına, düşüncelerini, davranışlarını, ilişkilerini özenle seçmesine vesile olur. Hüzün aşağılanmaktan korur.
...Hüzün, acılar gibi zihni karıştırmaz. Melankoli kadar sancılı değildir. Hüzünde ruhsal bir dönüşüm için gerekli koşullar olan dinginlik ve yatışma vardır. Değişmek için sakince kendi içine çekilmelidir. Hüzün bir geri çekilme sanatıdır.
...Sevinç yegâne ferahlık değildir. Hüzünde de bir "varlığı serbest bırakma" yaklaşımı vardır. Bu böyleyse, nedeni tam olarak bizi ayırıp uzaklaştırmasıdır.
... Hüznün kapalı kapıları başka kapılar açar."
Havada sevinç dolu kara bir şimşek çakıyor, ölüme mahkum kuştan dehşetle ve acıyla bir ciyaklama geliyor, daha sonra da avını dişlerinin arasında cendereye sıkıştıran kedinin, güvenli bir çalının altına girmesiyle etrafa bir sessizlik çöküyordu.
Hüzün ve sevinç, insanların içinde yan yana, neredeyse birbirinden ayrılmayacak gibidir; fark edilmesi zor, akıl almaz bir hızla birbirlerinin yerini alırlar.
Sevgi adını vermiş olduğumuz kavramdan bahsedeceğim. İsmi bile ne kadar güzel, bu hediye bize kimden geldi sorusunu sorup devam edeceğiz. Soruyorum sevgi nereden geldi, maddeciler dediği gibi mi oldu acaba, ne diyorlar tabiat, doğa gerçek olan bu, her şey tesadüfi oldu. Birde bunun diğer tarafı var, işte biz bu tarafın adamlarıyız,
Sevgili Çocukluğum,
Senin dünyanı yaşadığım için seninle iftihar ediyorum.
Dünya imtihanından merhaba sana.
Seni çok ama çoktan daha çok özlediğimi ve çoktan daha çok sevdiğimi söylemek istedim. Yalnız şunu belirtmek istiyorum yazmak içimden geldiği için yazıyorum bu ödev konusu olabilir ama gönülden bağlılığımız için bir fırsat olarak da düşünebilelim. Aslında biraz mahcubum sana biliyor musun?
Yok yok ben biliyorum. Seni üzdüğüm zamanlar vardı biliyorum. Hatırlar mısın bazen gözlerim ela olabilirdi dediğimde ama gözlerim kahve rengi diye hüzün yüklü bir bakış atmıştın ya aynaya şimdi o kahverengi gözlerinden seni öpüyorum. Hatta bir defasında senin hayatımıza anlam arayışında beni yalnız bırakma diyen sesine kulak tıkamiştım öylece ve sen kendini anlatamadığını sanmıştın ve bunun için de çok özür diliyorum. Beni varlığınla şimdi de mutlu ettiğini görüyorum bana yoldaşlık ediyorsun sana sonsuz teşekkür ediyorum.
Bütün bunlar olurken öyle kaldı mı çocukluğuna sadık insanlar, diyenlere ezelim diyeceğim senin için.
Neden biliyor musunuz?
İçimdeki çocuğun güzel yüreğindeki sevgi ve sevinç dolu hislerle bugüne ulaştık biz. Çok seviyorum seni çocukluğum yani başka sen gibi sana olan duygularımın olduğu bir arkadaşım daha yok gerçekten. Emanetin Allah'a olsun.
Öncelikle yazarın kalemine hayran kaldım. Açık, anlaşılır, akıcı bir dille yazılmış. Hiç bitmesini istemeyeceğiniz, okurken sizi içine alan ve ne yazıkki bir solukta bitiveren eşsiz bir eser. Niye bitti ki! (İnşallah yazarın diğer eserlerini de en kısa zaman da temin edip okuyacam.) Kitapta yok yoktu. Aşk, ihanet, hüzün, mutluluk, ilahi aşk ve adalet, kıskançlık, merhamet, ön yargılar, tabular, özlem, sevinç, bitmek tükenmek bilmez bir sevgi ve daha niceleri. Eserin konusu çok bildik, bizden bir şeyler sunuyor okuyuculara. Her okuyucuyu belki ailesinde, belki akrabalarında, belki komşularında şahit olduğu, bildiği, aşina olduğu olayları güzel bir kurgu ve anlatımla gözler önüne seriyor. Ben okudum çok beğendim, herkese de tavsiye edebilirim.
Seher VaktiElif Gürsoy · Çatı Kitapları · 201651 okunma
Uzay yalnızlıktır. Düşünmenin, fikirlerin, sahtesinin gerçekleşemeyeceği bir yerdir. Sözler ağızdan çıkarken, herkesi etkileyebilecek bir yapıdadır. David Bowie'nin kurgu karakteri astronot Binbaşı Tom da böyle bir kişilikte sanki. Meşhur şarkısı Space Oddity'de yer edindi. Bu şarkıda Tom Major şöyle anlatılır: Aldığı emir sonucu uzay aracından
Sen ki bir müziksin, müzik dinlerken bu hüzün niye?
Sevinç sevinçten hoşlanır, tatlı çatışmaz tatlıyla.
Peki canını sıkan şeyi sen niye dinliyorsun öyleyse;
Sıkılıp dertlenmek hoşuna mı gidiyor yoksa
Uyum içinde birbirine eşlik eden seslerin
Anlamlı beraberliği kulağına hoş gelmiyorsa,
Bağlantıyı kuramadığını görüyorlar da senin
Kınıyorlar herhalde seni bu yüzden tatlılıkla.
Dinle bak her tel güzelim eşine nasıl uymuş;
Her biri ses veriyor ötekine, gelince sırası,
Babayla oğul ve mutlu ana bir araya gelmiş,
Birbirine uymuş, bir ezgiyle okşuyorlar kulakları.
İşte çok sesten oluşup tek sese dönüşen şarkıları,
Tek kalırsan hiç olursun, diye sana seslenen bir uyarı.