Allah, Adem'e üç arşın bir boy verdiği hâlde ruhlarda, levhlerde ne varsa hepsini gösterdi. Allah, ona ezelden ebede kadar ne varsa ve ne olacaksa önceden ve "Allemelesmâ"sından ders verdi, öğretti. 2650. Bu suretle melekler, onun ders vermesine hayran oldular, kendilerinden geçtiler. Onun takdisiyle başka bir mukaddesliğe eriştiler. Âdem'in yüzünden nail oldukları fütuhata, göklerde bile erişememişlerdir. Âdem'in o pak ruhunun fezasına nispetle, yedi gök sahası bile dardı. Peygamber, "Allah: 'Ben, yücelere aşağılara yere göğe, hat ta arşa sığmam. Bunu, ey aziz, yakinen bil. 2655. Fakat şaşılacak şeydir ki inanan kişinin kalbine sığarım. Beni ararsan inanan gönüllerde ara buyurdu.' dedi." Allah dedi ki: "Ey haramdan, şüpheli şeylerden sakinan! Kullarımın arasına gir ki bu suretle, beni görme cennetine erişesin." Arş, bile onun nuruyla, genişliğiyle beraber Âdem'i görün ce yerinden kalktı. Arşın sonsuz bir büyüklüğü var; fakat manaya karşı suret nedir ki? Her melek diyordu ki: Bizim bundan önce yeryüzüyle ül fetimiz vardı. 2660. Hizmet ve ibadet tohumunu yere ekiyorduk. Yere olan bu meylimize, bu alakamıza da şaşmaktaydık. Gökten yaratıldığımız hâlde yeryüzüne bu alakamız nedir? Biz nurlarız, karanlıklarla ülfetimiz neden? Nur, zulmetlerle yaşayabilir mi?
Sayfa 160 - Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları - 4.Baskı - 2020
DİN ADAMI: Ne yani, kehanetler, mucizeler, şehitler, bütün bunlar kanıt değil mi? CAN ÇEKİŞEN ADAM: Başlı başına kanıta ihtiyaç duyan şeyleri kanıt olarak kabul etmemi sağlıklı bir mantıkla benden nasıl bekleyebilirsin? Kehanetin kanıt olabilmesi için, öncelikle bu kehanetin olduğuna kesinlikle inanmam gerekirdi; tarihe kayıtlı olduğunda
Sayfa 31 - Fol, 2.Basım, Kasım 2022
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
İbadet etmek istemeyen insan Allah ile beraber durmak istemiyor, hemen bitsede kaçsam diyor. Piyesler miyesler hep can darlığından ileri geliyor. Canı darlanıyor, hadi oynayalım diyor. İlim oynama işi değildir. İlim arttıkça ibadetinde artacak. İlim Allah'a ibadet etmek içindir. İbadet edersen hakiki âlim olursun. İbadetten üşenen insan Allah ile beraber olmadan üşeniyor demektir. Tarikat dersini yapmamakta Allah'la beraber olmaktan üşenmektir. İnsan hiç kulluktan üşenir mi? Hizmet kemeri belimizde olacak... -Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) / Efendi Hazretlerimizin Sohbetleri 4
Çelişki Değil mi?!
İnsanların, çocuklarının rızkını temin için çalıştıklanı söyleyip, çocuklarına vakit ayırmadan yaşamaları bir çelişki değil midir? Hatta Allah rızası için yapılan işlerden ötürü çocuklara vakit bulamıyor olmak, başkalarının doğurduklarını kurtarmak için kendi doğurduklanı helake sürüklemek nasıl izah edilebilir? Mal biriktirip çocukları ve eşi kaybettikten sonra ne kazanmış olur insan? Aşırılığın hiçbir çeşidi makbul değildir. Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem ayakları şişinceye kadar ibadet ediyordu. Ümmetin erkeği , kadını ile ilgileniyordu. Dostları, düşmanları ile ilgileniyordu. Allah’a davette her türlü meşakkate katlanıyordu. Ama evini hiç ihmal etmemişti. Müslüman’ın ailesini ekonomik açıdan ihmal etmesi bile ona günah olarak yetecek kadar ağır bir vebaldir. Nerede kaldı ki, ailesini dini açıdan ortada bırakmış olsun! Ailemizi televizyon ve bilgisayar gibi elektronik şeytanların önünde zincirli bırakıp, onlar için çalıştığımızı veya dinimize hizmet ettiğimizi söyleyemeyiz Gerçekçi olmalıyız.
Sayfa 40 - Tahlil yayınları
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard _Din, gönüllü köleliktir. Herzen _Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı _Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch _Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
Reklam
Lütfen üşenmeden oku :) İbadet ve kulluk vazifemizden neden lezzet alamıyoruz?
*Ey sa'y ve ameldeki lezzet ve saadeti bilmeyen tenbel insan! Bil ki: Cenab-ı Hak, kemal-i kereminden, hizmetin mükâfatını, hizmet içinde dercetmiştir. Amelin ücretini, nefs-i amel içinde koymuştur. İşte bu sır içindir ki, mevcudat hattâ bir nokta-i nazarda camidat dahi, evamir-i tekviniye tabir edilen hususî vazifelerinde, kemal-i şevk ile ve bir çeşit lezzet ile evamir-i Rabbaniyeyi imtisal ederler. Arıdan, sinekten, tavuktan tut; tâ Şems ve Kamer'e kadar her şey kemal-i lezzetle vazifesine çalışıyorlar. Demek hizmetlerinde bir lezzet var ki, akılları olmadığından âkıbeti ve neticeleri düşünmeden, mükemmel vazifelerini îfa ediyorlar. Mesnevi-i Nuriye (Sözler N.) - 140 (((İbadet ve kulluk vazifemizden neden lezzet alamıyoruz? Cemâdat yani cansız varlıklar ve diğer hayvanat ve nebatat üzerine verilen misaller aslında biz insanlara çok büyük hikmet ve ibretler gösteriyor. Onlar herhangi bir şeyin karşılığından ziyade hizmet etmekten lezzet alıyorlar. Aslında kainatta hakkın ayinesi değil mi? Bizler kâinata bakarak nefsimizdeki hastalıkların tedavisi nasıl olur, göremez miyiz?)))/Yeliz/ *Hem nefs-i hizmette ücret bulunduğuna bir delil de şudur ki: Nebatat ve eşcar, bir şevk u lezzeti ihsas eden bir tavır ile Fâtır-ı Zülcelal'in emirlerini imtisal ediyorlar. Çünki dağıttığı güzel kokular ve müşterilerin nazarını celbedecek zînetlerle süslenmeleri ve sünbülleri ve meyveleri için çürüyünceye kadar kendilerini feda etmeleri, ehl-i dikkate gösterir ki: Onların, emr-i İlahînin imtisalinde öyle bir lezzetleri var ki; nefislerini mahvedip çürütüyorlar. Mesnevi-i Nuriye (Sözler N.) - 142* *
132 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.