Ben oturmuş, masallar okuyorum:
Leylâ’ya değil, kendime.
“Bir varmış, bir yokmuş,” diye başlayan,
“Gökten üç elma düştü: biri size, biri bana,
biri de masalı okuyana,”
diye biten güzel masallar.
“İyi ki hatalarımız ve kusurlarımız var.
İnsanı, insan yapan biraz da budur.
Yenilgileri.”
“En babasız evlerin, yetim kalmış odalarında çiçekler büyütmüş kadınlar kadar canım yandı o gece. Kaburgalarıma saplanmış en paslı hançerleri söküp, geceye yürüdüm korkusuz. Ellerinin beyazlığını aradım kuytularda, yoktu. Tutacak bir el bulamadığı ilk yerden, eve döner insan hep.”
Yaklaşık 1 ay önce okuyup bitirdiğim bir kitap.
Sık sık açıp bazı cümlelerini tekrar tekrar okuyorum. Bolca altını çizebilceğiniz içinde mutlaka sizden bir parça bulacağınız harika bir eser.
Tezer Özlü’den Yeryüzüne Dayanabilmek İçin kitabını okumaktaydım. Sayfa 12 de çok daha başlarda şu soru ve cevabına denk geldim.
Neden edebiyat? Yeryüzüne dayanabilmek için.
Ben de kendime sordum Neden okuyorum? Yeryüzüne dayanabilmek için…
Hayatımız da o kadar çok haraketlilik olay var ki artık insan sığınacak bir liman ya da bir paragraf parçası arıyor. Paragraflar arasında kör köşeler arıyoruz adeta. Şikayetçi miyim? Asla paragraf köşelerinde saklanacak bir cümle bulmak en büyük hobim adeta. Belki bir gün Fransa paragrafında saklanırım belki bir gün Süleymaniye paragraflarında. Eğer beni bulabilirseniz ( ki bu çok zor ) gelin paragraflar arasında sohbet edelim ve soruyu tekrar birbirimize soralım.
Neden okuyorum? Kendime Dayanabilmek için…
Sordukları zaman,bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı,kocamın ne iş yaptığını, ana babamın kim olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı,yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum.Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey.Ne düzenli
Yazarın okuduğum ikinci kitabı, Puslu Kıtalar Atlası'nda olduğu gibi örgüyü o kadar maharetle işlemiş ki bir anda 2 kitap birden mi okuyorum hissine kapılıyor insan.
Ölüm ve can tahsili yapacağı Cezzar dede arasınsaki yolculuk ve bu yolculukta anlatılan hikayeleri konu alan kitap çok hoşuma gitti. Gündelik yaşamdan kopmak için ideal.
"Sevdiğimiz kişinin artık bizimle sevgi sellerine kapılmadığını, ilk zamanların aşk itiraflarına katılmadığını görüp gözyaşı döksek de asıl daha da acısı, bizde kaybettiklerini başkalarında bulması olur."
Her duygu yerinde ve ölçüsünde güzeldir.
Bir insanı sevmekle o insana sahip olmak kavramları arasında dünya kadar fark
Bu adamın hiçbir kitabı mı pişman etmez insanı okuduğuna? Yine bir Paulo Coelho kitabı ve yine su gibi akan bir kitap. Daha önce de belirttiğim gibi bu adamın kitaplarını severek okuyorum
Kitap, hayallerimizi yaşamamız, hayatı kucaklamamız, yazgımızla yüzleşmemiz için bir çağrı niteliğinde. Yazar, benzersiz üslubuyla, her birimizin kendi içindeki "ışığın savaşçısı" nı keşfetmesine yardımcı oluyor, hepimizi savaşçının yoluna çağırıyor, yaşıyor olma mucizesinin değerini bilenin, yenilgisini kabullenenin, sonunda olmak istediği insan olabilenin yoluna...
Keyifli okumalar...
Savaş ve Barış -ı-ıı: Lev Nikolayeviç TOLSTOY
Bonjour mon cher !
Orjinalinin Rusça olduğu ama Fransızca diyaloglarını dipnotlarından okumaktan kör olmanın eşiğe geldiğim 1800 küsür sayfası olan cağğğnım kitabımın yorumuna tabi ki Fransızca selam vererek başlamam icap ederdi. Disiplinli ve hızlı bir okuma serüveninin sonuna gelmiş bulunmaktayım.
Hani sesi çok güzel olan şarkıcılar olur ve neredeyse hiç müzik olmadan konuşur gibi şarkı söylerler.M est olursun dinlerken. Camus'un kitapları bana o sanatçıları hatırlatıyor.
Albert Camus'un Veba romanında bütünde güçlü bir mesajı var evet ama kurgu hikaye, kahramanlar çok öne çıkmıyor, duygular çok vurgulanmıyor çarpıcı inişler çıkışlar yok
"Düşmedim Daha." Belli zamanlarda bu şarkıya uğrayıp tekrarlarım: "Düşmedim daha."( 90'lar çocuğu abi yahut abla müthiş bir şey :) Ama dinlerken beni adeta yerin dibine sokar, oturduğum yere gömülür kalırım. Yine de: "düşmedim daha."
"Kitapları da varmış, öyleyse okumak gerek bir zaman." "Bütün
Selam Canlar
Yayınevinden ilk kez bir kitap okuyorum. Açıkçası bu denli seveceğimi düşünmemiştim. Kurgusu tek kelime ile harikaydı. Epey keyif alarak okudum kitabı. Hatta ilk başta ben karakter ismi yanlış mı yazıldı diye kafayı yiyordum meğer karakterimiz çift kişiliği barındırıyormus. Zeliha ve Asya..
Tek beden iki karakter. O kadar zordu ki karkaterin ruh dünyası. Geçmişinde aileden yediği darbeler üstüne zamanla kocasının ilgisizlikleri onu bu hale getirmişti. Nedense ben her kadının içinde bir Zeliha barındırdığını düşündüm kitabı okurken. İlgiye muhtaç, görülmek istenen, içindeki eğlenceli yani ortaya çıkarmak istedikçe bir şekilde hayat şartları denilip bastrılan. Ayrıca kitapta Sedef' e deli oldum. İnsan meraklı olur arkadaş anlarım da kapının eşiğine de tunemez, milletin banyosuna kadar da dinlemezsin be mübarek. Ve ben kitabın sonunu son iki sayfa da tahmin edebildim böyle bir son beklemedim ve şoka uğramak beni cidden mutlu etti. Ama kitabı kesinlikle seveceğinizi düşünüyorum ilgisini çekenlere şimdiden keyifli okumalar.
Hürmetten Hayrete ~ Süleyman Ragıp Yazıcılar
.
Satır Çizgileri;
.
Hayat bir anlama, anlamlandırma yolculuğu.
.
Kendi hikayemiz insanlığın büyük hikayesi içinde ne de kısa.
.
Dürüstlüğün, özenin ve sabrın hususi bir diploması yok, hayatın bizzat kendisi bu anlamda notunu veriyor insanlara.
.
İnsanoğlu bu, onaylandığı sürece neler yapmaz ki, kim
Her şeyi okuyorum: Bütün gazeteleri , komünleri , doğal bilimlerle ilgili haberleri, hepsini alıyorum, çünkü önünde sonunda hepimiz nerede yaşadığımızı , karşımızda kimin olduğunu bilmek zorundayız . İnsan bütün yaşamını kendi hayal dünyasında geçiremez ki !