YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU – GENÇLİK VE EDEBİYAT HATIRALARI
TÜRKİYE’DE AYDIN AYMAZLIĞI
İlginçtir Namık Kemal 48 yaşında ölür. İki tane dört haneli sayı arasında bir kısa çizgi Namık Kemal’in bütün hayatıdır. 1840-1888. İşte bu kadar. Aynı yaşam süresi 1867-1915 sayıları ile Tevfik Fikret için de geçerlidir. Her ikisi de oldukça kısa bir yaşam
Türk Mektupları – Ghiselin de Busbecq
Bu kitabı farklı kaynaklardan duyar ve merak ederdim. Bir Avrupalının gözünde Osmanlı 1500’lü yıllarda nasıl görünüyordu sorusunun yanıtlarını içeriyor. Bir elçi olarak İstanbul’a gelen yazar uzunca bir süre boyunca İstanbul’da kalıyor.
İlk önce şunu belirtmek gerekir ki hiçbir Avrupalı Osmanlılara,
4. Murat – Ahmet Haldun Terzioğlu
Yazarın KÖSEM SULTAN ve GENÇ OSMAN romanlarını okumuştum. Her ikisi de beklentimin üzerindeydi. Anlatım akıcı dil yalındı. Yazar akademik bir dil kullanmamış tarihi olayları bir roman kurgusu içinde başarılı bir biçimde anlatmış.
Cahit ÜLKÜ’nün SARI SELİM romanını okuduktan sonra Selim’e bakışım değişmişti.
Eğer bir wattpad kitabı önerecek olsam, sadece emareyi öneririm. Kurgusu gereği ağır bir kitap, anlaşılması zor bir kitap fakat anlayınca bir o kadar da güzel bir kitap :)
Uzun olsa da, ağırlıklı olarak duygu durumundan bahsediyor olsa da bence en düzgün ve okunacak kitap emaredir. Wattpad önermem ama emareyi öneririm.
İlk 100 sayfası falan çok gereksiz ama daha sonraları kitap sizi içine çekiyor. Kalın kitap olsa da hemen bitiyor. Okurken anlamakta zorlanabilirsiniz fakat yine de okuyun.
Kitapta tek sevmediğim şey Minel karakteri, onun dışında güzel bir kitaptı.
İlk başlarda kitaba karşı inanılmaz ön yargılıydım. Hatta kitabı sürekli okuyup yarım bırakıyordum. Arkadaşımdan konusunu anlatmasını istedim. Ondan anladığım kadarıyla bir aşk kitabıydı, bende aşk kitaplarından nefret ederim. Fakat bir gün, "Ben bu kitabı bitiricem." deyip inat ettim ve kitaba başladım. İlk başları inanılmaz sıkıcı olsa da eğlenceli ve güzel bir kitaptı. Aşk kitabı değil bu arada, okuyunca anlamış oldum. Yazar fazla detay verse de akıcı ve güzel bir kitaptı. Bazı bölümler ise yazılmak için yazılmıştı. Bazem boğucu detaylar olsa da dediğim gibi akıcı bir kitaptı.
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,3bin okunma
George Orwell'in, İspanya İç Savaşı'na katılmasını anlatan biyografik eser.
İlk 200 sayfa, sosyalist Orwell'in İspanya'ya gelip antifaşist cephelerde savaşmasını ve savaş atmosferini kendi gözünden, oldukça yalın ve akıcı bir anlatımla anlatıyor. Kitabın son kısımlarında iki ek var. Bu ekler ise Orwell'in savaşı daha politik bir eksenden yorumlaması. Savaş esnasındaki partileri ve yaşanan bir takım hadiseleri -olabildiğince- objektif bir şekilde yorumluyor.
Üzerine pek bir inceleme veya yorum yapılabilecek bir kitap değil, neticede bir biyografik eser. İlginiz varsa okuyabilirsiniz.
George Orwell diline hakimseniz zaten kendinizi yabancı hissetmeyeceksinizdir.
Parlamentoları oluşturan kişilerin aritmetik çoğunluğu da değildir. Bu kitap ile yalnızca, parlamento çalışmalarını engelleyen, kürsülerde yurt ve dünya sorunlarının özgürce konuşulmasını engelleyen sorumsuz bir azınlık eleştirilmiş; bu azınlığın sergilediği çirkinlikler eleştiri konusu yapılmıştır.
Bu inceleme, Ateizm felsefesi için başlangıç niteliğinde ve genel olarak Ateizme yöneltilen soruları açıklayan temel bir kitaptaki bölümlerin özetlerinden oluşacak.
( Başlamadan önce yazma becerisine sahip olmadığımı ve bu zamana kadar bu durumu değiştirmek için pek bir çabaya da girmediğimi belirtmek isterim. Yâni beklentinizin oldukça altında
Aradan geçen yıllar içinde, dijital topluluklar ve sosyal ağlar daha da güçlendi. Demokrasisi ve ekonomisi gelişmiş ülkeler değil ama bizimki gibi henüz gelişmekte olan ülkeler sosyal ağ kullanım sıralamalarında ilk sıralara yerleşti..
Tek kelimeyle MUHTEŞEMDİ. Yazarın The Faithfull and the Fallen serisini okumayı çok istiyordum ama çevrilmediği için okuyamadım. O yüzden bu kitabını görünce konusuna bakmadan direk okumak istedim ve hiçbir şekilde bundan pişman olmadım. John'un anlatımını çok beğendim. Okurken sanki bir film sahnesinin içindeymiş gibi hissettim. İlk başlarda çok karakter olduğu ve 3 farklı kişinin olaylarını takip etmekte zorlandım ama sonra alıştım.
Varg'ın gizemini önceden tahmin etmiştim ama Kan Yemininin gizemini hiç tahmin edememiştim. Grend'in Elvan'a olan sadakati çok hoşuma gitti, güzel ikililer. Ölüm İttifakı'nı ve Kan Yeminlileri aşırı birbirine benzettim. Amaçları farklı olsa da bir yerde birbirlerine olan sadakatları ve grup yapıları bir bakıma aynıydı. Tabiki ihanetlerin hiçbirini beklemiyordum. Bu yüzden John Gwynne'ne daha çok bayıldım. Thorel'i de çok sevmiştim, hatta en sevdiğim karakterdi diyebiliriz, güçlü ve pozitif bakış açısı olan biriydi. Orka ise başlarda bana geçmişin karanlığında takılı kalmış ve hep en kötüsünü düşünüyor gibi geldi. Belki bu yüzden Orka en sevmediğim karakter oldu ama ilerleyen bölümlerdeki savaş bölümlerini çok beğendim ve giderek Orka'ya daha çok ısındım. Kitabın sonunda karakterlerin sonunda birbiriyle bir şekilde bağlanması çok iyiydi, nasıl baglanacaklarını çok merak etmiştim ve sonuç beni tatmin etti. İkinci kitap için sabırsızlanıyorum.
Türkiye'den ilk adımı atan Atlas Sarrafoğlu'nu destekleyenlerden biri de Muğla'nın Dalyan ilçesinde yaşayan 12 yaşındaki Samra Samer'di. Samra'nın elinde tuttuğu döviz dikkatimi çekti. Üzerinde şu yazıyordu: "Harry Potter gelmeyecek. İş başa düştü!" Türkiye'nin Z kuşağını harekete geçirmek için bir mesaj yayımladı Samra:
Hepimiz biliyoruz ki, ne Harry Potter ne de Superman bizi kurtarmaya gelmeyecek. Büyük ihtimalle şu anda kitapların içinden dünyayı kirlettiğimiz için bizi yargılıyorlar. Yetişkinler ise kahramanlara inanmıyor ama hep bir kurtarıcı bekliyor. Ama zaman kalmadı, durum acil! Dünya ısınıyor. Dünyanın ısınmasını 1,5 derecede tutamazsak evimiz yanacak, içindeki bütün kitaplar ve hayallerle birlikte..
Bir inceleme yazısı için okumak istemeyeceğiniz kadar uzun arkadaşlar o yüzden hiç başlamamanızı tavsiye ederim.
Yaşadığımız çağda her iki cenahta da gerek sosyal platformlar gerek sözlü müzakereler yoluyla tartışma değerini sürekli koruyan kadının çalışması konusunda müstakil olarak kaleme alınan kitap sayısı yok denecek kadar azdır. (Nefes
(Spoiler olacak)
Mart ayının başlarında okumuştum. İnceleme yapmadığımı görünce yapmak istedim.
Öncelikle Brandon Sanderson'dan okuduğum ilk kitap oldu. Genelde Elantris ile başlanması öneriliyor ama elimde bu varken bundan başlamak istedim. İyi ki başlamışım. Başlarda evrene adapte olmakta zorlansam da kitabı genel anlamda sevdim diyebilirim.
Grubun o havasını da sevdim. Kelsier cidden güzel bir liderdi. Herkesin fikrini önemseyen, gerekirse kendisini feda eden birisiydi. Gruptaki herkesi de sevdim.
Elend ise daha sonraları gelse de onu da sevdim ama en çok Kelsier'i seviyorum ben:) Ah, canım benim. Eh azıcık bir aşk gerekiyordu değil mi? Kitaba dahil olması iyi oldu.
Vin ilk kitaba göre gayet başarılıydı. Güçlüydü ve yaşına rağmen de oldukça olgundu. Eh onu da seviyor olduğumu yazıp artık Kelsier'in ölümüne geçeyim...
Kelsier... Resmen ağladım. Öleceğini biliyordum, spoi almıştım ama yine de kendimi tutamadım... Karakterler aramda bir bağ kurmuştum... Kendisini feda etti.
Evren güzeldi, Brandon Sanderson abimiz iyi iş çıkarmış. Onun dışında da diyecek pek bir şey kalmadı. Eh diğer kitapları ne zaman okurum bilmiyorum ama fazla ertelemesem iyi olacak.
Bakalım Lord Hükümdar'dan sonra neler olacak...