Bazen hayatımızda her şey öyle dengesiz, öyle inişli çıkışlı ilerler ki biz aydınlığın ne demek olduğunu anlayamadan karanlığa gömülürüz. Sonra karanlığa üzülemeden aydınlığa çıkarız. Bir ayağımız çukura girer, diğer ayağımız düze çıkar, tam düze çıktık derken bu sefer diğer ayağımız çukura girer, çukurdaki düze çıkar. Bir yanının yanışına üzülürken diğer bir yanının donduğuna şahit olursun. Gözlerini bir siyaha açarsın, bir beyaza. Pencerenin ardına saklanır, güvende olduğunu sanırsın. Sonra bir bakarsın aslında evim dediğin yer bir kaldırım kenarından farksızmış. Bazen evin öyle yabancı gelir ki yıllarca kaldırım kenarında yaşamış gibi hissedersin. Fakat ne olursa olsun, ne kadar yabancı hissedersen hisset evini özlersin. Bazen üşümeyi özlersin, ağlamayı özlersin, kötü dediğin ne varsa özlersin, çaresizliği bile özlersin. Sana evini hatırlatan her şeyi özlersin. İnsan hep iyi anıları özlemez, bazen kötü anılarımızı da özleriz çünkü aslında o anıları değil o anıları yaşayan kendimizi özleriz.
Sayfa 248Kitabı okudu
İnsanın acelesi olunca pisliğe bile batsa fark etmiyor demek ki, ne olursa olsun öbür tarafa mutlu gideceğim.
Sayfa 228 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Evet, biliyorum nereden geldiğimi Daim aç bir alev gibi Yakıp tüketirim kendimi Işığa döner anladığım herşey Geride bıraktığım ne varsa kül Ateş benmişim demek ki
Evlilik hayatı çiftler arasında üç hususiyet taşır. Bunların ilki; erkeğin kadında maddî ve manevî bakımdan tam bir sükunet bulmasıdır. Buna aynı ölçüde kadının da muhtaç olduğu unutulmamalıdır. Kadın olsun, erkek olsun, her iki taraf birbirini tamamlar ve birbirlerine huzur ve sükun verirler. İkincisi; çiftler arasında sevgi bağları meydana gelir. Peygamberimiz (S.A.S) bu hususla ilgili olarak şöyle buyuruyor: «Bu dünya varlık dünyasıdır. Onun varlığının en hayırlısı da kocasına karşı yardımcı ve itaatkâr olan kadındır. Karısı olmayan erkek de kocası olmayan kadın da ne kadar zavallıdır. » Ve üçüncüsü; Çiftler arasını da şefkat oluşturur ki, bu sonuncusu hepsini içine alan bir incelik ve derinliğe sahiptir. Bir âyette erkeklere hitap ederek Ulu Allah şöyle buyurur: « Kadınlar sizin için , siz de kadınlar için birer elbisesiniz.» Bunun mânâsı açık ve kolaydır. Evli çiftler birbirine örtü vazifesi görmekle cinsi arzularının açığa çıkıp kötü yollara düşmesini önlemek ve çiftlerden her birinin diğerine muhtaç olmasından dolayı birbirlerini tamamlamak mânâsını taşır. Nitekim, «şüphe yok ki kadınlar erkeklerin dengi, benzeri ve tam bir eşidir.» diyen peygamber sözü de erkekle kadının birbirlerini tamamlayan unsurlar olduğunu ifade etmiyor mu? Demek ki insan tek başına eksiktir. Evlenerek kendisini tamamlaması gerekir. Bu bakımdan da evlenmek hayatın kaçınılmaz tabii şartlarından olmaktadır.
Doğal olmanın hiçbir çekiciliği yok, çünkü doğal olmak demek, egonuz hiçbir şekilde tatmin olmayacak demektir. Buda gibi bir adam size yalnızca bir şeyi vaaz verir: Sıradan olmayı, hiç kimse olmayı, doğal olmayı. Doğal insan, aydınlanmış insandır. Aydınlanmak, bir doğal olma halidir. Bir başarıya erişme gibi bir hal değildir. Aydınlanmayı insan her zaman bir başarı gibi görür. İnsanlar bana gelip sorar, "Osho, nasıl aydınlanmaya ereceğiz?" Bu bir başarı hali değildir - çünkü her ne başarırsanız ya da başarabilirseniz, yapay olacaktır. Doğal olanın başarılması gerekmez: o zaten orada! Başka türlü olmadı ki hiç. Aydınlanmayı başarmayacaksınız, sadece o başarma zihnini bir kenara atacaksınız. Gevşeyerek ermek zorundasınız. Bu mümkün - daha en başından bu sizin elinizin altında. Gevşeyin ve erin.
Sayfa 23 - Doğan YayıneviKitabı okuyor
Ölmek! Bu ne demek? Bak, biz ölümden bahsederken, düş görüyoruz. Ölüm döşeğinde birkaç insan gör­düm ben; insanların düşünce yapısı o kadar sınırlı ki, yaşam­larının başı ve sonu hakkında hiçbir fikirleri yok.
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.