Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdâya dâhil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiç bir anı tek başına yaşayamazlar her ân ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili telâşlı karanlıkta yumuşak yarasalar gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılık da sevdâya dâhil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Reklam
Ölüm her şeyin sonu değil ; bu kesin . Ama bütün kitapların yazdığı gibi , inanılmayacak kadar da acı verici bir şey .
ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiç bir anı tek başına yaşayamazlar her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili telâşlı karanlıkta yumuşak yarasalar gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
"Yaşamım boyunca hiç başka türlü bir aşk hayal edemedim ve işi o kadar ileri götürdüm ki, şimdi zaman zaman, aşkın, başka birine gönüllü olarak, zorbalık yapma hakkını vermek olduğunu düşünüyorum. Yer altındaki hayallerimde bile aşkı, mücadeleden başka bir şey olarak düşlemedim, hep nefretle başlıyor ve manevi üstünlükle bitiriyordum, sonra da ele geçirdiğim şeyi ne yapacağımı bilemiyordum. Kendimi manen bu kadar yozlaştırmayı başarmış, "canlı yaşamdan" bu denli vazgeçmişken, az önce, yanıma "acı sözler," duymak için geldi diye onu azarlayıp utandırdıysam ve hiç de acı sözler duymak için değil, beni sevmek için geldiğini, çünkü kadınlar için aşkın diriliş olduğunu, her türlü yıkımdan yeniden doğuş, kurtuluş olduğunu, burada olduğu gibi başka türlü olamayacağını anlayamamışsam, bunda inanılmayacak ne var ki? Gerçi, odada dolanıp dururken ve paravanın aralığından ona bakarken, ondan o kadar da nefret etmiyordum. Benim için en dayanılmaz olanı, onun burada olmasıydı. Birden yok olup gitmesini istiyordum. Yeraltında yalnız kalmak ve "huzur bulmak" istiyordum. Alışık olmadığım için "canlı yaşam" beni öyle eziyordu ki nefes almakta bile zorlanıyordum."
Sayfa 168Kitabı okudu
-3. ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdaya dâhil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiçbir ânı tek başına yaşayamazlar her ân ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili telâşlı karanlıkta yumuşak yarasalar gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılık da sevdâya dâhil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
Sayfa 77 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Bugünse yiyecek bulmak bile zordu. Fiyatlar inanılmayacak kadar yüksekti. Para çok kıttı ve bulunduğu zaman bile, dükkânlarda yalnız lüks mallar değil, zorunlu ihtiyaç maddeleri bile bulunmadığı için satın alma gücü yoktu. Çocukları yırtık pırtık giysiler içindeydi. Karıları yemek yapacak yiyeceği bulmak için köleler gibi çalışıyordu. Vergiler daha da ağırlaşmış, vergi memurları daha da aç gözlü olmuşlardı. Savaşlar bittiği halde, bütün genç erkekler askere alınmıştı. Çiftlikler ve evler yıkılmıştı, hâlâ da onarılamıyordu. Saman bulunmadığından hayvanları ölmüştü. Kuraklık yüzünden ekinleri kurumuş ve ellerinde tohumluk bile kalmamıştı. Yaşam, hayatta kalmak için sürdürülen çok ağır, meşakkatli bir mücadeleye dönüşmüştü. Bütün Türkiye, küllerin içindeydi: Köyler yanmış, tarlalar ve bağlar mahvolmuş, yollar yıkılmıştı. Bu topraklarda daha önce kimsenin görmemiş olduğu bir yoksul​luk ve ihtiyaç hüküm sürüyordu.
Sayfa 160
"Birincisi, ben sevemem, çünkü tekrar ediyorum, benim için sevmek, zorbalık yapmak ve manen baskı kurmak anlamına geliyor. Yaşamım boyunca hiç başka türlü bir aşk hayal edemedim ve işi o kadar ileri götürdüm ki, şimdi zaman zaman, aşkın, başka birine gönüllü olarak, zorbalık yapma hakkını vermek olduğunu düşünüyorum. Yer altındaki hayallerimde bile aşkı, mücadeleden başka bir şey olarak düşlemedim, hep nefretle başlıyor ve manevi üstünlükle bitiriyordum, sonra da ele geçirdiğim şeyi ne yapacağımı bilemiyordum. Kendimi manen bu kadar yozlaştırmayı başarmış, "canlı yaşamdan" bu denli vazgeçmişken, az önce, yanıma "acı sözler" duymak için geldi diye onu azarlayıp utandırdıysam ve hiç de acı sözler duymak için değil, beni sevmek için geldiğini, çünkü kadınlar için aşkın diriliş olduğunu, her türlü yıkımdan yeniden doğuş, kurtuluş olduğunu, burada olduğu gibi başka türlü olamayacağını anlayamamışsam, bunda inanılmayacak ne var ki?"
Sayfa 168 - Koridor YayınlarıKitabı okudu
Ayrılık Sevdaya Dahil
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
İTÜ Jeoloji bölümü öğretim üyesi Profesör Dr. Naci Görür'ün üniversiteden istifa ederken ifade ettiği şu hususlar çok acıdır; "İTÜ inanılmayacak ölçüde geriye düşen öğretim üyesi profiliyle inanılmayacak düzeyde fukaralaşan üniversiteye dönüştü. Genel olarak üniversitelerde insanlar uluslararası standartlardaki başarılarıyla araştırmalarıyla algılanmıyor bizden mi bizden değil mi, hangi topluluğa hangi düşünceye aidiyeti var gibi saçma sapan bir yolun içine girildi. Eğer belli bir düşüncenin insanı değilseniz sizi görmezden geliyorlar. Öyle olunca da gerçek bilim adamları küstürülüyor. İnsanlar artık kendi üniversitelerine aidiyetlwrini yitirdiler. "
Reklam
_Benim ülkem Dünya’dır. Tüm insanlar benim kardeşimdir. İyiyi ve doğruyu yapmak benim dinimdir. _Her türlü yanlışa karşı en amansız silah Akıl’dır. Bugüne kadar başka bir silah kullanmadım, bundan sonra da kullanmayacağım. _Mantığı kullanmayı reddeden birisiyle tartışmak, ölüye ilaç vermeye çalışmak gibidir. _İktidar halktan korkarsa bu
_Her şeyden önce insan olunmalı; ondan sonra doktor. _Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma. _Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. _Sen hiçbir şey söylemeden çok konuşmanın sırrını biliyorsun _Düşüncelerine katılmıyorum, ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar destekleyeceğim.
ROMEO Konuşuyor. Ey parlak melek, konuş yine! Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla Öylece bakıyorum ben sana. JULİET Ah, Romeo,
223 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.