Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsana nasıl girecek ama aslen yabancı bir beden lazımsa bir de geçmiş lazımdı ve tutarlı bir hikaye. Beğenilecek olmasa da anlatılınca, anlat denince dinleyenin bir şeyleri hatta mümkünse her şeyi uç uca ekleyeceği bir geçmiş, şu şunun yüzünden, bu bundan, o oradan yürüme öteki berikinden türeme, ya işte böyle, diyeceği bir şeyler lazımdı. İnsan çünkü anlamadan değil ama uydurmadan duramıyordu. İnsan uyduracak ki varlığına inansın, uyduracak ki bir mindere olsun oturtulsun, bilemiyorum, ne nasıl oldu, ben nasıl oldum bilemiyorum, demek olmaz.
Din Kisvesi Altında ki Kin
Hiç tanımadığım bir insanın görünümü kadar insan ise derdine üzülecek ve derman olabilecek kadar insanım Sokak köpekleri ve nereye sığınacaklarını şaşırmış kedilerin yaşamdan uzaklaştırılması hakkını kendilerinde gündem değişir mi diye görenler yarın o canların halinden daha betbat bir hale gelmeyeceklerini nereden biliyorlar Derin devlet kapılarında yağır olan belediye başkanları saklı niyetlerine hizmet amaçlı çabalarından fırsat bulsalardı buna çare bulmak bu kadar zor değildi. Biz tüm canlılar ne kötülük gördüysek işte kendilerini canlı sanan bu ölü zihniyetten gördük Dini bulamaç etmedikleri bir kötülük kalmadı Bir tek çıkıp biz insanlık ve ahlak düşmanıyız diye meydan meydan dolaşıp küfre bulaşmadıkları kaldı Gerçi onu dolaylı söylemler ile yaptılar Belki açık açık demek isterler diye hatırlatmak istedim İbret tam hedefine ulaşmaya zorlar ağına düşürdüğünü Onlarda bizi ağlarına düşürüp gizli saklı nihai hedeflerine ulaşmak istemiyorlar mıydı? Kötülük karşılığın nereden geleceğini bilmediği için ne zaman kaybedeceğini de hesap edemez İyilik sabır taşıdır onu yerinden bir tek iyiliğin gücü ortaya çıkarsa oynatabilir Önder Karaçay
Reklam
"İşim gücüm yokken... Açlıktan ölürken... Şimdi kimsem o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden'dım; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvarlara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil, herkes için sordum. Görüyorsun değil mi?değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hâlâ eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Sana bu şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? Gördüğüm kabuldür bu. Halbuki o kabul ben değilim. İnsanların kafalarındaki bir şey o. Bir de kazandığım ve kazanacağım paralar için istiyorlar. Halbuki o para da ben değilim. Para bankada duran, herkesin cebinde olan bir şey. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?"
Platon (Eflatun) Devlet Adlı kitabın da gecen Mağara Benzetmesi
Şimdi, dedim, insan denen yaratığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün. Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önde boydan boya ışığa açılan bir giriş... İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor ne de
Kitap Adı: Devlet Yazar: Platon Yayıncı: İş Bankası Kültür Sayfa 231 -237
İnsan sığınmak istiyor..
Sığamadım ne hayata, ne hayatımdaki insanların hayatına. Hep bir ayağım eşiğin içinde, bir ayağım dışında. Hep eğreti kaldım bu hayatta. Ne kızıyorum, ne güceniyorum kimseye. Demek ki yazgı böyle. Ama işte insan yine de sığmak, sığınmak istiyor istemsizce..
Hayalet, deyim yerindeyse, başka dünyaların anahtarı ve geçitidir, onların başlangıcıdır. Sağlıklı bir insana , tabii, asla görünmezler; çünkü sağlıklı insan dünyevi insandır, demek ki sadece buradaki hayatı, bolluk ve düzen için yaşayabilir. Ama biraz hastalandı mı, organizmanın normal dünyevi biraz bozuldu mu, hemen başka bir dünya olasılığından bahsedilir ve ne kadar hasta olursa, başka dünyayla temas o kadar artar ; çünkü o zaman insan ölür, doğruca başka bir dünyaya gider.
Reklam
Bir hîlâl uğruna...
M Sabri Efendi, Âkif Bey'e hayrandı; defalarca şöyle demişti: - "O Çanakkale yazılır şey mi? O ne kudret-i kalemiyye, o ne akıcı üslûp, o ne heyecan! Sonra o "tükürün" diye başlayan mısralar... Ya, Çanakkale'de ki: "Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!" bu nasıl söylenir? Bu ne demek yahu? Bu ilham... İnsanı vecde getirir, deli divane eder. Ben yıllarca bunun tesiri altında kaldım... M. Sabri Efendi böyle söyleyince, sordum: - "Efendim, bunları Âkif Bey'e de söylediniz mi?" - "Aaa, kaç kere! Mütevazı insan. Ben şiirlerini medh ederken utanır, terler, mendiliyle alnını silerdi..."
Sayfa 113 - 114 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Şeyhü'l-İslâm Mustafa Sabri Efendi-, Bir Hilâl Uğruna, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
“Ben” demek egoyla barışmaktır ki insan ne kadar “ben” diyebiliyorsa yaşam içinde o kadar görülür ve fark edilir.
" Düşünebilen her insan , kendisi gibi olan veya olmayan bir başka insanı asla yok etmemesi gerektiğini neden hiç anlayamiyordu ? Bir insana zarar vermemek gerektiğini veya başka bir insanı ne suretle olursa olsun hiç üzmemek gerektiği bilincine neden erişememiştik? Demek ki tüm insanlar doğduğu andan itibaren acımasız bir katil olabilme potansiyeline sahip olarak dünyaya geliyor."
Sayfa 138 - Esinti YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.