" Bir şey kendi benzerleri ile ülfet eder ve ona ısınır ."
- Muhyiddin İbn-i Arabî Hazretleri
Her düşünce sahibi idrak mahallinde kavradığı şeye inanmış ve tapmıştır. Kalbinde bulunan ise mutlak ilâh değil, ancak idrak olunan ilâh olabilir.
İbn-i Arabî, Fütûhât
İbn-i Arabi bu fassta, bir insanın başına şer gelirse nefsinden geldiğini bilmesi gerektiğini “Kendin yaptın, kendin ettin” tabiri ile açıklar.
...insanın sureti, canlılık ve düşünmeden meydana gelir ve onu şöyle tanımlarsın: Düşünen canlı.
Sayfa 39 - Litera Yayıncılık
‘Allah karşısında tevazu göstereni, Allah yükseltir.’
Sayfa 287Kitabı okudu
“Nerede olursanız olunuz O sizinle berâberdir” (Hadîd, 57/4) âyet-i kerîmesine göre Hakk’ın kullarına “yakınlığı” eşit ve umûmîdir.
Sevgiliye dönük rüzgârlar sıkıntıları kaldırır, açar. Bu ne-
denle de nefes vermek, (Hakkı eksiklikten tenzih etmek anlamındaki)
takdis demekken aym zamanda -o da yakın işlerden olduğu için- sıkın-
tıyı da içerir. Gayelerin farklılığı ve kalplerdeki hastalık nedeniyle
hakikat bunu gerektirir. Bir kavmin musibeti başka bir kavim hakkm-
da fayda olabilir. Buna eklenen her iş fazlalık iken fazlayı ancak bir
bilebilir. Bu itibarla çokluğun birliği fazla ve ilave vasıtasıyla bilinebi-
lir, çünkü onun kendisi birdir.
"Bâyezid-i Bistâmî ulemâ-i rüsûma şöyle seslenmiştir: Siz ilminizi ölünün ölüden rivayeti olarak aldınız. Biz ise ilmimizi, hiç ölmeyen diriden (hayyün lâ yemût olan Allah'tan) aldık. Bizim gibiler, 'Kalbim Rabbim'den rivayet eder ki' diyoruz. Sizler ise, 'Bana filanca rivayet etti' diyorsunuz. 'Peki o nerede?' diye sorduğumuzda, O, öldü' diyorsunuz."
Sayfa 59 - fütühattan.
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur: 'Cenab-ı Hak, Kendisine yakaran kulunun sesi hoşuna gidince, ondan yüz çevirdiği için değil, kulunu sevdiği için kabulü geciktirir. Ta ki kul, duayı sürdürsün.' Bu yüzden İsa peygamber de duasında, 'Sen Aziz ve Hakimsin' diyerek Allah'ın Hakim adını anmıştır. Hakim, hikmetle iş gören, her şeyi yerli yerine koyan anlamına gelir.
Sayfa 129Kitabı okudu
