Özgürlük...
Herkese göre farklı tanımlanıp, farklı yorumlanabilecek bir sözcük. Kimine göre istediğini istediğin zamanda yapabilmek, kimine göre hiçbir şey yapmama isteğine sahip olabilmek, kimine göre yalnızca düşünebilmek, kimine göre de yalnızca adından ibaret.
Melody' ye sorsak ne derdi acaba özgürlük için. Bedeni zihnine izin verseydi 11 yaşında ilk söyleyeceği kelime ne olurdu? Şarkı mı söylerdi, yoksa sevinçle çığlık mı atardı?
Bunların hiçbirini bilmiyorum. Ama kitabı okurken "özgürlüğün" seviyorum diyebilmek, parmağını kıpırdatabilmek, fanusta zor durumda olan japon balığının hayatını kurtarabilmek, çiçeklerin arasında koşabilmek olduğunu düşündüm. Hani şu "herkes veya normal" dediğimiz insanların sıradan davranışları... Kimi için özgürlük yalnızca bir kez olsun sevdiğin bir insana sarılabilmekmiş evet. Hayatın bazı anlarında karşımıza çıkan ama hep var olan bu insanların gözlerine istemeden de olsa acıyarak bakışımız, herkes gibi olamayışına üzülmemiz bizi de bir parça vicdansız yapıyor bana kalırsa. Eksik diyoruz ya hani asıl eksik olan belki de bizleriz. Gördüğümüz ama varlığını bir türlü kabul edemediğimiz bu insanların sessizliği işte bu yüzden bu kadar gürültülü.
Melody' yi anlayabilmek için benim de pek çok sebebim var ama keşke sebepsiz de anlaşılabilseymiş.
Onu anlayabilmek, farkındalık kazanabilmek için okumayın kitabı zira fazlasıyla farkındayız her şeyin.
Bizim farkındalıktan çok cesarete ihtiyacımız var. Hayatımızda olduklarında bizden bir şey eksiltmediklerini anlamak için cesarete...
Harika bir kitaptı...