Ahmet Kaya hayranları 'Ah ulan Rıza' parçasını bilirler şüphesiz. Kitabı okurken sık sık 'Ah ulan Selim, ah' dedim. Okunması, anlaşılması, beğenilmesi zor bir kitap. Yazarımız farklı şeyler mi denemiş, yoksa 'beni yazı kalıplarınız bağlamaz, hepsi ayağımın altında ulan' mı demek istemiş belli değil. Öne çıkmak için
Eduardo Galeano okuyanlar onun kısa ve vurucu metinlerine aşinadırlar. Kucaklaşmanın Kitabı da yine Galeano'nun en kısası iki satır en uzunu iki sayfalık metinlerinden oluşuyor. Kitaptaki metinlerin çoğu hafızaları tazeleyen, geçmişi hatırlatan metinler.
Galeano'nun kitapta yer alan kısacık metinleri modern kültür, tarih, spor, aşk,
Rousseau'yu oldum olası sevmişimdir. Kendisi bir filozof olmaktan çok adeta hikaye anlatıcısı gibidir. Herhangi bir filozofun eseri düşünüldüğünde ilk akla gelenlerden biri metnin aşırı yoğunluğu ve ağırlığıdır. Rousseau'da bu durum farklı. Kendisi çok samimi bir dille ifade ettiği düşüncelerini adeta bir keşif süreciymiş gibi anlatır. Okurunu
Tarih, kitaplarda anlatılanlar gibi midir yoksa bireylerin yaşadıkları gibi midir? 1000 sayfa boyunca yazar bu soruya yanıt arıyor. Cevabı da sonunda okuyucuya bırakıyor. Yazar bir demecinde, “Sadece politik ve ekonomik tarih bizi doğru yoldan saptırır; yazarı asıl ilgilendirmesi gereken insanoğlunun kaderi ve tecrübeleridir.” diyor. Bu bağlamda