ALAMET
Sayın Erkan Aksu,
Kitabınızı mesleki refleks olarak eleştirel okuyarak tamamladım. Okurken yanında mutlaka fosforlu bir kalemle uygunsuzlukların üzerini çiziyorum. Bu tür okuyucu geri dönüşleri bizde kültür olarak yerleşmediği için yazar için en büyük ödül olmaktadır. Farklı bir gözün ortaya koyduğunuz esere bakış açısı önemli ve
Arkadaşlar geçen gün sizinle 100 GB'lik bir pdf ve epub kitap arşivi paylaşacağımı söylemiştim, şimdilik 10 GB paylaşıyorum çünkü maalesef bir kişiden başka hiç kimse niye paylaşmadın diye sormadı. Oysa saçma bi anket yapsam veya bu iletiyi paylaşıp beni takip edene çekilişle bir kitap hediye edeceğim desem belki yüzlerce paylaşım ve yorum gelirdi. Ama gel gör ki bir kişiden başka hiç kimse merak edip sormadı bile. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim benim amacım kesinlikle yorum veya beğeni kasmak değil bunu kimse farklı yönlere çekmeye kalkmasın. Ben bunu sadece Türkiye de kağıt fabrikası olmadığı ve kitapların aşırı pahalı olmasından dolayı paylaşıyorum!
Şimdiden iyi okumalar dilerim. 🍂
yadi.sk/d/lR7aRGLm_6zsJA
İçindekiler:
1-Hasan Ali Yücel klasikleri dizisi
2-Kafka Okur Dergisi
3-A'dan Z'ye şiir kitapları
4-Metis Yayınları'ndan çıkan kitaplar
5-Stefan Zweig kitapları
6-İhsan Oktay Anar kitapları
7-Cemil Meriç Kitapları
8-İş Bankası Kültür Yayınları
9-İslam Felsefesi Kitapları
10-Reşat Nuri Güntekin kitapları
11-Karışık ebups kitaplar
Hikayemiz 14 yaşındaki Sofie adlı karakterimizin posta kutusuna gelen içinde "Kimsin sen?" yazan bir mektup almasıyla başlıyor. İncelemeden önce söyliyim mükemmel bir kitaptı.
Kitapta başlığın altında da söylendiği gibi felsefe anlatılıyor. Sofie gizli bir felsefe öğretmeni ya da filozofla tanışıyor. Ondan ilk çağlardan itibaren
🍂
Bir adam güzel bir kızla evlendi. Onu çok seviyordu. Bir gün kadının bir deri hastalığı oluştu. Yavaş yavaş güzelliğini kaybetmeye başladı. Bir gün kocası bir iş için ayrıldı. Dönüş yolunda kaza geçirdi ve görme gücünü kaybetti. Ancak aile hayatı her zaman ki gibi devam etti. Ama günler geçtikçe kadın güzelliğini yavaş yavaş kaybetti. Adam sevmeye devam etti ve kadın da onu çok seviyordu. Bir gün kadın öldü. Ölümü adama büyük üzüntü getirdi. Ve adam şehri terketmek istedi. Arkadan bir adam yaklaştı ve dedi ki " nasıl yalnız yürüyeceksin? Bugünlerde karın sana yardım ederdi". Adam cevap verdi. Ben kör değilim. Böyle davrandım çünkü bu hastalık yüzünden cildinin durumunu gördüğümü bilseydi hastalığından daha çok incinirdi. Onu sadece güzelliği için sevmedim. Aynı zamanda şefkatli ve sevgi dolu doğasına âşık oldum. Bende kör taklidi yaptım sadece onu mutlu etmek istedim.
Velhasıl anlıyoruz ki birini gerçekten sevdiğinizde onu mutlu etmek için sonuna kadar yanlarında yürürsünüz ve bazen kör davranmak ve mutlu olmak için başkalarının küçük sorunlarını görmezden gelmek size iyi gelir. Güzellik zamanla solacak ama kalp ve ruh hep aynı olacak. İnsanı sırf görünüşü için değil, içindekiler için sev.
Ve Victor Hugo nun şu sözünü asla unutma :
("Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin" ...)
🍂{
Kovit sevdiklerimizi, yakınlarımızı bir bir bizden alırken, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek ne acı değil mi? Ama hayat devam ediyor. Ölenle ölünmez diye bir söz vardır. Biz geride kalanlar da bu söze uymak zorunda kalıyoruz. Evet zor da olsa insanlar hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor. Neden böyle bir giriş yaptım ben de bilmiyorum.
Neredeyse 1000 yıl önce yazılmış bir kitabı bitirdim.
Güvercin Gerdanlığı beni şaşırtan bir kitap oldu. Sevgiye, aşka, dostluğa dair bir başyapıt.
‘Güvercin Gerdanlığı’ ismi bakın nereden geliyormuş:
Tufanın bitişiyle Hz Nuh’un gemisi Cudi Dağı’na yaklaştığında, Nuh aleyhisselâm suyun seviyesini öğrensin diye önce kargayı göndermiş. Fakat karga leşleri
Hayat öyle güzel ki aslın’ da bu yaşa kadar yaşadığımızı sanıp aslına bakarsan yaşayamadığımız onca şey var. Kısa ömrümüze acıları ,çalışmayı ,mecburiyeti ,savaşmayı
mecbur bıraktılar. Yaşamak bu değil ,belki yaşamak için bir şansımız daha var başarmak ama içindekiler ölüp gittikten sonra yaşasan nolur diyor insan. Bu hayat değil,gerçekten beş para etmez zihinler yok olmalı…
İşte bu yüzden herkesi sevemiyorum…
"Kimim ben? Hayatını, Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi" Cemil Meriç Jurnal
Kitabın ilk bölümünde bizi karşılayan Entelektüel Bir Otobiyografi bölümü bu sözle başlıyor. Bir fikir adamının kendini adadığı şeye, sözü ile kitaptan önce biz okurlar bilgilendiriliyoruz.
"Bu sayfalarda, hayatımın bütünü yani
Hepimiz her sabah ev dediğimiz bir prizmadan çıkar, gitmek istediğimiz yere ulaşmak için kare, dikdörtgen başka bir prizmaya biner ve başka iş dediğimiz bir prizmaya ulaşmaya çalışırız. Bilinçli ya da istemeyerek koşullandırılmışızdır artık günlük iş ritüellerini yerine getirmek için. Sabah erken kalktığımız için yüzümüz asık ve donuktur, akşam