“Hayvanlar ET denilerek önce dilde öldürülür,” diyor Carol Adams. Sahiden et ne demek? Her gün, (azınlık bir grup dışında) herkesin günde bilmem kaç öğün ve kaç farklı biçimde tabağında bulunan bir şey.. Et.. Ve buna rağmen nasıl üretildiği, önümüze geldiği hakkında düşünmenin marjinal sayıldığı bir şey. Et.. Önce bir şeyi açıklığa kavuşturalım:
Zihni bu kadar karışık bir adamın söylediklerini dinlemek bize ne kazandırır diyeceksiniz .
Kafasının içinde yaşayan insanlar vardır orda öylece oturmazlar gerçeklikle hayal arasındaki o çizgide savaş verirler olanlara, olacaklara. Durmadan konuşurlar orda sesler hiç kesilmez gelenler hiç bitmez öyleki kocaman bir kaosun ortasında oturacak yer
"Her büyük otelin bir hayaleti vardır. İnsanlar gelir giderler..." (s. 151)
Bazen öyle hatalar yapar ki insan, hayata tutunmak için bir fazlasını daha yapmaması gerekir... Son bir şansın olur, mutlak değerlendirmen gereken. Ya o şans senin sonun olacaksa? Buna ne kadar "şans" denebilir!
Torrence ailesi...
İşini kaybeden,
Oysa her yol aynı noktaya çıkıyor. O kaplanın gözlerinin içine bakmadan, söyleyeceklerine şahit olmadan ve onunla ateşkes sağlamadan hayat bir yarış olmaktan hiç uzaklaşamıyor. Insan istediği kadar koşsun kendinden hiçbir yere kaçamıyor.
Ruh yorgunluğu beden yorgunluğundan daha zor. Bedenin yorulunca uyursun geçer. Geçmezse biraz daha fazla uyursun ve bir şekilde kurtulursun o yorgunluktan. Ruh yorulunca öyle olmuyor. Kendinden kaçamıyor insan, zihnini susturamıyor. Uyumak istesen bile uyutmuyor. Kurtulamıyorsun.