bu..!
İntikam; taş atana taş atmak değil, taş atanı unutmak, atılan taşı saklamaktı benim dünyamda. Öyle yaptım. Göğsümün orta­sına, kalbimin durgun sularına atılmış o taşı, hayali bir ya­kut gibi boynuma taktım. Üzerine tırnağımla iki çift laf ka­zıdım. Güneşe doğru tutunca daha net okunuyor: “Güvendi­ğiniz dağlara kar yağdığında, üzülmeyin. Kıç üstü oturun ve sessizce aşağı doğru kayın. Baharı görene kadar...”
Sayfa 160 - Doğan KitapKitabı okudu
KUM VE KAYA ÜSTÜNE YAZILANLAR Bir zamanlar iki arkadaş çölde yolculuk yapıyorlardı. Yolun bir yerinde aralarında tartışma çıktı ve arkadaşlardan birisi diğerinin yüzüne bir tokat attı. Tokat yiyen arkadaşın canı yanmış, kalbi kırılmıştı; ama hiçbir şey demedi, sadece eğilip kuma şunları yazdı: “Bugün en iyi arkadaşım yüzüme bir tokat attı.” Yürümeye devam ettiler. Gece olduğunda, yaktıkları ateşin yanında yemeklerini paylaştılar ve sonra da uyudular. Ertesi sabah yollarına devam ettiler. Fakat suları bitmek üzereydi. Neyse ki, sonunda bir vahaya ulaştılar. Doya doya su içtiler, mataralarını doldurdular. Sonra suda yıkanmaya karar verdiler. Tokat yemiş olan arkadaş, suyun balçıklı kısmına takıldı. Kendi başına kurtulamadığı gibi, gitgide batıyordu. Ama arkadaşı hemen atılıp onu kurtardı. Suda boğulmanın eşiğinden kurtulan arkadaş, biraz ötedeki bir kayanın yanına gitti ve kayanın üzerine şu yazıyı kazıdı: “Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı.” Bir önceki gün en iyi arkadaşını tokatlamış, bugün ise onun hayatını kurtarmış olan arkadaşı sordu: “Senin canını yaktıktan sonra, kumun üstüne yazmıştın, şimdi ise bir kayanın üstüne yazıyorsun, neden?” Diğer arkadaşı ona şu cevabı verdi: “Birisi bizi incittiğinde, bunu kumun üstüne yazmalıyız, ta ki affedicilik rüzgârları onu kolayca silebilsin. Fakat birisi bize iyilik yaptığında onu kayanın üstüne nakşetmeliyiz ki; ne öfke, ne intikam rüzgârları onu oradan hiç silemesin.”
Reklam
Berke'nin üstüne gitseler de kanitlayamazlar. Biz sote de beklemeye devam edelim. Hasret avukatlara hemen bir mesaj gonderdi bunun üzerine . Sobe.. Arkasindan bu konusmalarin ses kaydını da yolladı. Sonra yeni bir mesaj daha yazdi. Kanıt gerekmiyor..
Sayfa 102Kitabı okudu
İnsanlar, özellikle onlara muhtaç olduğumuz düşüncesini kesinlikle kaldıramazlar; kibir ve kendini beğenme, bu düşüncenin ayrılmaz eşlikçileridirler. Kimi insanlarda bu düşünce, bir ölçüde, daha onlara güvenildiğinde ya da onlarla teklifsiz bir biçimde konuşulduğunda ortaya çıkar: Hemen, onların nazını çekmek zorunda olduğumuzu düşünürler ve nezaket sınırlarını genişletmeye çalışırlar. Bu yüzden çok az insan, daha güvenilir bir ilişki için elverişlidir ve daha düşük karakterdeki kişilerle ortak bir şey yapmaktan kaçınılmalıdır. Birisi, kendisinin benim için, benim ona olduğumdan daha gerekli olduğu düşüncesine kapılırsa; adeta onun bir şeyini çalmışım gibi davranır: İntikam almaya ve o şeye yeniden ulaşmaya çalışacaktır. İlişkideki üstünlük, sadece, ötekine hiçbir biçimde ve türde gereksinim duyulmamasından ve bunu belli etmekten ileri gelir.
Sayfa 168 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları pdf
Bir mucize olmadı. Her şey yerli yerinde kaldı. Ben de eşyanın ve manevi güçlere sahip olması gereken insanların bu kayıtsızlığı karşısında isyan ettim, çileden çıktım. (Gene bir şey olmadı). Bunun üzerine, onlardan intikam almak için, kendimi içkiye verme kararını aldım.
Bu dehşet verici karanlık suyun ve birbirinin üzerine binen yıkıcı dalgaların derinliği akıl alır gibi değil ve gücü ise meçhuldü. Vicdansız deniz tüm acımasızlığıyla bedenleri, intikam seslerini ve acıdan katılaşmış, merhametten eser kalmamış yüzleri çalkalayıp duruyordu.
Reklam
994 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.