M. Çağatay Özdemir
28 Akademisyen ve yazar tarafından kaleme alınmış, güzel bir araştırma ve inceleme edebiyat eseri.
Yazarlar Cemil Meriç, hocanın dünya görüşü, eserlerini olaylara bakışı geçmiş ve gelecek hakkında ki, düşünce ve sözlerini kendi görüş ve düşüncelerini de belirterek anlatıyorlar.
Tümünün üzerinde mutabık olduğu husus ise onun
Friedrich Rückert : Bir şairin ve dil dehasının dünyası
1788’de doğan ünlü şair, “İnsanların ilk ve asli lisanı şiirdir” der.
Bir milleti tanımak ve sevmek, ne o ülkeyle yapılan savaş ve siyasetle ne de o ülkeyi kitaplardan öğrenmekle mümkündür. Zira bir milleti anlamak, o milletin şiirini ve kelimelerini anlamakla olur. Bireyler gibi
Hz.Mevlânâ ne güzel demiştir:
Sanma ki yol alanlar yok,
İzleri belirlemeyen olgun kişiler yok.
Sen sırlara mahrem değilsin de
Sanıyorsun ki başka çeşit erler yok.
"Ey iman edenler! Allah'a samimiyetle tevbe edin. Belki Rabbiniz kötülüklerinizi siler." (Tahrim; 8) Tevbe demek meşâyihe göre Allah'ın hükmüne muhalefet etmekten rücu' etmektir. Buradaki rücu'dan kasıt kalbin Allah'a asi olmaktan vazgeçip ona boyun eğmesi demektir. İşte buna göre bir kimse; kalben fısk-ı fücurdan vazgeçmeyip lisan ile
-“Sufi Müslüman, mistik demektir. Önemli olan tek şey aşk dedi coşkuyla.”
-Bir konuşmasını anlatıyor Schimmel önce. Bu konuşmasında yer alan şeyi önsözüne taşıyor ve tasavvufun mistisizm olduğunu hemen sayfanın başında veriyor Avrupalılara. Halbuki mistisizm kavramıyla İslam tasavvufu arasında yakından ya da uzaktan hiçbir ilişki yok. Çünkü
Hz. Mevlânâ ne güzel demiştir:
Sanma ki yol alanlar yok,
İzleri belirmeyen olgun kişiler yok.
Sen sırlara mahrem değilsin de
Sanıyorsun ki başka çeşit erler yok.
Resûlullah Efendimizin; Mukavkis'a, Kisra'ya ve Herakleios'a gönderdiği İslâm'a davet mektuplarından sonra, Mukavkis çok hürmetkârâne karşılık verdi. Efendimize hediye olarak bir câriye, bir elbise, bir de katır gönderdi. Efendimiz o katını, Hz. Ali'ye hediye etti. Iste Hz. Ali'nin meşhur Düldül'ü odur. Mukavkas,
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Gafil olma cümle cihan bir vücud
Fark edersen aziz mihman sendedir
Çün Ademe kıldı secde-i sücud
Her arşayı arşı rahman sendedir
Adem beytullahtır adem kabedir
Adem kutb ü adem iş bu esmadır
Ademden ba deyi Muhammed Mustafadır
Fark edersen aziz sultan sendedir
Ademi don edip giyindi Allah
Cem i cümlesine bir idi Allah
Günah etmen deyi buyurdu
Hz. Mevlânâ ne güzel demiştir:
Sanma ki yol alanlar yok,
İzleri belirmeyen olgun kişiler yok.
Sen sırlara mahrem değilsin de
Sanıyorsun ki başka çeşit erler yok.
(Mevlânâ, Fihi Mâ Fîh, s.93.)
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Ne Olursa Olsun Gelmeli mi? Tövbe.
بسم الله الرحمن الرحيم
İnsan bir bebek gibidir Rabbi'nin gözünde. Nasıl ki bir bebek düşe kalka büyür, annesi hiç kızar mı ? düştüğünde evlâdına.. Kızmaz bilâkis tutar ellerinden kaldırır ,her düştüğünde onu yerden bıkmadan usanmadan. Merhametlidir anne bebeğine kıyamaz ona. İşte böyle de Rabb'imiz de bilir
Benimde aklıma düşen ilk şey Kitaplar oldu veya daha da özüne inersek kelimeler…
Kalem emredileni yazdı. Ruhlar da kalemin yazdıklarını tekrarlayarak söz verdiler. Kalemin Tarihi, yazının tarihinden eskidir, diyor ilim ehli. Kalem yaratılınca, yazı ondan doğdu. İlk kalemi Adem Aleyhisselam tuttu; ilk yazıyı O ( a.s. ) yazdı denilir. Alimler,
Hidâyet ve hüdâ; doğruyu, iyiyi, güzeli fark etmek, bunlara giden yolda yürümek anlamlarında olup, bu kökten türeyen kelimelerin Kur'ân bünyesindeki sayısı ikiyüzelli küsurdur. Hidâyeti bulmaya veya göstermeye 'ihtidâ (doğru yola girme, Müslüman olma) veya hüdâ denmektedir. Allah'ın isimlerinden biri de Hâdî yani hidâyet veren, hidâyete