İnsan her zaman yeni bir şeyler görmek istemiyor, bazen var olanı korumak, elinde olanın tuhaf, huzur veren alışkanlığıyla yaşamayı sürdürebilmek, belki yalnızca yetinebilmek istiyor.
Tefekkür binası da bol malzemeyle inşa edilir; her bir kelime, her bir kavram/mefhum, bir inşa malzemesidir.
Islah yerine ılga, acizlerin işidir.
s.13
Tasavvuf, öncelikle çok ciddi bir disiplindir.
s.17
Eskiden yalnızca kelimeler ve sözlük anlamları vardı. Artık insanlar aynı cephanelikten almıyor kurşunlarını. Canı acıyınca acıyor demiyor insan, kahkahalar atmak isterken dudaklarının arasında bırakıyor neşesini. Sevince seviyorum demiyor, nefret ettiği insanların suratına bakıp gülümsüyor her gün. Sarılmak istiyor, kolları uzanmaz sanıyor. Şu dünya üzerinde en çok sevdiği kafanın üzerinde yetişen saçların arasına geçirmek istediği parmaklarını kusmak için boğazına iteliyor. Yürümek istediği kaldırımların üzerinde gezinmiyor ayakları asla, ardını görmek istemediğ kapıları da çarpıp kapatmıyor ses çıkmasın diye... İçmek istemediği alkol yakıyor boğazını, bazen de karşısındaki dudaklardan dökülen zehir.
Bugünlerde sözlükler hiçbir işe yaramıyor.
Almanya’ya Türk Dersleri
Önemli Bir Medya Olayı Olarak
Türk Bağımsızlık Savaşı, 1919-1923
Alman milliyetçiler için I. Dünya Savaşı ve Alman-Osmanlı ittifakı, kıyamet ölçeğinde bir felaketle sonuçlandı -gerçek anlamda bir kıyamet, çünkü zamanın yergi dergilerindeki görseller Almanya’nın üzerinde mahşerin atlıları tasvirleriyle, Almanya’yı
II
Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten
dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor:
Girdim ki içeriye,
"Kardeşlerimiz Kuzu'nun kanıyla ve ettikleri tanıklık bildirisiyle onu yendiler."
(Vahiy 12:12)
Ruhsal savaşta zafer kazanmak Kuzu'nun kanına dayanır. Kan yalnızca günahların bağışlanması ve kurtuluş sağlamakla kalmaz, Şeytan'ı yenmemizin temelini de oluşturur. Bazıları vardır ki, Rab yolunda olgunlaşmış inanlılar için
Canı acıyınca acıyor demiyor insan, kahkahalar atmak isterken dudaklarının arasında bırakıyor neşesini. Sevince seviyorum demiyor, nefret ettiği insanların suratına bakıp gülümsüyor her gün. Sarılmak istiyor, kolları uzanmaz sanıyor. Şu dünya üzerinde en çok sevdiği kafanın üzerinde yetişen saçların arasına geçirmek istediği parmaklarını kusmak için boğazına iteliyor. Yürümek istediği kaldırımların üzerinde gezinmiyor ayakları asla, ardını görmek istemediği kapıları da çarpıp kapatmıyor ses çıkmasın diye... İçmek istemediği alkol yakıyor boğazını, bazen de karşısındaki dudaklardan dökülen zehir. Bugünlerde sözlükler hiçbir işe yaramıyor."
“Eskiden yalnızca kelimeler ve sözlük anlamları vardı. Artık insanlar aynı cephanelikten almıyor kurşunlarını.
Canı acıyınca acıyor demiyor insan, kahkahalar atmak isterken dudaklarının arasında bırakıyor neşesini. Sevince seviyorum demiyor, nefret ettiği insanların suratına bakıp gülümsüyor her gün. Sarılmak istiyor, kolları uzanmaz sanıyor. Şu dünya üzerinde en çok sevdiği kafanın üzerinde yetişen saçların arasına geçirmek istediği parmaklarını kusmak için boğazına iteliyor. Yürümek istediği kaldırımların üzerinde gezinmiyor ayakları asla, ardını görmek istemediği kapıları da çarpıp kapatmıyor ses çıkmasın diye… İçmek istemediği alkol yakıyor boğazını, bazen de karşısındaki dudaklardan dökülen zehir.
Bugünlerde sözlükler hiçbir işe yaramıyor.”
Gregor Samsa bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.”
Daha ilk cümlesiyle bile kitabın sonunu merak ettiren bir konu… Sayfalar ilerledikçe Gregor’un hayatına bir böcek olarak devam etmeye çalışmasına ve ailesinin, yakın çevresinin bu durum karşısındaki bocalamalarına tanık oluruz.
_Uyanmanız için ne kadar çok tiksinti biriktirmemiz gerekiyor?
_Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet - geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi