Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
107 syf.
·
Puan vermedi
Hem kurgusu hem konusu hem de anlatım tekniği çok özgün bir yeni Burhan Sönmez romanı. Bir çırpıda okunan çok lezzetli bir roman. Roman mahkeme ve polis tutanakları etrafında diyaloglardan ve olayların zeminini hazırlayan ara bölümlerden oluşuyor. Romanın ana kahramanı Ferdy Kaplan , Nazi taraftarı Alman annesi ve Türk babasını ikinci dünya savaşı sırasında kaybeder. Kendisi yatak.olarak kurtulur ancak kendisine etkisi ömür boyu sürecek bir hasar bırakır. Ailesini kaybedince Istanbul'daki dedesinin yanına gönderilir. Romana konu olan olayların yaşandığı zaman ise 1960'lı yıllar. Aradan 20 sene geçer. Ve Ferdy Kaplan Almanya'da bir üniversite öğrencisini öldürdüğü için tutuklanır. Aslında asıl hedef Max Brod'dur. Brod kim? Kafka'nin en yakın arkadaşı. Ona ihanet eden arkadaşı. Bunların amacı ölmüş yazarların intikamını almaktır. Bol bol edebiyatın,yazarların,eserlerinin konuşulduğu bir kitap.Kafka'dan Dante'ye kadar. Mesela Kafka herkesin bildiği gibi Dönüşüm romanının kapağında hamam böceği resmi istemez. Ama neredeyse tüm dünyada bu şekilde basılır kitap. Ya da Dante'nin meşhur Ilahi Komedya adlı eseri aslında sadece Komedya adıyla basılması gerekirken ,şu meşhur Boccacio,onu Ilahi Komedya yapivermistir. Kitap ile ilgili yazmak istediğim çok şey var aslında. Ama yeni çağın insanı uzun şeyler okuyamıyor. Tahammülsüz. Acaba Burhan Sönmez o yüzden mi bu kadar kısa bir roman yazdı?
Franz K. Aşıkları
Franz K. AşıklarıBurhan Sönmez · İletişim Yayınları · 202447 okunma
160 syf.
9/10 puan verdi
Benim güzel kizlarim ...Sizi çok seviyorum. Bunu hiç unutmayın olur mu?"Baba koruk yedi,çocuklarının dişi kamaştı." Selim aslen Erzurumlu ama kan davasından kaçıp Eskişehir'de yaşayan tarikat üyesi bir ailenin tek erkek evladıdır. Selim ve dört kız kardeşi ve annesine baba tarafından sürekli fiziksel şiddete maruz kalıyordu. Selim
Uzun Zaman Önce
Uzun Zaman ÖnceZekeriya Çetin · İnkılap Kitabevi · 202390 okunma
Reklam
384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu kitap hakkında söylemek istediğim çok şey var. Öncelikle yazara teşekkür etmek istiyorum. Uzun zamandır hiçbir kitap içimi bu kadar ısıtmamıştı. Zaten onun da amaçlarından biri buydu, kilometrelerce öteden yazılan bir kitabın kalbimizde varlığını hissettirmesi. Karakterler kitabın sonunda huzura kavuştuğu için mutluyum, benim de içim huzurla
Londra'dan Sevgilerle
Londra'dan SevgilerleSarah Jio · Epsilon Yayınevi · 20221,441 okunma
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Çok Partili klasik parlamento rejimlerinde idare, milletin iradesidir. Ama memleketi millet idare etmez. Bir avuç insan idare eder. Bu bir avuç insan, milletin parlamentoya gönderdiği insanlar, yani parlamentodur. Ama parlamento soysuzlaşırsa? Ya parlamentonun iler tutar yeri kalmazsa? Ya parlamentoda bizzat iktidar partisi, meclis üstünde meclis, hükümet üstünde hükümet demek olan Tahkikat Encümenleri kurar ve muhalefeti fonksiyon dışı kılarsa? Ya halk fiilen ikiye bölünmüş olur, kahvelerini camilerini bile birbirinden ayırırsa? Ama bu kadar mı ya? Ya aydınlar? Ya üniversite? Ya ordu? Ya basın? Eğer ya bütün siperler ve dayanaklar kaybedilmişse? O zaman bir ülke, ne kadar bahar içinde olursa olsun, tarlalar ne kadar yeşerirse yeşersin, barajlar, fabrikalar ne kadar yükselirse yükselsin, o ülke sıhhatli olsa da, nizam hasta demektir. Demokratik parlamento idarelerinde ise demokratik ihtilal, tarlalarda, fabrikalarda değil, bu nizamın içinde, yani parlamentoda ve onun yan müesseselerinde olur. Nitekim o günlerde Türkiye bu haldeydi. Yani tarlalar yeşeriyor, ama parlamento itibarının ve fonksiyonunun yüzü, gittikçe sararıyor, halsizleşiyordu. Ve bu neticede iktidarın, elbetteki büyük taksiratı vardı…
Sayfa 423 - Remzi Kitabevi
122 syf.
2/10 puan verdi
İnsanlar görüşlerine ilişkin kitapları okumuyorlar. Kur’an olsun, Nutuk olsun, Kavgam olsun, Manifesto olsun; okumuyorlar. Ancak harıl harıl da savunup kafa şişirebiliyorlar. Ne zaman biri kafamı şişirse gider, sırf sus diyebilmek adına olsun, kitabına bir göz atarım. En son kafamı şişiren kişi bir ülkücü oldu ve şimdi de buradayım. Kendi görüşümü
Dokuz Işık
Dokuz IşıkAlparslan Türkeş · Kutluğ Yayınları · 1975731 okunma
Reklam
Başgil'in kitaplarını basıp beleşe niye dağıtıyorlar
Cumhuriyet, inancı ve ibadeti serbest bırakmıştı. Namaz kıldığı için tek kişi suçlanmadı. Camiye gitmek kimseye suç sayılmadı. Camiler daima açık kaldı. Din ve itikat, zaten dinin kabul ettiği gibi, Allah'la kul arasında bir iç bağlantı olarak kaldı. Halbuki nice yıllar sonra bir üniversite profesörü, yani Ali Fuat Başgil, hem de yabancı ülkelerde yayınladığı Fransızca kitabında (27 Mayıs İhtilali ve Sebepleri) Cumhuriyet devrinde Türkiye'de müslümanların camilere korkarak ve ancak iki taraflarına bakıp kimseler görmeden girmeye çalıştıkları yazacaktır.
Sayfa 175 - Remzi Kitabevi
Aşağıdaki yazı, 1312 [m. 1894] senesinde, Almanyada Würzburg şehrinde neşr edilmiş olan ve Prens Salvator, Prof. Graus, teolog Kirchberger, baron von Bibra, Bayan Threlfall tarafından hâzırlanan (Spaneien = İspanya) ismindeki eserden alınmışdır: (İspanyada en mühim şehrlerden biri, Cordoba (Arabca ismi: Kurtuba)dır. Bu şehr, Arab Endülüs
Sayfa 385 - Hakikat KitabeviKitabı okudu
Bir iktidar eğer Anayasaya karşı ise, o iktidar, meşruiyetini yitirmiş olmaz mı? Ve ne kadar düşündürücüdür ki D.P. 27 Mayıs'ta Anayasayı çiğnediği ve böylece de meşruiyetini yitirdiği sebepleri ile devrilmedi mi? Bu devrilişin hemen ertesi günü Üniversite İlim Heyeti, bunun böyle olduğuna, yani iktidarın meşruiyet ve kanun dışı kaldığına dair ve hiçbir iktidarın sağlayamadığı bir üniversite fetvası sağlayarak, ihtilali meşru kılmadı mı? Yani bu ihtilale, bir milletin direnişi şekli verilmedi mi?
Sayfa 163 - Remzi Kitabevi
Üniversite
Eğitim bakanı M. Necati Bey bakanlığının bütçe görüşmeleri sırasında şöyle diyecekti: "Üniversite doğrudan doğruya bağımsız bir kurumdur. Milletin manevi gücünün temsilcilerinden biridir. Kabul etmek gerekir ki üniversite denilen kurum, doğrudan doğruya Eğitim Bakanlığının buyruğu altında bir kurum değildir. Eğer gelişigüzel herhangi bir kişi üniversite kurumuna 'şu biçimde, bu biçimde davranın' diye kuyruk kıracak olursa, orada üniversite yok demektir. "
Reklam
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Kampüs: Cemaatleşmenin 'Keşif Kolu' Üniversitelerin şehir dışında, kendi içlerine kapalı kampüslere taşınması ilk ağızda iyi bir şeymiş gibi görünse/pazarlansa da, aslında üniversite konseptine en aykırı olan şeydir. Şehir dışına kurulan kampüs, aslında Amerikan icâdı, amerikangil bir moda. Ön plana çıkması, İkinci Dünya Savaşı
80 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Annie Ernaux' tan okuduğum ikinci kitabı bu da diğer kitabı ( bir kadın) kadar etkileyici, Olay kitabı Annie Ernaux' ın biyografisi niteliğinde, Sene 1963, Rouen. Fransa'da kürtaj hâlâ yasadışı, telaffuz bile edilemeyen bir kelimedir; Ernaux o sırada yirmi üç yaşında bir üniversite öğrencisidir, hamile olduğunu öğrenir, Bu hamilelik, kendisinin ve ailesinin toplumsal başarısızlıklarının damgası olacaktır. Buna engel olmak isteyen genç kadın, hamileliğini yakınlarından gizleyerek çaresizce bir çözüm yolu aramaya girişir.
Olay
OlayAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20231,351 okunma
Aclan Sayılgan ve Mehmet Uçum gibi Solcu Döneklerden İnciler
İkinci Dünya Savaşının son yıllarında ise, bilhassa Ankara’da geniş bir faaliyet alanı bulan komünizm, Nazım Hikmet’in faaliyetini ikinci plana attı. Nazım Hikmet’e gelene kadar komünizm Rus İhtilâlinin propaganda gücünden faydalanan bir moskof davranışı idi. Haliyle taraftar bulamadı. Nazım Hikmet de şiir san’atının sihirli gücüyle genişçe bir sempatizan grubu topladı. Fakat asıl teşkilâtlanma ve tehlikeli yayılma Ankara Üniversitesindeki bazı profesörlerin davranışları ile belirdi. Nazım Hikmet komünizmi, duygu ve heyecandan öte gitmiyordu. Nazım Hikmet’e gelene kadarki ise, antipatik moskof maskesini bir türlü atamamıştı. Ankara Üniversitesindeki bir kısım hocaların reorganizasyonu ile işin mahiyeti değişti. Komünizm bu sefer ilim cüppesini giyerek, Üniversite kürsüsünden sesini duyurmaya başlamıştı. Okurlarım, Dil-Tarih Coğrafya Fakültesindeki komünist Hocaların faaliyetinden söz açtığımı farketmişlerdir. Bu kimseler önem sırasına göre şunlardı: Muzaffer Şerif Başoğlu, Behice Boran, Pertev Naili Boratav Niyazi Berkes, Mediha Berkes.
Sayfa 33
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.