Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduğu yükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi?''
Sayfa 166 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İslam ve Batı
Kültürel etkileşimin bu kadar yoğun yaşanmasına rağmen, teolojik ve siyasi tehdit algısı, Ortaçag Avrupa sı'nın İslâm tasavvurunu pek çok açıdan belirlemiş, bu süreç günümüze kadar uzanmıştır. Rönesans la beraber belirginleşen bir tavrın ilk nüvelerini bu döneme geri götürmek mümkündür. Avrupalılar bir din olarak İslam'ı, bir kültür ve medeniyet olarak İslâm'dan kesin olarak ayırmış; birincisine şiddetle karşı çıkarken ikincisine hayranlıkla bakmış ve ondan etkilenmiştir. Bu ayırım yer yer o kadar keskin bir nitelik kazanmıştır ki İslâm hakkında bölük pörçük bilgiye sahip olan Avrupalılar, İslâm kültür ve medeniyetinin başarılarının İslâm dinine rağmen gerçekleştirildiğine inanmıştır. İslâm filozoflarının etkisine kayıtsız kalamayan Roger Bacon (1214-1294) gibi skolastik düşünürler, Fârâbî ve İbn Sînâ'nın Aslında Hristiyan olduğunu, gizlice vaftiz olduklarını ve sadece Müslümanların şiddetinden emin olmak için kendilerini zâhirde müslüman olarak gösterdiklerini söyleyecektir. Zira Bacon'a göre, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi birinci sınıf filozofların, İslâm gibi sapık ve irrasyonel bir dine mensup olması düşünülemezdi. İslâm dini ile İslâm kültürü arasındaki bu zıtlık ilişkisi, Ortaçağ'dan günümüze kadar Batılı İslâm algısını belirlemeye devam edecektir. Böylece İslâm'ın teolojik, siyasî ve kültürel bir tehdit olarak algılanmasının temelleri, iki medeniyetin ilişkiye geçtiği VIII ve IX. yüzyıllarda atılmıştır. Bu yüzyıllar aynı zamanda İslâm ve Bizans toplumlarının sanıldığından daha fazla alışveriş halinde olduğu bir dönemdir.
İslam ve Batı İbrahim Kalın SAYFA 56Kitabı okuyacak
Reklam
İmam Şâfiî Kur'ân-ı Kerim'i yedi yaşında hıfzetmiş, el-Muvatta isimli hadis kitabını on bir yaşlarında ezberlemişti. Yine ünlü bir âlim olan İbn Sinâ on yaşına geldiğinde Kur'an ve edebiyat ilimlerinde önemli mesafeler katetmiş, cebir vb. ilimlerde pek çok şeyleri ezberlemişti.
Varlık, Var Olmak ve Üzerine Düşünmek
İbn-i Sina, evrende tesadüfe de yer olmadığının net olarak altını çizer. İbn-i Sina'dan 9 yüzyıl sonra, yine bir başka dahi, Albert Einstein da ''Tanrı zar atmaz..'' diyerek aynı noktaya parmak basar.
Sayfa 46 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Birbirini izleyen bütün yapıtlar belli ölçüde bir öncekinden etkilenmiştir.
İlim anavatanımızdır, cehalet ise yabancı bir yer . - İBN-İ RÜŞT
Destek yayınları 32. BaskıKitabı okudu
Reklam
İlmî tıbbı iki alıntıyla topluyorum: “Sözün güzelliği kısaldığındandır. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemeği yemek üstüne yemektir.” İbn-i Sina
... kalpten geçmesi mümkün olmayan, kalbin bulunduğu dünyanın dışında ve bu dünyada bulunanların eşi ve benzeri olmadığı şeyleri tanımlamak nasıl mümkün olabilir?
Sayfa 146Kitabı okudu
Zirâ dünya ile âhiret iki ortak gibidirler, herhangisinin gönlüsünü yaparsan ötekini gücendirmiş olursun.
Sayfa 152Kitabı okudu
Çörekotu
İslâm alimlerinden El Biruni (973-1048) ki o Hindistan ve Çin ilaçlarının erken dönem kökenleri üzerinde bilimsel araştırmalar yapmıştır. Çörekotu üzerinde de araştırmalar sürdürmüştür. Aynı şekilde Doğu ve Batıda “hastalıkların kanunu" olarak anılan İbn-i Sina (980-1037) da bedeni yorgunluk ve keyifsizliğe karşı çörekotu desteği üzerinde durmuştur. Tıbb-ı Nebevî listesinde de çörekotu yer almaktadır.
Reklam
İnsanlar, kendileri için bir felaket demek olan dünya mallarını toplamakta bitimsiz bir yarış içine girmişlerdi.
Hay, aydınlatmaya çalıştığı insanlardan umut kestikten sonra bütün toplumu gözden geçirdi. Her sınıftan insanın kendi bilgisi ile yetindiğini, dünyevi istek ve eğilimlerini, bencil isteklerini tanrı edindiklerini gördü.
İsra 84
Absal, yalnızlığı, toplumdan soyutlanmayı seçti. Düşünmek, araştırmak, ders alınacak şeyler üzerinde durmak, anlamların derinliklerine dalmak onun doğal eğilimleriydi çünkü. Bu eğilimleri de ancak yalnızlıkta gerçekleştirebiliyordu. Salaman ise toplumsal hayatı seçti. Salaman’ın doğasına da bu uygun düşüyordu. Düşünmekten kaçınıyor, dış anlamların yorumlanmasından kaygı duyuyordu. Toplum onun için bir sığınaktı. Kuşkularını, kuruntularını giderecek, şeytanın aldatmacalarından onu koruyacak bir sığınak.
Biber tanesi de siyah, ay yüzlü sevgilinin beni de siyahtır. Her ikisi de can yakıcıdır, ama bu nerede, o nerede...
Sayfa 69 - İbn TufeylKitabı okudu
Bu dünya ile öte dünya, iki kuma gibidir. Hangisinin gönlünü yapsan diğerini gücendirmiş olursun.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.