Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
*spoiler*
"Uzay benim için her zaman bilinmez olmuştur. Filmleri, bilim kurgu romanları... Arthur C. Clarke, Tanrıların Arabaları... Ya burada olmam inanılmaz bir şey yani! Space Odyssey!" diyor ve başlıyorum.
Sevgili İthaki yayınları, Tanrılar belanızı versin, saygılar. Birinci sayfa, birinci paragraf yazım yanlışları başlıyor.
Herkese merhaba sevgili okurlar.Bugün sizlere bir soru cevap postu hazırladım.
Bir kitap seçip o kitap üzerinden aşağıdaki soruları cevaplandıracağım böylece hem kitap hakkında daha fazla bilgi edinmiş olursunuz ve ben de kitap hakkında notlar almış olurum. :)
Soru 1:Öncelikle hangi kitabı seçtiğini yazarıyla birlikte söyler misin?
Seçtiğim kitap
“lütfen Algernonun arka bahçedeki mezarına birkaç çiçek koyun olurmu”
Algernon’a Çiçekler, düşük IQ sahibi Charlie Gordon’un zihinsel engelliden dahiye, dahiden tekrar zihinsel engelliye evrilişinin ilerleme raporları ile gün gün kaydedilen hikayesini anlatıyor. Ailesi tarafından -normal insanlar gibi olamadığı gerekçesi ile- bakım evine terk edilen Charlie’nin yolu önce amcası sayesinde işçi olarak bir fırına,
Selammm Canımlar
Evet sizlere normal okuma tarzımın çok çok dışında bir kitapla geldim. Hayatım boyunca asla korku ne okuyabildim ne izleyebildim. Benim için ilkler yaşanıyor yani anlayacağınız. Kitabımız 1800' lü yılların Meksika'sina konuk ediyor bizleri. Beatriz genç, güzel ve önceden epey varlıklı bir ailenin kızıydı. Ta ki babası ölüp amcasının evine yerleşip orada kötü muameleye maruz kalana kadar. Don Rodolfo' dan gelen evlenme teklifi üzerine hayallerindeki herşeye sahip olma isteği ağır basar ve annesinin rızası olmadan evlenir. Rodolfo ile beraber San İsidro' da ki eve yerleşir. Ve eşi evden ayrıldığı zamanlar evde değişik sesler, kırmızı gözlü varlıklar, kanlar, cesetler meydana çıkmaya başlar. Ve Beatriz rahip Andres' ten yardım alır. ( İnanılmaz sevdim bu ikiliyi ) Evde ki hayalet kimdir? Neden sürekli Beatriz ve görümcesi Juanna ' nin isimleri evde yankılanır? Ürpertici bir maceraya hazır olun. Hiç korku okumamış biri olarak bana sadece ürkütücü geldi diyebilirim. Kitap bir anda yükselişe geçerken bir anda duruluyor bu benim sakinleşmemi de sağlamış olabilir. Ve şu bir gerçek kitabın çevirisi kitabın okunmasını çok etkiliyor. Çünkü ben neredeyse çevirisi yüzünden ağlama noktasına geldim ve beni inanılmaz yordu. Devrik cümleler, eksik kelimeler, normal olmayan soru cümleleri ve yazım yanlışları beni bitirdi. Bunlar olmasa kitabin kurgusunu sevdim. Ve ben sonuna üzüldüm ne yalan söyleyeyim. İlgisini çekenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim
9/10 puan verdi
Okuduğum en iyi fantastik serilerdendi. Gerçekten. Asla yormayan bir dili ve dünyası vardı. Sizi o kadar rahat içine çekiyordu ki…Tek kelime ile bayıldım.
Yazarın yarattığı dünyaya, canlılara, özellikle de kurguya bayıldım. Mantığa oturmayan tek bir olay yoktu. Ki fantastik okuyanlar bilir ki bu en önemli kısımlardan biridir. Sürekli sizi bekleyen sürprizlerin, bilinmeyenlerin ortaya çıktıktan sonra bir mantık çerçevesinde olması kurgu için oldukça önemli. Tek takıldığım nokta yaşanan aksiyon sahnelerinin duygusal olarak çok yetersiz gelmesi oldu. Bazı kısımlar bana öldürdüm bitti gibi hissettirdi. Ama onların dışında karakterlere BAYILDIM. Slowburn olmasına, bir şeylerin aceleye gelmemiş olmasına ayrıca bayıldım. Çünkü böylece tüm duyguları net bir şekilde hissedebildim. Finn’e nasıl aşık olduysam Bash’e de öyle aşık oldum. Gerçekten ikisi de öyle güzel, inanılmaz karakterler ki… yazar bundan daha güzel şekilde yazamazdı bence onları.
Heyecan hiç bitmedi, merak hiç bitmedi…resmen su gibi aktı seri. Keşke daha devam etseydi dedim. Bu evrenden asla kopmak istemedim.
Herkese şiddetle tavsiye edeceğim bir fantastik seri. Sadece martı yayınlarının yazım yanlışları arada çok sinirimi bozdu. Böyle bir seride hele ki… daha önce hiç yazım yanlışlarını görmemiştim bu yüzden çok şaşırdım. Bir de yazarımızın kapak tasarımında, iki kitapta da birbirinden farklı yüzler kullanmasına takıldım. O kadar alakasız olmuş ki.
Ama tabii ki bunlar kurguyu asla ilgilendirmeyen benim için çok da önemli olmayan kısımlar. Hikayenin ne kadar güzel olduğunu asla değiştirmeyecek detaylar :)
Martin Eden...
Kitabı sevdim, bir başkası olmaya çalışırken nasıl da kendinden uzaklaşıyorum insan... Bunu gayet kapsamlı bir biçimde 20 yaşındaki bir gencin etrafında dönen olaylarla anlatmış Jack London. İnanılmaz bir iç mücadele veriyor Martin ve okurken asla sıkılmıyorsunuz. Kitaba on yargıyla yaklaşmıştım okumadan önce fakat şu an hiç biri kalmadı. Bir başkası gibi olmaya çalışırken kendini kaybeden bir genç canlanıyor zihinlerde. Kitap oldukça başarılı kanaatimce fakat bir sorun var. Sorun kitabın çevirisini yapan şahısta. Kesinlikle üslubu katletmiş . Okurken sinir krizi geçirdiğim acayip büyük yazım yanlışları vardı. Ciddi anlamda söylüyorum Türkçe bilmeyen Türkçe çeviri yapmasın... Tam kitabın büyüsüne kapılmış sürüklenirken iğrenç bir yazım hatasıyla karşılaşıyorum ve okurken kaşlarım varılıyor. Gerilim - kurgu okurken bile böylesine kaslarının kavisinin işkence çektiği olmadı. Onun dışında okunması gereken bir klâsik eser...
Canavarlaşan İnsanların Hükümranlığı
Hayvan Hükümranlığı, Fransız yazar Jean-Baptiste Del Amo’nun Türkçede yayımlanmış ilk kitabı. Hükümranlık, egemenlik anlamına gelen bir kelime. Bu romanda hükümran olan gerçekten hayvanlar mı, yoksa insanlar mı asıl soru bu. Başta insan hükümranlığı söz konusuyken romanın sonlarına doğru durum sanki tam tersine dönüyor. Romanın çok çarpıcı, sert
(spoiler) okuduğum en kötü kitaplardan biri
az.a.ri açılımıysa: AZrail Annabethi Rehin İstedi.
kütüphanede gördüm, aslında içindeki wattpad kitabi olduğu yazısını görünce bırakacaktım ama önyargılı olmayayım dedim ve okudum(keşke okumasaydım).
kitap sadie adında bir hemşirenin yaşadığı tuhaf olaylardan dolayı psikoloğa gitmesiyle başlıyor. yaklaşık 20 seans falan oluyordu sanırım kitap
Çok değerli Mesut Kapucu beyfendinin tavsiyesi üzerine kitaplığıma eklediğim keyifli bir o kadar da düşündürücü bu eseri bitirdikten sonra böylesi bir kitap ile tanışmama vesile olması adına kendisine sonsuz şükranlarımı ileterek incelemeye başlamanın doğru olacağını düşündüm..
Elimdeki kitap Nesin Yayınevinin 90. baskısıydı. Kitabın kapağında
İnanılmaz kötü bir kitap.. Tercümesi,çevirisi
bile özensiz, düzensiz kötü…
Yazım yanlışları cabası…
Yazar bazı yerlerde evet yorum yaptırıyor ama çeviri o kadar kötü ve yanlışlarla dolu ki belki de o bu kadar kötü olmasını sağladı bilemiyorum..
‘Akordçu’ kelimesi de sadece kapakta doğru içinde ise Akortçu olarak yazılmış.. Yayınevine büyük teessüf…
İsrailli yazar Yaakov Shabtai 1970’lerin dönüşen Tel Aviv’inde geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalmış bir kuşağın öyküsünü anlatıyor Bitmeyen Geçmiş'de.
İbrani edebiyatında önemli bir yere sahip olan Shabtai'nin 'Bitmeyen Geçmiş’, romanı modern İbrani dili edebiyatının tartışılmaz noktalarından biri olarak kabul edilir. İsrail Devleti'nin kuruluşundan bu yana hem en önemli hem de çok okunan kitaplar listesinin başında yer alır.
1970’li yılların Tel Aviv'in de geçen hikayede yazar hem bir kentin nabzını tutar yazdıklarında hem de yeni kurulan bir devlete dünyanın çeşitli yerlerinden gelip yerleşen insanların hayatlarındaki değişimi anlatır. Toplumun geçirdigi sosyal, ekonomik, siyasi değişimler, yaşanılan acıların gölgesinde insanların yeni bir yurt ve hayat kurma çabaları hiç de kolay değildir. Her ne kadar üç arkadaşın ekseninde cereyan etse de olaylar, onların aile ve arkadaşlık ilişkileri, aşkları, hayatlarına bir şekilde giren insanların da hikayeleri ile oldukça kalabalık kadrolu bir şölene dönüşür hikaye.
Yazarın tarzı, insanların hikayelerini birbirlerine bağlayarak hiç ara vermeksizin dinamik anlatımı ve bu sırada kurduğu uzunnnn cümleleri ile çok güzel olan kitabın tek kusuru ise baştan sona inanılmaz bir şekilde yazım ve imla yanlışları ile dolu olmasıydı. Bu durum beni kitabı okurken en çok zorlayan şey oldu. Canım kitaba keşke birileri bir son okuma yapsaymış. Ithaki yayınlarına da teessüflerimi iletmek isterim buradan.
Her ne kadar benim için zor biten bir kitap olsa da, her şeye rağmen ben sevdim Bitmeyen Geçmiş'i.
Herkese merhaba
Bu sitedeki ilk incelememi bu kitapla yapacağım aklıma gelmezdi.Peki neden bu zamana kadar kitap incelemesi yazmadım? Çünkü kendimi hazır hissetmedim aslına bakarsanız düşüncelerimi nasıl yazıya dökeceğim hakkında fikrim yoktu.Bu kitabı bitirdikten sonra içimden bir his, artık zamanı geldi dedi ve siz şuan bu satırları okuyorsunuz :) kendimi ifade ettiğimi düşünüyorum. Evett şimdi kitap hakkında yorumlarıma gelelim :)
FEVKALADE. Bu kitabı tek sözle anlatmak isteseydim bunu derdim. Kitap sizi öyle içine çekiyor ki sanki bütün olayları simgebilimci Robert Longon yaşamıyorda siz yaşıyorsunuz. Akıcı bir uslüpla yazılmış olan kitabımızın içinde sizi çok şaşırtan , şoke uğratan, sorgulatan ,inanılmaz olaylar bekliyor .İçireğinde bahsettiği sanat eserleri,mezarlar,tüneller,ve mimari yapıların (ve olayların gerçekleştiği yerlerin) gerçek olması romanı daha da gerçekçi kılıyor. Bu kadar şey yetmezmiş gibi kitabın sonunda dayak yemiş gibi sersemleyip ,affallıyorsunuz.Bu kadar da olamaz ya dedirten kitabımızın incelemesinin sonuna gelmiş bulunmaktasınız.Umarım bu kısa ve acemice yazılan incelememi okurken keyif almışsınızdır.(noktalama ve yazım yanlışları varsa hoş görün)
Kendinize çok iyi bakın:)
Korku hikayeleri diye aldım ama pek korkmadım açıkçası. Daha çok ibretlik öyküler desek daha doğru olurmuş. Birkaç tane gerçekçi ve yaşanmışlığı yüksek öyle inli cinli olmayan hikayeler vardı onlar iyiydi. Özellikle ilk hikaye ve son hikaye çok iyiydi bence. İlk hikayenin filmi de var adı Girdap pek kaliteli oyunculuk yok ama konu önemli bir konuydu. Azap isminde bir korku filmine uyarlanan bir hikaye vardı kitapta. O filmi de izlemenizi öneririm güzel bir korku filmidir, gerçekten korkutur yani. Onun dışında hikayeler genel anlamda duyulmamış gibi olsa da bazıları özellikle yabancı ülkelerde geçenler üçüncü sınıf Amerikan korku filmi gibiydi. İnanılmaz derecede çok yazım yanlışı vardı. Sanki yazar yazmış yayınevine vermiş yayınevi de direkt alıp basmış gibiydi. Yani öylesine vakit geçirmek için okuduğum bir kitap olmasına rağmen tabi ki edebi hiçbir yönü yok ama yazım yanlışı beni aşırı rahatsız etti. Boş vakitleri değerlendirmek için ya da bazen ağır romanlar okumaktan yorulduğumuz zamanlarda dinlenmek için okunabilecek bir kitaptı. Hikayelerin çoğunun perili, cinli olmamasını da sevdim. Bence öbür türlüsü çok daha etkileyici. Puanım 4, çünkü yazım yanlışları yüzünden okurken sinir oldum ve sadece 3 4 tane hikayeyi çok beğendim diye bu puanı verdim.
Kürşat Başar'a ait okuduğum üçüncü ve en kötü kitaptı. Roman desem roman değil deneme desem deneme değil. Bariz yazım yanlışları okuyucuyu inanılmaz rahatsız edici. Her şey, hiçbir şey bitişik yazılmış. Nedenini anlayamadım.
Yazarın eğer gözden kaçırmadıysam Başucumda Müzik kitabındaki gibi anlatıcının bir adı yok. Elfe, Nevit ve anlatıcı arasında geçen bir aşk üçgeni söz konusu.
Sayfayı çevirdiğinizde bir sonraki sayfa boş ve bu durum hiç hoşuma gitmedi. Bittiğinde "Ee ne anlattın sen şimdi?" dedim. Okurken aşırı bunaldım. Sevenler olacaktır ama vaktinizi düşünerek okumaya karar verin.
