Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mobbing Bank Diyor ki;
Atatürk'ün İnsan Adlı Koşuğu Gelenler adamdı, buldukları insandı İnsan yalnız Tanrının yarattığı mâhluk İnsan mâhluktan, adam insandan çıktı. Tanrının insanı yer ve içer. İnsanın adamı düşünür ve yaratır.
Altı Üstü İnsanlığın
Hayvana bak İnsan ait bir grafiği gagalıyor Hayvan hayvan olmaya ama İnsana ait bir lakırdıyla Dolanıyor Yeryüzü bir İstanbul daha açarsa Katsı mahsusayla söylüyorum
Reklam
Yemeğin emrinde olan insan bitki mertebesinde,şehvetin emrinde olan insan hayvan mertebesinde, ilim ve irfanın emrinde olan ise insanlık mertebesindedir...
Yaratıklarda tefekkür etmenin Yaratanın tanınmasını ve O'nun ilim ve kudretinin bilinmesini nasıl sağladığını anlamak için en küçük bir yaratık olan sineği düşünmek yeterlidir. Çünkü bu küçük ve çoğu kimsenin tiksindiği yaratık, hacminin küçüklüğüne rağmen, ALLAH Teâlâ’nın büyüklük ve azametini dev bir ayna ve akran gibi gösterir. Bu en küçük
İlim dallarının en şereflisi Allah’ın sıfat ve fiillerini bilmektir. İnsan ancak bunları bilmekle kemale erer. İnsanın saadeti de, celal ve kemal sahibi olan Allah’a yaklaşması da kemalatı sayesinde olur. Beden, nefsin bineğidir. Nefis de ilmin karargâhıdır. İlim insanın haybesi ve onu ayrıcalıklı kılan hususiyetidir. Çünkü insan onun için
Şüphesiz bir insana eğitim yoluyla bazı mekanik bilgiler verilebilir, bir hayvan terbiyecisinin uslu bir köpeğe ina­nılmaz numaralar öğretmesi gibi ustalık öğretilebilir. Fakat hayvan terbi­yecisinin öğrettiklerini hayvan zekasını kullanarak yapmaz. İnsan için de durum aynıdır. Bir adama, özel kabiliyetleri hiç dikkate alınmadan ilmi bazı maharetleri göstermesi imkanı kazandırılabilir, falat bu adam bu mahareti, tıpkı köpekte olduğu gibi, fikri bir çalışma ile değil, makine gi­bi hareket ederek yapar. Belirli fikri bir terbiye ile bir insanın kafasına, or­talama bir insana bakarak yüksek bilgiler sokulabilir. Fakat bu onda ölü bir ilim, kısır bilgiler olarak kalır. Çok şey bilen insanlar vardır, fakat na­zik durumlarda, karar verme anlarında bu adamların acınacak kadar acz içinde oldukları görülür.
Sayfa 306 - PDF - ANONİM YAYINCILIK TAM METİNKitabı okudu
Reklam
Ruhtan bakar, ruhu görür, ruhtan konuşur, ruhu dinlerdi Meryem. Sığ ve sönük değil, açısı büyük ve sonu olmayan bir bakışa sahipti. Parçada bütünü görme maharetini haizdi. Az konuşan, çok derinleşen genç bir kızdı. Masum yüzü, utangaç bakışları ve mahcup gülümsemesiyle kalplere aydınlık saçardı. Gözünden bir damla yaş düşecek olsa yüzünü ıslatamayacak kadar pürüzsüz ve latif bir teni vardı. Uzun ince yapısı, nahif edasıyla Kudüs kızlarının en güzeliydi Meryem ama bu güzellik, ondaki nefsani meyli artıracak bir güzellik değildi. Aksine insanı huzura ve sonsuzluğa çağıran bir letafetti. Su gibi berraktı yüzü. Bakışları bir bebeğinki gibi sevinç ve umut doluydu. "Allah'ım, suretimi güzel kıldığın gibi siretimi de güzel kıl duasının bir latif tecessümüydü sanki. Suret güzel olunca siret de güzelleşirdi. Meryem'in sireti suretinden de güzeldi. İç âlemi ilim ve edeple tezyin edilmişti. Nefsini Allah için terk edenlerin ikramı boldu. Meryem, gençliğinin en taze günlerinde bütün gücünü Allah için sarf ederken Rabbi, ona daha dünyadayken Cennet sofraları sunmuştu. Rabbinin insan üzerindeki nimeti ne çoktu. Onu yokluk karanlığından varlık aydınlığına çıkarmıştı ilk önce. İnsanı taş, toprak, çamur, hayvan olarak değil, en mükemmel varlık olan insan olarak var etmişken üstelik kendini tanıma aklı bahşedip Onu sevecek kadar büyük bir kalp vermişken insan nasıl başka şeylere teveccüh edebilirdi?
"İman insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi iman ve duadır. Küfür. insanı gayet aciz bir canavar hayvan eder... İnsan bu aleme, ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek (olgunlaşmak) için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibariyle herşey ilme bağlıdır. Ve bütün ulum-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu Marifetullahtur. Ve onun üssü'l-esası da iman-ı billahtır."
Boşuna dememişler "İlim doğu'dan gelir" diye..
Yani arz âlemine felsefe gözüyle bakan insan; küre-i arzı başıboş, yularsız, şemsin etrafında serseri gezen bir hayvan gibi veya tahtaları kırık, kaptansız bir kayık gibi görür ve dehşete, telaşa düşer. İman ve Küfür Muvazeneleri
RNK NeşriyatKitabı okudu
"Ademoğlunun edebi yoksa adam değildir. Ademoğlunun cismiyle hayvanın arasını edep ayırır. Yani edep var insan; edep yok hayvan. Burdaki hayvan ormanda yaşayandır. Mutlaka biz hayvanız yani canlıyız. Ama şeriat bakımından biz insan onlar hayvandır, İki ayaklı olmakla insan olunmaz, Ya ne ile insan olunur? Şeriatın farz, vacip, sünnet, müstehab, edebini yapan insan, bunlardan birini yapmayan hayvandır. Gözünü aç görki Allahın kelamının hepsi ayet ayet ve Kur'anın manasının hepsi edeptir, Edebi şöyle anlayalım; Risale-i Kudsiyye sf. 41 "Hemen ilmü edeptir bil şeriat, dehi îlmü edeptir hep tarikat.” Bunun misali şöyledir; camiye sağla girmek lazım, bunu bilmek îlimdir, bunu tatbik etmek ameldir, bu ikisine (ilim ve amele) edep denir, Bunu yapmazsa edepsiz oldu. -Mahmud Ustaosmanoğlu (k.s) / Efendi Hasretlerimizin Sohbetleri 1
Reklam
Eylesek tûtiye ta'lîm-i eda-i kelimât Sözü insan olur amma özü insan olmaz Siz papağana bir takım kelimeler öğretin, papağana bakarsın insan gibi söz söylüyor ama kendisi gene hayvan, insan gibi söz söylemekle insan olmaz diyor şair Fuzûlî. Kitapları oku, yut ama için hala kapkara. Halife Harun Reşid'in bir papağanı vardı. Yasin'i hiçbir galat, hiçbir hata olmaksızın, maharic-i hurûf tam, bütün harfler yerinden çıkmak suretiyle aynen bir hafız-kurra gibi okuyordu. Abdullah Hoca belki onun belki talebesi olurdu en fazla ama Abdullah Hoca'nın içi bembeyaz, insan, insan-ı kâmil, papağanın özü ise hayvan! Tamam mı! Allah böyle olmaktan muhafaza eylesin! Keşke o papağan kadar da olabilsek ya! Neyse inşaAllah burada (ilim meclisinde) bulunuyoruz, papağan bak burada yok. İnsanlar camiye gittiğine göre elhamdülillah ondan çok üstün ama işte işin ibret tarafı var. Cenâb-ı Hakk rampalarda kalmaktan muhafaza eylesin! AMİN!
''İnsan denen bu hayvanda doğuştan gelen bir sığınak arama ve türdeşleriyle bir arada yaşama özelliği vardır; bu yüzden de ona toplumsal hayvan ve siyasal hayvan denir. İşte burada, bu akılsal ilkeleri ve insanın, mükemmelliğe ulaşma çabasında kullandığı fiil ve melekleri araştırarak başka bir ilim de başka bir araştırma yöntemi, bundan da insan ilmi ve siyaset ilmi doğar.''
Araştırmacı her insanın bu mükemmelliğin ancak bir parçasına sahip olabileceği, bu parçayla erişebileceği şeyin de boyutunun değişebileceğini görecektir, zira bir insan tek başına ve diğer birçok insanın yardımı olmaksızın mükemmelliğe ulaşamaz. Her insanın yaradılışdan gelen ve gerçekleştirmek zorunda olduğu şeylerle ilgili olarak başka bir insan ya da insanlarla birlikte hareket etmek vardır: Her insanın durumu budur. Demek ki mükemmelliğe bir nebze olsun erişebilmek için, her insan diğer insanlar arasında ya şamaya ve onlarla ilişki kurmaya mecburdur. İnsan denen bu hayvanda doğuştan gelen bir sığınak arama ve türdeşleriyle bir arada yaşama özelliği vardır; bu yüzden de ona toplumsal hayvan ve siyasal hayvan denir. İşte burada, bu akılsal ilkeleri ve insanın, mükemmelliğe ulaşma çabasında kullandığı fiil ve melekeleri araştıracak başka bir ilim ve başka bir araştırma yöntemi, bundan da insan ilmi ve siyaset ilmi doğar.
Şeyh Edebali'nin Osman Bey'e Öğütleri
Ey Oğul, Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın. Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise sessizliktedir.
210 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.