Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
İnsan kendi karmaşasını, sırf kendini reddetmeye, suçlamaya, kabul etmemeye devam ettiği için kendisi yaratıyor. Bunu da bir dizi karmaşa, içsel kaos, sefalet izliyor. Niye kendini olduğun gibi kabul etmiyorsun? Yanlış olan ne? Bütün varoluş seni olduğun gibi kabul ediyor ama sen etmiyorsun. Ulaşmak istediğin bir ideal var. O ideal her zaman gelecekte – öyle olmak zorunda – hiçbir ideal şimdide olamaz. Ve gelecek de ortada yok daha doğmadı. Ama o ideal yüzünden sen gelecekte yaşıyorsun. Bu da sadece bir hayal. O ideal yüzünden şimdi burada yaşayamıyorsun. O ideal yüzünden kendini suçluyorsun. Bütün ideolojiler, bütün idealler suçlayıcıdır çünkü zihninde bir imaj yaratırlar. Ve sen kendini o imajla karşılaştırmaya devam ettiğin sürece bir şeylerin eksik olduğunu düşünürsün. Hiçbir şey eksik değil. Mükemmellik ne kadar mümkünse, sen de o kadar mükemmelsin.
Reklam
"Şimdi anlıyorum ki insanın ulaşabileceği en üstün duygu olan 'keder', gerçek 'sanat'ın hem ideal örneği hem de ölçüsüdür. Sanatçının sürekli aradığı şey, ruhun ve bedenin tek vücut olduğu, dışsalın içseli ifade ettiği 'biçim'in açıklayıcı olduğu varoluş biçimidir."
Sayfa 106Kitabı okudu
akılda kalması faydalı bir metin
İdeal biçim bir şeyin biçimidir, ancak insanın dinamik yaşam etkinliğinin bir biçimi, erekleri ve gereksinimleri olarak insanın içindedir, dolayısıyla da biçimi olduğu o şeyin dışındadır. Çevirerek söylenirse, insanın dinamik yaşam etkinliğinin bir biçimidir, ancak insandan ve insanlıktan bağımsız biçimde var olanlar dahil, başka bir şeyi temsil
Sayfa 156 - Yordam KitapKitabı okudu
syf.154-157
Emek sürecinde insan doğal bir varlık olarak kalırken, hem dışsal nesneleri hem de (bunu yaparken) bizzat kendi "doğal" bedeninin dönüştürür; (kendi sinir sistemi ve bu sistemin merkezi olan beyni dahil) doğal maddeyi biçimlendirir ve kendi ereksel yaşam etkinliğinin "aracına" ve "organına" dönüştürür. Bu nedenle de
Sayfa 154 - Yordam KitapKitabı okudu
Ve yine yıllardan, çetin ve amansız yıllardan sonra bir ara koyu bir yalnızlık ve zahmetli bir disiplin içinde kendime perhizkâr-manevi, yeni bir yaşam ve ideal kurup çatmış, soyut düşünsel egzersizlere ve sıkı şekilde düzenlenmiş meditasyonlara başvurarak yaşamımı yeniden belli bir dinginlik ve yüceliğe kavuşturmuştum ki, bu varoluş biçimim de yine yıkılıp gitti, o soylu ve yüce anlamını yitirdi bir anda; çılgınca ve yorucu gezilere çıkararak bir kez daha dünyayı gezip dolaşmaya koyuldum, yeni çileler, yeni suçluluklar zamanla üst üste yığıldı.
Reklam
Ya parolalar? Liberalizm! Yani duygusuzluk. Demokrasi! Yani senin nasibini zaten ayırmış olanları seçmek! Hayat mı? Maddi varoluş. Ahlakiyat mı? Fırsat kollayıcılık(opportünizm) ve bencillik. Hedef? Tüketim. Hayat felsefesi? Doğal iştahları doyurmak. Son hedef? Zevk ve eğlence içinde bir hayat. İnanç, ideal, aşk? Varlığın anlamı? Onları da unutuver canım!
Aynalar koridorunda aşk, sevgililerin ideal imgesini yansıtan ama yansıttığı görüntüyü görüntü olarak değil, gerçekmiş gibi sunabilen bir eş, bir sevgili arayışıydı. İnsan benliğine sığınıp Yaratıcıdan kaçıyor; benliğinin mutlak çaresizliğiyle yüz yüze kalınca da ölümlü bir bedene demir atarak, aynen kendisi gibi zamanın etkisine maruz, aynen
Sayfa 276
Bu bağımsız, kendi kendine yeten zihinsel varoluş tarzının bir örneğini Goethe’nin hayatında görürüz. Champagne’ daki savaş esnasında, harbin bütün kargaşası ve keşmekeşi ortasında o renk teorisi için gözlemler yapıyordu ve bu savaşın sayısız felaketleri kısa bir süre için Luxemburg şatosuna çekilmesine izin verir vermez ‘Farbanlehre’ sini [Renk Öğretisi] yazmaya koyulmuştu. Böylece o bizlere takip etmemiz gereken bir örnek, bir ülkü (ideal) bırakmıştı: Yeryüzünün tadı tuzu olarak bizler dünyanın selleri, fırtınaları yanımızı, yöremizi istila etse, hayatın gaileleri duygularımızı heyecanlarımızı tahrik etse de, zihinsel hayatımızın gereklerinin peşinde koşarken bizi asla hiçbir şeyin rahatsız etmesine izin vermemeli ve köle kadının değil, özgür kadının çocukları olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. [Dum convellor mitescunt veya Conquassata sed ferax ] Sallanmış, sarsılmış fakat meyveleri dalında, özdeyişiyle birlikte kalkanlarımıza işlenmek üzere bir arma olarak rüzgarın alabildiğine sarıp salladığı, fakat her şeye rağmen kıpkırmızı meyvelerini dallarından dökemediği bir ağacı öneriyorum.
..bir şeyin fiziksel olarak varolması, onu fark etmemiz için hiç de ideal şartlar oluşturmuyor. Hatta fiziksel varoluş, o şeyi göremeyişimize, o şeye karşı körleşmemize yol açan en temel neden ; çünkü biz yalnızca görsel teması sağlayarak üstümüze düşen bütün görevleri yaptığımızı sanıyoruz.
Sayfa 160
Reklam
Kim bilir belki de ideal bir dünyadaki bu sahte varoluş, gerçek dünyadaki varoluşumuzun altını oymaktadır.
Sayfa 11 - Can Yayınları, Öykü Adı: Yüce Gönüllü Bir DavranışKitabı okudu
Söz konusu huzursuzluk ve korku olduğunda, bir yerin kendisinden kaynaklanan sebepler daima olacak. Ama onlar da bitince varoluş derdi ayyuka çıkıyor; çünkü şartların ideal olduğu, kusursuz bir yer bulsam bile bilin bakalım ne olacak... Ben hala orada olacağım.
124 syf.
·
Puan vermedi
Miguel de Unamuno'nun "Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz" adlı eseri, varoluşçuluğun temellerini atan ve okurları insan olmanın karmaşıklığıyla yüzleştiren etkileyici bir kitap. Üç farklı hikayeden oluşan eser, her biri varoluşsal kaygılar ve felsefi sorgulamalarla dolu karakterleri konu alıyor. Önsözde, Unamuno okurları edebiyat ve varoluş arasındaki ilişkiyi düşünmeye teşvik ediyor. Hikayelerin kurgusal olmasına rağmen, insan ruhunun derinliklerine inen ve gerçek hayattan kesitler sunan bir tarzı olduğunu vurguluyor. İlk öykü, Don Sandalio'nun imkansız bir aşk peşinde koşarken yaşadığı içsel çatışmaları ve ölümle yüzleşmesini anlatıyor. İkinci öyküde, bir profesörün kimlik arayışı ve toplumdaki yeri ile ilgili sorgulamalarına tanıklık ediyoruz. Son öyküde ise, anılar ve geçmişle yüzleşme teması ön plana çıkıyor. Unamuno, akıcı ve etkileyici diliyle okurları karakterlerin zihinlerine ve duygularına çekiyor. Hikayeler sürükleyici bir şekilde ilerlerken, varoluşun anlamı, ölüm, inanç ve kimlik gibi önemli temalara değiniyor. "Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz", varoluşçulukla ilgilenmek isteyenler için ideal bir başlangıç noktası. Ayrıca, edebiyat ve felsefe severlerin de keyifle okuyacağı bir eser. Siz de insan olmanın anlamını sorgulamak ve varoluşsal bir serüvene çıkmak istiyorsanız, bu kitap tam size göre!
Üç Örnek Öykü ve Bir Önsöz
Üç Örnek Öykü ve Bir ÖnsözMiguel de Unamuno · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,123 okunma
D.A.Ç
insan olmanın her zaman için kendinden başka bir şeye, ya da bir insana-gerçekleştirilecek bir anlama, karşılaşılacak bir insana, hizmet edilecek bir davaya, ya da sevilecek bir insana- yönelmek olduğu yolundaki antik ant- ropolojik gerçeğini anlıyorum İnsan, sadece varoluşundaki bu kendini aşmayı gerçekleştirdiği zaman gerçekten insan, ya da
404 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.